Ünlü yazar sansür tanımıyor
Ünlü yazar ve okuyucu Alberto Manguel, sansüre meydan okudu.
Boğaziçi Üniversitesi’nin uluslararası misafir programı 'Boğaziçi Chronicles'ın 2015 yılındaki ilk konuğu ünlü yazar ve okuyucu Alberto Manguel oldu. Manguel, 'Borges, Kütüphaneler ve Okumanın Keyfi' başlıklı söyleşide moderatör Meltem Gürle ve katılımcıların sorularını içtenlikle yanıtlarken, Ünlü yazar Jorge Luis Borges'le geçirdiği yıllar, kitap dünyası, okuyucu olmanın gücü ve sansür üzerine çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Tarih Boyunca Güce Sahip Olanlar Hep Sansür Uygulamıştır
'Alis Harikalar Diyarı'ndan yaptığı bir alıntı ile dünyayı çılgın yetişkinlerin sahnesi olarak tanımlayan Alberto Manguel tarih boyunca gücü ele geçiren herkesin sansüre yeltendiğini ancak hiçbirinin başarılı olamadığını söyledi. Güçlü insanların çok fazla sorgulanmaktan hoşlanmadıklarını ve bu sebeple yakarak, yok ederek, korkutarak ya da susturarak sansür uygulamaya çalıştıklarını ifade eden Manguel, "Ancak bu çaba eninde sonunda yazarların ellerinde bulundurdukları gücü hissetmelerini sağlar. Tarih boyunca sözcükler ve metinler sansüre rağmen yaşamayı hep başarmıştır" diye konuştu.
Kütüphaneler de bir çeşit sansür mekanizmasıdır
Her kütüphanenin kendi içerisinde bir düzene sahip olduğunu belirten Alberto Manguel, yapılan sistematik kataloglamanın bir çeşit sansür olduğunu belirtti. Kütüphanelerin kütüphanecilerin tercihleri doğrultusunda oluştuğunu ifade eden Manguel "Her kütüphane kendisini düzenleyenin tercihlerinin gölgesini üzerine taşır. Çünkü kataloglama işi yorumla yapılır. Bu bir gerekliliktir ancak bir şekilde sizi yönlendirir ve tüm bilgilere aynı seviyede ulaşmanızı engeller. Bu da bir nevi sansürdür" dedi.
Hayatta Herkes İçin Yazılmış bir Paragraf Vardır
Dünya üzerinde herkes için yazılmış bir paragraf olduğuna inandığını belirten Alberto Manguel şunları söyledi: "Sizi hiç tanımayan herhangi bir yazarın bir kitabının bir sayfasında, bir paragraf mutlaka sizi anlatıyordur. O birkaç satırla karşılaşınca 'işte benim hikâyem' dersiniz. Bazı şanslı insanlar bu paragrafı bulur, okur ve hafızalarına kazırlar. Benim kütüphanem kitaplarla dolu ve her yerde, her koşulda okumaya devam etmeme rağmen pek çok kitabı okumaya ömrümün yetmeyeceğini biliyorum. Ancak şunu da belirtmeliyim ki ben bana yazılan birden fazla paragrafa ulaşıp, okumayı başaran şanslı insanlardan biriyim."
İlk Başta Tek Gayem Görme Engelli Birine Yardım Etmekti
Hayatına yön veren Jorge Luis Borges ile genç yaşlarında bir kitapçıda çalışırken tanıştığını belirten Alberto Manguel, Arjantinli Ünlü Yazar ile olan hikâyesini şöyle sürdürdü: "Neredeyse hiç görmeyen Borges hikâyelerini o kitapçıda yazıyordu. Yazdıklarını, geri dönüp kontrol edebilmek için benden yardım isterdi. 1964-68 yılları arasında Borges'e kitap okumaları yaptım. İlk başta tek gayem görmeyen bir adama yardım etmekti. Ancak onun bir zanaatkâr gibi ürününü işleyişi ve okumaları yaparken bana devamlı sorduğu sorular, bana hayatın formülünü öğretti. İlk başta ben de yazmaya çalıştım. Ancak yazdıklarımın, okuyup beğendiğim yazarların yazdıkları kadar iyi olmadığını görünce yazmayı bıraktım. Hangi kitabın iyi olduğuna okurların karar verdiğini gördüm ve kitabın üzerinde yazardan çok okuyucunun etkisi olduğunu farketmem okuma tarihi üzerine yaptığım çalışmaların başlangıcı oldu. Sadece yazabildiğimi yazmak yerine, her okumak istediğimi okuyor ve yorumluyorum."
Ünlü yazar ve düşünürler 2015'te de İstanbul'un kaydını tutmaya devam edecek
20 Ocak'a kadar Boğaziçi Üniversitesi'nde konaklayarak öğrenci ve akademisyenlerle buluşacak olan Manguel, okur-yazar ilişkisi, edebiyat tarihi, Türkiye'deki dil devrimi ve kültürel antropoloji üzerine atölye çalışmaları yapacak.
Öte yandan, İstanbul'un kültürel hayatının gelişimine katkı sağlamak amacıyla tasarlanan 'Boğaziçi Chronicles' programı, 2015 yılında da önemli sanatçı, yazar ve düşünürleri İstanbul'da ağırlamaya devam edecek. Boğaziçi Chronicles'in konukları öğrenciler, akademisyenler ve İstanbullularla buluşacak, üniversite yaşantısının bir parçası haline gelecek, yaratıcılıklarını ve düşünsel birikimlerini İstanbul’un dinamik kültürel ortamında yeni üretimlere dönüştürerek, deneyimlerinin günlüğünü tutacaklar.