Televizyon programında söyledikleri Canan Karatay'ı mahkemelik etti!
Tanınmış profesör hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, konuk olarak katıldığı bir televizyon programında 'gebelik şekeri testi' konusundaki açıklamaları nedeniyle Prof. Dr. Canan Karatay hakkında, İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurusunda, Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipler Birliği ve İstanbul Tabip Odası'na şikayette bulundu.
Suç duyurusuna ilişkin yapılan açıklamada, Karatay’ın 11 Aralık 2014’te bir televizyon programına konuk olarak katıldığı ve "Gebelik şekeri var mı yok mu diye gebelere şeker yüklemesi yapılması gerekir mi?" sorusuna, "Kelimenin tam manasıyla gerekmez, kesinlikle yanlış bir uygulamadır. Her gebede değişik düzeylerde, gebelik hormonlarına bağlı olarak insülin yüksekliği ve direnci oluşuyor. Hiç yoktan, ’acaba insülin direnci var mı yok mu’ diye. Zaten insülin direnci gelişmiş olan bir anneye şeker yüklemesi yapılması anne karnındaki bebeğe de ciddi zarar vermektir. Hamile bir anneye şeker yüklemesi yapmak yangına körükle gitmek, yaranın üzerine tuz ekmekle eş değerdir" ifadesiyle yanıt verdiği aktarıldı.
BEŞ AYRI SUÇ DUYURUSU
Açıklamada, Canan Karatay’ın bu anlatımlarıyla ilgili Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği’nin, 25 Şubat’ta Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi’ne şikayet başvurusu yaptığı ve oradan gelen cevapta, "şikayetin tıbbi deontoloji ve hekimlik meslek etiği kuralları ışığında disiplin işlemleri yönünden değerlendirilmek üzere İstanbul Tabip Odası’na gönderildiği" bilgisinin verildiği dile getirildi.
Dernekçe Karatay hakkında o tarihlerde İstanbul Tabip Odası ve Sağlık Bakanlığı ile İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılıkları’na da şikayette bulunulduğu belirtilerek, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dosyayı basın suçlarına gönderdiği kaydedildi.
'BİRKAÇ KEZ ŞEKER YÜKLEMESİ YAPMAK GEREKLİ DEĞİLDİR'
Karatay’ın beyanlarına rağmen gerçeğin farklı olduğu anlatılan açıklamada, "Gebelik şekeri tanısını koyabilmek için illa birkaç kez şeker yüklemesi yapmak gerekli değildir" denildi.
Bazı doktorların, geçmişte olduğu gibi, günün herhangi bir saatinde, gebenin aç ya da tok olduğuna bakmaksızın önce 50 gram glikozlu tarama testi yaptırdığı ve kan glikoz seviyesinin 1 saat sonra 140 mg/dL’nin altında olması durumunda gebelik diyabeti olmadığının kabul edildiği belirtilen açıklamada, şu ifadeler yer buldu:
"Eğer kan glikozu 180 mg/dL veya üzerinde bulunursa ’gebelik diyabeti’ olduğu kabul ediliyor ve bu durumda ikinci bir teste gerek duyulmuyor. Sadece birinci saat, kan glikozu 140-179 mg/dL arasında bulunan gebelerde birkaç gün sonra sabah aç karna 75 veya 100 gram glikozlu OGTT isteniyor. Çünkü bu durumdaki gebe kadınların yüzde 80’inde sorun olabileceği düşünülerek kesin tanı koymak gerekiyor. İki aşamalı test ile gestasyonel diyabet tanısı halen geniş kabul gören bir yaklaşımdır. Ama ikinci aşamaya gereksinim çok sık değildir.
'ANNENİN SADECE PROTEİNLERLE BESLENMESİ ÖNERİSİ BEBEĞE ZARAR VEREBİLİR'
Dünya Sağlık Örgütü ve Diyabet Uzmanlar Grubu önerileri ile "Gestasyonel Diyabet"in ayrı bir diyabet formu olarak kabul edildiği ve gebe kadınlarda önlem alınmazsa, bir sonraki gebelikte diyabetin tekrarlama olasılığının yüzde 50-80 arasında olduğu kaydedilen açıklamada, "Ayrıca gestasyonel diyabet öyküsü olan kadınlarda 50’li yaşlara doğru kalıcı tip 2 diyabet gelişme riskinin yüzde 50 civarında olduğu bildirilmiştir. Bu sebeple diyabet koruma programlarına öncelikli olarak bu kadınların dahil edilmesi önerilmektedir" denildi.
Gebelik diyabeti taraması yapılmasının, iki tip hastaya da tanı konulması ve vakit kaybetmeden tedaviye başlanmasını sağlayacağı bildirilen açıklamada, "Annenin karbonhidratlardan uzak kalarak sadece doğal proteinler ve yağlarla beslenmesi önerisi anne ve bebeğine zarar verebilir. Gebelerin sadece doğal proteinler ve yağlarla beslenmesi, tüm karbonhidratlardan uzak durması, vücudumuzun temel ihtiyaçlarının, vitamin ve minerallerin doğal kaynaklardan karşılanamamasına yol açar. Böyle bir beslenme gebelerin sebze, meyve ve tam tahıllı gıdaları tüketmesine engel olmaktadır" ifadesi kullanıldı.
Karbonhidratların tümünü dışlayarak beslenmenin 21. yüzyılda, C ve B vitamini eksikliği, magnezyum ve kalsiyum eksikliği gibi sorunların yeniden ortaya çıkmasına yol açacağı öne sürülen açıklamada, pregestasyonel veya gestasyonel diyabet tanısı konulan gebelere karbonhidratların zaten günlük enerjinin yüzde 35-40’ını karşılayacak şekilde kısıtlı olarak verildiğine işaret edildi.
'GEBELERE ZATEN YÜKSEK PROTEİN VERİLİYOR'
Gebelikte artan protein gereksiniminin karşılanabilmesi için zaten yüksek olarak protein verildiği ve daha yükseğinin böbrekler üzerinde zararlı etkileri olabileceğine de dikkat çekilen açıklamada, şöyle denildi:
"Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Diyabet Federasyonu, Amerikan Diyabet Cemiyeti, Amerikan Jinekoloji ve Obstetrik Derneği, Amerikan Endokrin Derneği, Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüleri, Avrupa Endokrin Derneği, İngiliz, Alman, Fransız, İsveç, Finlandiya, Kanada, Hollanda, Avustralya ve Türkiye’nin Diyabet, Endokrin ve kadın-doğum otoriteleri, Sağlık Bakanlıkları dahil, tüm kurumlar ’gebelik şekeri’ diye bir olguyu kabul ediyor, mutlaka tanı konulması gerektiğini söylüyor, tanı için de şeker yükleme testi (OGTT) yapılmasının şart olduğunu bildiriyor. Gebelik diyabeti tanısını alan gebe kadına uygun beslenme programı düzenleniyor ve fizik aktivitesini arttırması öneriliyor. Ancak buna rağmen ilerleyen haftalarda gebelerin yüzde 20-25’inde kan glikoz düzeyini kontrol altına almak mümkün olamıyor. İşte bu kadınlarda ve bebeklerinde çok ciddi sağlık sorunları olabiliyor. Tanı almamış böyle bir hasta, doğal olarak bu sorunlarla karşılaşacaktır." (AA)