'Walt Disney Doğubeyazıt'ta Nuh'un Gemisi'nin peşine düştü'

'Nuh'un Gemisi' belgeselinin yönetmeni ve senaristi Cem Sertesen, Medyatava'dan Canan Kaya'ya konuştu.

Yıllardır efsane olarak dinlediğiniz bir olayın ansızın belgeleriyle birlikte karşınıza bir gerçek olarak çıktığını düşünün. Üstelik tüm dünyanın bildiği bu efsanenin sizin yaşadığınız topraklarda gerçekleştiğini öğreniyorsanız, şaşkınlığınızı gizlemeniz öyle çok da mümkün olmuyor. “Nuh’un Gemisi” adlı belgeseli izlediğimde salondaki diğer izleyicilerle birlikte aynı şaşkınlığı yaşadım…



Yönetmen Cem Sertesen, tüm dünyanın bildiği “Nuh’un Gemisi” bir diğer bilinen adıyla “Büyük Tufan” efsanesini belgesele aktardı. Sertesen’in 22 yılda tamamladığı belgesel, bu yıl 9’ncusu gerçekleştirilen TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri’nde finale kaldı.



Belgeselde, Harita Mühendisi İlhan Durupınar, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ ve usta foto muhabiri Ara Güler’le yapılan röportajlara yer veriliyor. Özellikle de Ara Güler’in kendine has üslubuyla anlattığı bölümlerde hem gülüyor, hem de bir güzel nasipleniyorsunuz. Güler’in; “Bizim insanımız bir topun peşinde koşan enayiyle daha çok ilgilidir, bu tür olaylarla ilgilenmez” cümlesi bunlardan yalnızca bir tanesi…



İlk olarak 1959 yılında harita mühendisi İlhan Durupınar’ın keşfettiği oluşum, Sertesen’in 22 yıllık araştırmaları sonucunda belgesele dönüşmüş oldu. Ancak ne yazık ki geçtiğimiz nisan ayında hayatını kaybeden Durupınar, bu belgeseli göremedi…



“Nuh’un Gemisi” belgeseli, bu akşam gerçekleştirilecek ödül töreni için heyecanlı bir bekleyişteyken, projenin mimarı Cem Sertesen de tören öncesi Medyatava’nın sorularını yanıtladı…



Proje nasıl doğdu? Neden böyle bir belgesel çekme ihtiyacı duydunuz?



Böyle bir proje için bir hazırlığım yoktu. Başka bir belgesel için Doğubeyazıt’taydım. Orada ekiple gezerken Nuh’un Gemisi’nin oluşumunu gördük. Tesadüfen karşılaştım ve çok etkilendim.



Yıl kaçtı?



1993 yılıydı. Biraz görüntü aldım, fotoğraf çektim.





O dönem anı olarak çektiniz muhtemelen…



Anı olarak aldım ama o sırada mutlaka burayla ilgili bir şey yapacağım dedim. Okumaya, araştırmaya başladım. Araştırdıkça geminin Tevrat’ta yazan ölçülerine ulaştım. Çünkü tam ölçüleri sadece Tevrat veriyor.



Ölçüler tutuyor mu peki?



Evet, birebir tutuyor...



Araştırma yaparken sadece dini kitapları mı kaynak olarak kullandınız?



Hayır tabii ki. Ancak kaynağı da bir efsaneye dayanıyor elbette ve bütün semavi dinlerin kitaplarında yer alıyor. Yani bütün dinlerin kabul ettiği bir olay bu… Bir de din kitaplarından önce Sümerler var. Çok tanrılı dinlerde de aynı metin var. Sümerler’den Akadlar’a geçiyor… Gılgamış Destanı’nda çok detaylı anlatılıyor hikaye... Bunları okuyup araştırmak yıllar sürdü.



O yüzden mi bu kadar uzun sürdü belgeselin tamamlanması?



Evet. Çünkü ben bu metinleri nasıl vereceğim, belgeselin içinde nasıl harmanlayacağım bunu, bir hocaya mı anlattırmam lazım, ne yapmam lazım diye çok düşündüm… Kitab-ı Mukaddes Vakfı’na gittim, Aramice yazılmış Tevrat aradım. Aramice yazılmış Tevrat’ı aramam 1 sene sürdü.



Neden ısrarla Aramice olanını aradınız?



Tevrat’ın Türkçe metinleri de var elbette… Ama Tevrat çıktığı zaman Aramice yazıldı. Sonra İbranice’ye çevrildi. Bütün dillerde var Tevrat sonuçta ama ilk yazıldığı halini baz almam gerekiyordu. Çünkü tufandan bahseden bölümü Tevrat’tan Aramice olarak vermem gerekiyordu. Aynı şekilde Sümer tabletinin de orjinalinden vermem gerekiyordu. Sümer tabletinin orjinalini de British Museum’da bir arkadaşıma fotoğrafını ve videosunu çektirip wetransfer’le aldım. İngiltere’ye gidip onu çekmeme imkan yoktu.





