Ya kur patlayacak ya Hazine. Doları patlatacak iki gelişmeyi yazdı, uyarıda bulundu. Yeniçağ gazetesi yazarı Evren Devrim Zelyut FED faiz kararı ve Merkez Bankası faiz kararını değerlendirdi 'kurlar yukarıya çıkacak' dedi
Yeniçağ gazetesinden Evren Devrim Zelyut'tan korkutan uyarı geldi. Yarın ABD Merkez Bankası FED, faiz karanını açıklayacak, bir gün sonra ise 17 Mart'ta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu... İşte bununla ilgili bir yazı yazan Zelyut, "Küresel manada dolar değerlendikçe Türkiye'de kurlar da otomatik olarak yukarı çıkacak" dedi ve uyarıda bulundu.
Yeniçağ gazetesinden Evren Devrim Zelyu'un köşa yazısı
Ahmet Akın'a kulak vermek lazım
Enerji denildiği zaman benim aklıma ilk gelen isim Ahmet Akın'dır. Ülkemizde konusuna bu kadar hâkim siyasetçilerin olması an itibari ile yaşadığımız enerji kaynaklı sorunların gelecekte çözüleceğine dair umutları da beraberinde getiriyor. Evet sorunlarımız çok büyük; ama ülkemiz, kaynaklarımız ve insanlarımız da büyük. Bu bağlamda her sorunu aşacağız.
Ahmet Akın Bey'in dün gazetelere haber olan açıklamaları vardı. Hatırlamakta fayda var, diyor ki:
"Bir yıl önce 122 liraya satılan 12 kilogramlık ev tipi mutfak tüpünün bugün fiyatı 300 lirayı aştı! Başka bir deyişle mutfak tüpü son bir yılda yüzde 146 oranında zamlandı. Bu fahiş zammı dar gelirli vatandaşlarımız nasıl kaldırsın? Üstelik yoğun kullanımda bir mutfak tüpü 15-20 günde bitiyor. Vatandaş yalnızca tenceresini kaynatabilmek için ayda 600 lirayı nasıl versin?"
Ahmet Akın daha sonra şu öneriyi yapıyor:
"Fahiş fiyatları vatandaş lehine düşürmek için mutfak tüpünden alınan ÖTV kaldırılmalı, KDV oranı da düşürülmeli. KDV yüzde 1'e düşürülür; ÖTV de kaldırılırsa mutfak tüpünün fiyatı 300 liradan 234 liraya düşüyor"
Ahmet Akın burada sorunu da çözümü de ortaya koymuş. Aslında yaşadıklarımızın bir özeti değil mi bu? Erdoğan'ın akıllara sığmayan faiz indirimleri ile kur fırladı. Maliyetlerimiz arttı. Türkiye büyük bir enflasyon dalgasına girdi. İthalata bağımlı bir sistemi ısrarla devam ettirmek zaten AKP'nin en büyük iktisadi günahlarından birisiydi. İçeride yapılan hatalar dışarıdaki şoklarla birleşince kusursuz bir enflasyon fırtınası başladı.
Rusya-Ukrayna krizi AKP ekonomi politikalarının ülkeyi ne kadar savunmasız hale getirdiğinin ortaya çıktığı bir dönem olmuştur. Ayçiçeği yağından tutun buğdaya, doğal gaza, petrole kadar koca bir ülkenin Rusya'ya nasıl muhtaç hale getirildiğini görüyoruz.
Evet Ahmet Akın doğruyu söylüyor, önce kusursuz enflasyon fırtınası altında yaşam mücadelesi veren halkın kullandığı temel yaşam ürünlerinde devlet vergi kolaylığı sağlamalıdır. Kısa vadede acil olarak alınması gereken önlem budur. Orta ve uzun vadede ise AKP'nin ülkeyi seçime götürmesi gereklidir. Çünkü AKP'nin krizi çözecek kadrosu, zamanı ve en önemlisi yeteneği artık kalmamıştır.
***
Bu hafta merkez bankaları haftası dediğimiz bir döneme girdik. Ayın 16'sı (yarın) ABD Merkez Bankası FED'in, 17'sinde ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası TCMB'nin faiz kararları açıklanacak.
FED'in 0,25 puan faiz artırması bekleniyor. Bu aslında Türkiye için bir işaret fişeği olacak. Amerikalılar salgında bastıkları yaklaşık 4,5 trilyon doların bedelini enflasyon olarak ödemeye başladılar. FED önce faiz artırarak daha sonra 9 trilyon dolara varmış parasal büyüklüğü daraltmaya başlayarak enflasyonu kontrol altında tutmayı planlıyor. İşte her zaman işaret ettiğimiz sıkıntı, Türkiye için esas burada başlayacak. Küresel manada dolar değerlendikçe Türkiye'de kurlar da otomatik olarak yukarı çıkacak.
Türkiye'de bazı ekonomistler ve yönetim kadrosu FED'in bilanço küçültme denilen para miktarının azaltılmasının önemini hâlâ net olarak kavramış değiller. Onların bu analiz zafiyetleri millî ekonomimizi bugüne kadar nasıl beladan belaya soktuysa yine aynı şekilde büyük bir kur krizi gelirken olan yine firmalara ve vatandaşa olacak.
Söyledikleri şu, Türkiye'de yabancı sermaye kalmadı. Bu nedenle faiz artınca gidecek, haliyle kuru yukarı çekecek bir dolar akışı olmaz.
Önce haklarını verelim. Evet yabancı sermaye kalmadı. İç ve dış kavgacı politikalar, hırçınlık, hukukun kafalarına göre işletilmesi, bütçe kaynaklarının yandaşlara akıtılması, gerçekçi ekonomi politikalarından uzaklaşma nedeni ile yabancılar kaçtı. Onların dolarlarını alıp gitmeleri demek Türkiye'de dolar kıtlığı, kurun yükselmesi, iş alanlarının azalması ve işsizlik demektir. Bu durumun övünülecek ya da bizi FED etkisinden koruyacak bir etki yarattığını söylemek ise akıl dışıdır.
Bakın portföy yatırımlarında, yani Türk hisse ve tahvillerinde yabancıların elde tuttukları stok nereden nereye gelmiş:
2018 yılında hisse senetleri 53 milyar dolardan 4 Mart itibarıyla 17,5 milyar dolara gerilemiş.
2018 yılında devlet tahvilleri ise 32 milyar dolardan 2,5 milyar dolara düşmüş.
Toplam kayıp miktarı 65 milyar dolar olmuş. Şimdi bu rakam nasıl olsa çıktı gitti, FED faiz artırırsa bile bir şey olmaz demek tam bir cahillik diyoruz, zira FED parayı çektikçe DXY yani Dolar Endeksi (Amerikan dolarının küresel değeri) yükselecek. Türkiye ihracat ve ithalat yapıyor. Dışarı ile bağları var. Borç alıyor, faiz ödüyor bunları da dolar cinsi ile yapıyor. Küresel dolar değeri artışı içeride kuru nasıl etkilemez? Hani bilmediğimiz bir yerlerde rezerv mi var?
Buyurun size rezervlerin son durumunu da gösterelim:
10 Mart itibarıyla TCMB analitik bilançodaki dış varlıklar: 1 trilyon 622 milyar TL
Toplam döviz borçlarımız: 1 trilyon 537 milyar TL
Fark: 85 milyar TL yani rezerv miktarı 5,7 milyar dolar.
Swap yani takas ile alınan borç para ve madenlerin 4 Mart itibarıyla toplam değeri: 60,7 milyar dolar.
-60,7 - (5,7) = -55 milyar dolar
Kasanın eksi 55 milyar dolar olduğunu görüyoruz. İşte bu nedenle TELEKOM dahil umutsuzca birilerine son kalan malları pazarlayıp acil nakit girişi yaratılmaya çalışılıyor.
Yani FED, musluğu kıstıkça bu işten çok ama çok etkileneceğiz. Gelelim TCMB kararına. Bu hafta Merkez'in tekrar pas geçmesi bekleniyor. Ancak neye yarar? Enflasyon Türkiye'de son enerji ve buğday zamları ile Mayıs gibi %60'lara ulaşacak. %60 enflasyon seviyesinde faiz 14'te kalırsa aradaki fark 44 puan olacaktır. Bu 100 Liranız varsa bir yıl sonra 44 liralık kısmı havaya uçacak anlamına geliyor. O zaman kur korumalı ürün alanları gelecekte de 17 faize ikna etmek mümkün olur mu? Ya da kur arttığında Hazine, örneğin kur 15 olduğunda yaklaşık 44 milyar TL ödeyecek, bu durum nereye kadar taşınır? Ya kur patlayacak ya Hazine…
Ülkeye portföy yatırımları ile bırakın döviz girişini tam 65 milyar dolar kayıp yaşatmışsınız, enflasyonun iç ve dış nedenlerle artışı halkı Lira'dan soğutmuş, Hazine aman kur artmasın diye kaldıracağı yükün çok üstünde vaatler vermiş, ne olacak bu işin sonu? Mutlu sonla mı bitecek?
Allah hepimizin yardımcısı olsun.