Yaşlı bir Ermeni'nin güncesi

Sacit Özkanlı tarafından kaleme alınan Kayıp Düşler Diyarı, İlke Kitap'tan çıktı.

"Taşeli’ndeki küçük kasabaya doğru yol alan otobüsün, aslında yaşam çizgileri daha önce kesişmiş olmasına rağmen, birbirlerini hiç tanımayan iki yolcusu vardır. Romanın ana karakteri ve öykünün anlatıcısı olan Sinan, karısı Nalân’ı evliliklerinin ilk gününde bir trafik kazasında kaybetmiştir. Hayata yeniden tutunmaya çabaladığı sıralarda, ailesinden miras kalan evi satmak üzere çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği kasabaya doğru yola düşmüştür.Kiraz Akalın, ya da diğer adıyla Tarih Profesörü Cerise Rees ise, 1915 Ermeni tehcirinde geride bırakılan bir Ermeni evlatlığın kızıdır. Babasının geçmişindeki bilinmeyenlerin ve köklerinin izini sürmek amacıyla aynı kasabaya gitmektedir.Sinan için doğup büyüdüğü ev, unuttuğu çocukluk düşlerinin imgeleriyle dolu bir müze gibidir. Eşinin ölümünden sonra kaybettiği huzuru, ziyaret ettiği bu evde yeniden bulur ve evi satmaktan vazgeçip eski haline döndürmek üzere evi onarmak için gerekli hazırlıklara girişir. Bu arada evin mahzenindeki gizli sığınakta, babasının eski yazıyla kaleme aldığı anılarını ve Kiraz’ın babası hakkında bilgiler içeren yazışmaları bulur. Böylece geçmişte siyasi nüfuz sahibi insanların, Kiraz’ın babası aleyhine kasabada ne gibi gizli faaliyetlerde bulunduklarını öğrenirler. Tıpkı eskiden olduğu gibi şimdi de Kiraz’ın kasabada bulunmasından rahatsız olanlar vardır ve yıllar önce Kiraz’ın babasını kasabayı terk etmeye zorlayan insanların benzerleri, şimdi de Kiraz’ı kasabadan uzak tutmaya çalışmaktadırlar. Kiraz babası hakkında yeni bilgiler edindikçe, ona karşı olan güç odaklarının tutumu daha saldırganlaşır. Kiraz’ın kasabada yaşadığı olaylar siyasi ve ekonomik kazanımlar uğruna insanların birbirlerine karşı ne derece tahammülsüz ve acımasız olabileceklerinin göstergesi olarak ön plana çıkmaktadır.

Kiraz ile Sinan arasında başlayan yakınlaşma zamanla aşka dönüşürken pek çok olayı da beraberinde sürükleyecektir. Bu arada rastlantı eseri, kasabalının “gâvur” dediği ve tehcir sırasında unutulan yaşlı bir Ermeni’nin güncesi ellerine geçer. Ancak 1915’ten beri gizli kalan büyük sırrın çevresinde gelişen olaylar yavaş yavaş kasabanın üzerine bir karabasan gibi çöker ve karanlık eller arzuladıkları ortamın oluştuğunu anlayıp düğmeye basarlar.

Böylece, Torosların yamaçlarında kurulu ve o güne kadar pek az kimsenin yerini bildiği küçük kasaba, tıpkı patlamaya hazır bir volkan gibi içten içe kaynamaya, gizli güçlerin organize ettiği önü alınması imkânsız olaylarla çalkalanmaya ve kaçınılmaz olan sona doğru hızla gün saymaya başlar."