'Zamanlama manidar, ama zamanlamanın huyudur manidar olmak!'
Sıcak Kafa, Netflix'e dizi oluyor... Afşin Kum, ödüllü ilk romanı Sıcak Kafa’nın ardından geçtiğimiz günlerde yapay zekayı merkezine alan Kübra adlı romanıyla okurların karşısına çıktı.
Afşin Kum, ödüllü ilk romanı Sıcak Kafa’nın ardından geçtiğimiz günlerde yapay zekayı merkezine alan Kübra adlı romanıyla okurların karşısına çıktı. Ardından da güzel haber geldi: Sıcak Kafa Netflix dizisi oluyor. Sayım Çınar yazarla her iki romanını, Netflix macerasını, edebiyatın gerçek hayatla kesişmelerini konuştu.
Sayım ÇINAR / sayimcinar@gmail.com
'Zamanlama manidar, ama zamanlamanın huyudur manidar olmak!'
Güzel haberle başlayalım. İlk romanınız Sıcak Kafa Netflix dizisi oluyor. Nasıl bir his ve nasıl bir süreç sizi bekliyor bu noktadan sonra?
Güzel bir his. Doğrusu, sadece kitabın tanınırlığına yapacağı katkı açısından bile, bir ilk roman için, Don Vito Carleone’nin tabiriyle “reddedilemeyecek bir teklif”, bir de iyi bir iş ortaya konulursa tadından yenmez. Değerli dostum Mert Baykal’ın projesi, üzerinde epeydir çalışıyor. Bundan sonraki gelişmeleri ondan öğreneceğiz.
Sizin Netflix'te takip ettiğiniz diziler var mı?
Netflix yapımı olanlar içinde galiba en son Altered Carbon’un ikinci sezonuna baktım ama sonuna kadar gitmeyeceğim galiba. Ölümsüzlüğün bulunması, ruhun yedeklenebilmesi ve vücutların değersiz birer kılıf haline gelmesi ilginç bir fikir. Ama bu durum, vücuda yönelik abartılı şiddetin sıradanlaşmasının bahanesi haline gelmiş gibi. Bir yerden sonra o kadar kavga dövüş izlemenin pek ilginç bir tarafı kalmıyor.
Kitabınızı kaleme alırken bir gün ekranlarda da olacağı aklınıza gelmiş miydi? Sahneleri yazarken, karakterleri yaratırken aklınıza oyuncuları, mekanları geliyor muydu hikayenin?
Hikâyenin sinematik potansiyelinin farkındaydım elbette. Başlıca ilham kaynaklarından birinin zombi filmleri olduğu düşünülürse, zaten bir açıdan görsel bir temele, daha doğrusu bir tür film gerçekliğine dayanıyor. Buna karşın, merkezinde dil yoluyla bulaşan bir hastalık olduğu için, hikâyenin en can alıcı noktaları, söze dayanan kısımlar. Bunu görselleştirmenin belli bir zorluğu olacaktır. Ama altından kalkılamayacak bir zorluk değil sanırım.
Yeni kitabınızı konuşalım. Kübra geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Kapağı oldukça ilgi çekici. İllüstrasyon size ait, çizimle ilgileniyor musunuz?
Evet, tamamen zevk için, bilgisayarda yaptığım çok sayıda çizim var. Genellikle hayali haritalar ve bayraklar, bazen de yüzler çiziyorum. Bu çizim, temel olarak, Kübra’nın, kitabın 13. bölümünde geçen bir tasvirine dayanıyor.
İktidara, vicdana, manipülasyona dair etkileyici bir kitap Kübra. Bir solukta bitirdim, özellikle Gökhan'ın, yani ana karakterin, değişimi çok etkiledi beni. O kadar sakin, sıradan bir adam nasıl kendini aşıp kitleleri harekete geçiren bir adam haline gelebildi diye çok sordum kendime. İnsan bu kadar kolay değişebilen bir varlık mı sizce?
Aynı kişinin farklı durumlara vereceği farklı tepkiler olabilir. Size değişiyormuş gibi görünür ama o kişinin içinde gizli olarak diğer kişilik uygun ortamı bekliyordur. Gökhan, onu tanıdığımızda küçük bir dünyanın insanı, ama o dünyada kısmen elinde tuttuğu ve biraz daha fazlasına talip olduğu bir mikro iktidar var. Zaten bu özellikleri nedeniyle, Kübra tarafından mesaj göndermek için seçildiğini anlıyorsunuz. Şartlar uygun hale geldiğinde, o iktidarı daha büyük kitlelere yaymakta da pek zorluk çekmiyor. Kendini önemli görüyor zaten, giderek daha önemli görmeye başlıyor, sonunda da dünyadaki en önemli kişi görmeye kadar varıyor.
Merve, Gökhan'ın nişanlısı. Kitapta o da önemli bir role sahip, bir nevi sessiz güç ve işlerin gidişatının çok da iyi olmayacağını sanki ilk o hissediyor. Yine de sessiz bırakmışsınız onu çoğu zaman.
Evet, Merve, Gökhan’dan daha olgun bir karakter aslında. Gökhan kendini kaptırdığında bile duruma makul bir şüpheyle yaklaşmayı başarabiliyor. Ama hem ekonomik olarak, hem de yaşadıkları toplumun dayattığı cinsiyet rolleri gereği, geleceğini tümüyle Gökhan’a endekslemiş durumda. O yüzden Gökhan yükselmeye başladığında, ne onu dizginleyebiliyor, ne de ondan kaçabiliyor. Yörüngeye giriyor ve o çemberden çıkamıyor.
Koronanın tüm dünyayı ele geçirdiği bir ortamda Sıcak Kafa'daki delilik salgınını, Kübra'daki yapay zekayla alt üst olan kitleleri konuşuyoruz. Zamanlama ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Zamanlama manidar, ama zamanlamanın huyudur manidar olmak. Bir tür kriz her an sürmekte çünkü. Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Zamanlama illaki bunlardan birine denk geliyor.
Sizce Kübra'yı kimler okumalı?
Kübra, çok genel hatlarıyla bilimkurgu türüne dahil sayılabilir, ama bugünün dünyasında, bugünün insanları arasında geçen bir hikâye. Dolayısıyla, bugünün dünyasında yaşayan herkese hitap edebilir. Yer yer, bazı teknik açıklamalar geçiyor ama bunları anlamak herhangi bir ön bilgi gerektirmiyor. Bence okumayı seven hiç kimsenin “bana göre değil” demesi için bir neden yok.
Sıcak Kafa ile Kübra arasında bir bağ, bir akrabalık var mı?
İkisi iki bağımsız hikâye, ama dil üzerinden bir akrabalıkları olduğu söylenebilir. Bazı sözlerin ve cümlelerin, kişilerin gerçeklik algısını değiştirmesi teması, iki kitabın ortak izleği. Sıcak Kafa’da soyut ve sembolik olarak anlatılan bir durum bu, Kübra ise özelleşmiş ve somutlaşmış bir örneğini anlatıyor.