Timur Soykan'ın "Zavallı"sı üzerine bir röportaj
Medyatava gazeteci Timur Soykan ile güncel politika ile polisiye macerayı harmanladığı kitabı Zavallı’yı konuştu.
KATİL KİM? ESKİ DERİN DEVLET Mİ YOKSA YENİSİ Mİ?
Gazeteci Timur Soykan’ın romanı ‘Zavallı- Gerçek Kimin Umurunda’ Postacı Yayınevi’nden çıktı. Zavallı, politik bir polisiye. Kitap bugünün politik atmosferinde geçiyor. Siyasi iktidar devletin kurallarını polis eliyle değiştiriyor, yeni suçlar, suçlular ve dokunulmazlar oluşturuyor. Polisliğin de bütün kuralları değişiyor. Birlikte büyümüş iki genç komiser bu değişimi yürüttükleri soruşturmalarda adım adım öğreniyor. Erdal kayıp bir kızı arıyor, Gürkan ise geçmişteki derin devlete yönelik Ergenekon benzeri bir soruşturmada görevli. Ama siyaset bütün soruşturmaların ensesinde ve yeni devletin ihtiyaç duyduğu sonuçlara gitmelerini istiyor. Gürkan öldürülünce Erdal, arkadaşının katilinin peşine düşüyor. Peki katil hangisi? Eski derin devlet mi? Yoksa yenisi mi? Timur Soykan ile son kitabını konuştuk.
Politik bir polisiye yazmaya nasıl karar verdiniz?
Mesleğimin önemli bir bölümü polis soruşturmalarını takip etmek, sonrasında hazırlanan iddianameleri okumakla geçti. Böyle olunca iktidarın polisin iplerini elinde nasıl tuttuğunu net bir şekilde görüyorsunuz. Adaletin sağlanmasıyla görevli polis ve yargının nasıl siyasi hesaplar içinde olduğuna tanık oluyorsunuz. O zaman gerçek kalmıyor. Gerçeğin kimsenin umurunda olmadığı bir siyasi atmosferde polisiye bir macerayı kaleme almayı hedefledim. Kitap güncel siyasi atmosferde geçiyor.
Zavallı’nın güncel politik tespitler içerdiğini söyleyebilir miyiz?
Evet. Politikanın polis eliyle büyük bir dönüşümü başardığı bir dönemdeyiz. 80 yıllık ‘laik’ iktidar bütün mevzilerini kaybetti. Birkaç yıl öncesine kadar devlet için konuşulmaz olan konular artık yeni devletin tartışılmaz gerçekleri oldu. Bunda en büyük rolü polis teşkilatı üstlendi. Bu politik süreci polisiye bir maceranın içinde anlattım. Devlette görevli bireylerin bu yolun nasıl taşları olduğunu göstermeye çalıştım. Kitapta bu bireylerin idealler ya da inançlarla bu yolun taşı olmadığını okuyoruz. Aksine hepsi koltuğunu korumak ya da yükselmek derdinde.
Kitabın adı devlet karşısındaki bu ‘zavallı’ halden mi geliyor?
Evet. Kitaptaki yan karakterlerin büyük çoğunluğunda hatta ana karakterimiz Erdal’da bunu görüyoruz. Siyasi iktidar insanların zaaflarından yeni devleti dantel gibi işliyor. Erdal da kayıp kızı ararken yavaş yavaş o politik hesaplara teslim oluyor. Hatta kayıp kızı bulmaktan çok işine gelen bir ‘gerçeği’ istiyor. Bu durumu için o kadar çok mazereti var ki kendine bile gerçeği söyleyemiyor. Ama gerçek o kadar kolay kurtulabileceğiniz bir şey değil. Gürkan öldürülünce büyük bir acı yaşıyor ve acı çeken insanın tek tesellisinin adalet olduğunu keder içinde boğulurken fark ediyor.
Bu noktada kitabın adalet üzerindeki siyasi baskının sert bir eleştirisi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Polis ile yargıyı bir tarafa, siyasi hesapların uygulayıcısına dönüştürmek bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Adalet bir toplum için su gibi ekmek gibi bir ihtiyaç. Ve adaleti sağlamakla görevli kurumlara toplum güvenini yitirdiğinde geri dönülmez bir süreç başlıyor. Kitapta bireyin adalet olmayan, gerçeğin kimsenin umurunda olmadığı bir ülkedeki çaresizliğini anlattım. Kitapta özellikle Gürkan’ın görev aldığı Derin Örgüt soruşturmasında ‘eski derin devleti’ okuyoruz.
O zamanda polisin ve yargının adaletin peşinde olmadığını söyleyebilir miyiz?
Elbette. Geçmişteki egemenler de yalanlar üzerine iktidarlarını kurmuşlardı. Bunu Gürkan’ın soruşturmasında okuyoruz. Faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar, gözaltında kayıplar, daha niceleri var. Ama yargılananlar yok. Aksine halen yargının koruma kalkanının içindeler. Kitaptaki Gürkanların soruşturmasında da tamamen yok olmadıklarını görüyoruz. Hatta o soruşturmada da polisin durdurulduğu yerler var.
Eski derin devlet ile yenisinin farkları neler?
Politikaları dışında en temel fark yöntemleri. Eskiden tetik çok kolay düşüyor, cinayetler işleniyordu. Şimdi ise insanlar dinleme kayıtları, sahte deliller, komplolar ile cezaevlerine gömülüyor. Niyet okumalar şeklinde iddianameler yazılıyor. Ortak noktaları devletin çıkarları için insanların kolayca harcanabileceği bir adalet sistemini elden bırakmamaları.
Peki birbirleriyle gerçekten çatışıyorlar mı?
Eski derin devletin bazı sembol isimleri cezaevinde ama yine de onların faaliyetlerine ilişkin bilmediğimiz halen o kadar çok şey var ki. Bunlar halen gizleniyor.
Bunları kim gizliyor?
Hrant Dink’in ölümünde sorumluluğu olan kamu görevlileri aynı eski derin devlet günlerinde olduğu gibi yargılanamıyor. Onların çoğu eski derin devletin tipolojisine de uymuyor.
Onları kim, neden koruyor?
Aynı zamanda özellikle hukuk dışı dinlemeler, kayıtlar gibi çok gizemli olaylar yaşadık. Ana muhalefet liderini koltuğundan eden kaset skandalının kaynağı halen belirsiz. 10 MHP’li vekil ve yöneticisinin evlerine kameralar yerleştirilip kayıtlar yapıldı. Sonra bu kişiler yine evlere girip bu kameraları söküp götürdü. İnternete bu görüntüler seçimden hemen önce yüklendi. Halen kaynakları bulunamadı. Son olarak başbakanın çalışma ofisinde dinleme cihazı bulundu.
Bunları kim yapıyor?
Başbakan bile “Derin devletsiz ülke yoktur, bizde de var” diyor. Gürkan öldürülünce ilk zanlılar eski derin devlet. Ancak kitapta şüpheler ve farklı olasılıklar hep diri kalıyor. Gerçek çoğu zaman çok karmaşıktır. O farklı olasılıklar merak duygusunu artırıyor ve gerçeğe ulaşmanın kolay olmadığını gözler önüne seriyor. ‘Katil eski derin devlet mi yoksa yenisi mi?’ diye düşünürken bir aşk cinayeti bile olabileceğini görüyoruz. Ama en önemlisi şu: Meclis kürsüsünden suçluları işaret eden bir Başbakan var. Onun emrindeki bir polis peşin hükümlerden nasıl kaçabilir? Nasıl gerçek bir soruşturma yapabilir?