Peki tufanın geçtiği bölümün yer aldığı Sümer tabletinin British Museum’da olduğunu nereden biliyordunuz?



Muazzez İlmiye Çığ ile yaptığım röportajda öğrendim. Orjinalinin orada olduğunu söyledi. Yani tırnaklarımla kazıya kazıya ulaştım o kaynaklara… Filmim de belgelerle başlıyor. Ardından da hikaye geliyor… Finalinde de harita mühendisi İlhan Durupınar harita yaparken keşfediyor. Birkaç sene sonra da foto muhabir Ara Güler bölgeye gidiyor ve fotoğraflarını askeri uçaktan çekerek bütün dünyaya tanıtıyor.





Hangi yıllar peki o yıllar?



11 Eylül 1959 yılında ilk olarak Harita Mühendisi İlhan Durupınar keşfediyor. 1961 yılının ilkbaharında da Ara Güler bölgeye gidiyor ve fotoğraflarını çekiyor.



Aradan yıllar geçmiş ve ciddi bir olaydan bahsediyorsunuz. Neden şimdiye kadar bu olayın üzerine gidilmedi sizce?



Üzerine gidiliyor… İlhan Durupınar, 1959 yılında keşfettiği zaman hemen basına yayıldığını söylüyor. Elimde belgesi de var. Ben daha çok kapsamlı bir şey yapmak istiyorum bununla ve o belgeler bende. 1 hafta sonra Milliyet gazetesi birinci sayfasında “Nuh’un Gemisi’ne benzeyen bir oluşum keşfedildi” diye bir haber yapıyor. 1959 yılının kasım ayında Hayat dergisi “Dünyayı meşgul eden fotoğraf” diye bir harita fotoğrafını yayınlıyor. Oluşumun fotoğrafı da ilk kez böyle yayınlanıyor. Ardından temmuz ayında da Hayat dergisi bu sefer “Nuh’un Gemisi mi” başlıklı tam iki sayfa haberi yayınlıyor. Çünkü o sırada yurtdışından bir heyet inceleme yapmak için bölgeye gelmek istiyor. Genelkurmay da oluşumu keşfeden İlhan Durupınar’ı heyetin başkanı olarak atıyor. Yurtdışından iki bilim adamı, İsveçli bir gazeteci ve iş adamlarından oluşan heyet bölgeye araştırma yapmak için geliyor. Hayat dergisinin ikinci haberinde yayınlanan fotoğrafları da İsveçli gazeteci çekiyor. Sonra da olayın üzeri örtülmeye çalışılıyor.



Neden?



Ara Güler 1961 yılında gidiyor, fotoğrafını çekiyor… Fotoğrafını çektikten sonra da tabii ki Life, Time gibi dergilere basılıyor fotoğraf. Bayağı bir ses getiriyor yani. Bireysel bilim adamları gelmeye başlıyor. Tabii bir jeofizik mühendisi bir arkeolog tek başına Amerika’dan nasıl gelecek, gidiyor kiliseden bütçe alıyor. Bu arada o sırada da Ağrı Dağı’nda büyük bir ticaret başlıyor. Köylüler eski tahtaları evlerin altında çürütüyorlar ve “İşte Nuh’un Gemisi’nin parçası” diye satarak binlerce dolar paralar almışlar.





Belgeselde de bu fotoğrafın çekim hikayesini anlatıyor Ara Güler…



Evet, çok renkli bir şekilde anlatıyor üstelik. O dönem Hayat dergisinde foto muhabir tabii. Ordunun Hayat dergisine harita fotoğrafıyla gelip "Bunu haber yapın" dediğini ve kendisinin 'bu sadece bir harita fotoğrafı, benim bölgeye gidip fotoğraf çekmem gerekiyor' dediğini filan söylüyor. Sonra ordunun desteğiyle bir pırpır uçakla bölgeye gidiyor. "Daha o sırada helikopter icat edilmemişti" diyor Ara Güler... Sene 1960’lı yıllar tabii, onu da ondan öğreniyoruz. Fotoğraflarını çekiyor, çok güzel şeyler anlatıyor. Hatta o dönemin ordu komutanı Ragıp Gümüşpala’nın “Eğer bu Nuh’un Gemisi’yse burası Vatikan olur” dediğini söylüyor.



Olayı bütün dünyaya da Ara Güler yaymış oluyor aslında o fotoğraflarla…



Evet, bütün dünya o fotoğraflarla öğreniyor. Zaten Ara Güler de belgeselde “Ne Amerikalısı, ne Japonu, ne de Almanı, bunu ben buldum” diyor. Her şeyi onlar bulur, onlar 'evet' demeden olmaz diye bir algı var ya, tam da ona gönderme yapıyor.



O dönem Walt Disney’in de bölgeye yatırım yapmak istediğini söylüyor ilhan Durupınar… Neler yaşanıyor o süreçte?



Evet. 1960 yılında Doğubeyazıt’a yatırım yapmak istiyor.



Nasıl gelişiyor olay peki, nasıl ulaşıyorlar?



İlhan Durupınar’ı arıyorlar ve “Siz bir maden buldunuz. Orası 3 dinin merkezi olur ve Türkiye çok büyük bir gelir kaynağı elde eder. Biz oraya yatırım yapmak istiyoruz, paramız da hazır. Yeter ki bizi hükümetle görüştürün, beraber yapalım” diyorlar.



Sonra ne oluyor?



1960 yılı ve Türkiye o sıralar bir Başbakan asma peşinde… Darbe var Türkiye’de… Yani ev yangın yeri, evin çocuğu da oyuncağım nerede diyor o sırada. Ama biz hiçbir zaman bu tür şeylere değer veremedik ve 1960 yılında Doğubeyazıt’a yatırım yapmak isteyen bir Walt Disney var. Orlando’daki Walt Disney’i yılda 20 milyon kişi ziyaret ediyor düşünün… Ancak oradakiler Walt Disney’in hayal kahramanlarının tema parkı, Doğubeyazıt’taki ise insanlık tarihinin parkı olacaktı.





Peki bu kadar önemli bir oluşumun bunca yıl neden peşine düşen olmamış sizce? Belgeseli izleyenlerin çoğu ilk kez duyduklarını söylüyordu mesela…



Benim için çok önemliydi, eşime dostuma anlattım, herkes çok heyecanlandı. Ben bu işe başladığım sırada Google icat edilmemişti. Bilgiye kaynağa ulaşmak çok zordu.



Belgesel ilk olarak TRT Belgesel Ödülleri kapsamında gösterildi. Peki tamamlanması da bu yıl mı oldu?



2 yıl önce tamamladım. Çünkü görüntüler kasetteydi ve 12 senedir kasette duruyordu. Dedim kasetin de bir ömrü var, bunları hard diske atmam lazım dedim. Bir hard diske bütün görüntüleri aktardım. Sonra bunlara bir senaryo yazayım dedim.



Senaryo belli değil miydi zaten?



Kafamda 10 tane senaryo vardı... Hepsi gümledi, olmadı. Bir de belgeselcilik şöyle bir şey; hayal ediyorsunuz, kafanızda kurguyu yapıyorsunuz, her şey bitiyor mücadeleye bir başlıyorsunuz, ama olmuyor… Ulaşamıyorsunuz, yapamıyorsunuz ve küsüyorsunuz.



Bu belgeselde de çok yaşadınız mı bu durumu?



Çok oldu. 2 sene içerisinde oldu. Çünkü kurgum farklıydı. 2 yıl önce PKK ile Türk ordusunun savaşı olmasaydı ben oraya gidiyordum. Çok farklı bir kurgu olacaktı.



Belgeselin müziklerini de kızınız üstlenmiş…



Ben bu işe başladığımda kızım 5 yaşındaydı.



Hiç aklınıza gelir miydi müziklerini kızınızın yapacağı?



Gelir miydi, gelmezdi tabii… Çok büyük bir gurur.







Peki bu belgeseli çekmekle amaçladığınız şey nedir? Bunun sonucunda nasıl bir şey bekliyorsunuz?



Benim bir komplo teorim var…



Nedir o?



PKK’nın, Türkiye’nin başına 35 senedir bunun yüzünden musallat edildiğini düşünüyorum. Çünkü bu benim çocuğum. Batı çok iğne gibi kazar çünkü, senin cumhuriyetini yıkmak için 100 yıla yayar. "Ben bunu hallederim" dedi ve PKK’yı yarattı. Türkiye’yi bölünme noktasına getirecekler belki de. Çok sıkıntılar yaşanıyor orada. Eğer o bölge de uçta, başka tarafta kalırsa, oranın yıldızı 1 senede parlar. O zaman dünyanın ziyaret merkezi olur işte. Şu anda bu bizde... 



Kültür Bakanlığı’ndan destek aldınız mı?



Sıfır destek. Tamamen kendi imkanlarımla çektim.



Belgeselin devamı gelecek mi?



Devamı olacak ama ya bir kitap ya da uzun metrajlı farklı bir formatta yapacağım. Daha kapsamlı bir şey yapacağım, çünkü anlatamadığım çok şey var.



Peki insanlar bu belgeseli izlemek isterlerse nereden izleyebilirler?



TRT’de gösterilecek. TRT Belgesel kanalından izleyebilirler.





Canan Kaya / Medyatava



canankaya@medyatava.com








Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! Wanda Nara Siyah Tangasıyla Meydan Okudu! Şakir Paşa Ailesi'ndeki yatak sahneleri alev aldı! AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem