'Taciz karşısında susmayan kadınlarımıza daha çok sahip çıkmalıyız'

14 Eylül'de vizyona girecek olan 'Organik Aşk' filminin yönetmeni Kamil Çetin, Medyatava'dan Canan Kaya'nın sorularını yanıtladı...

Başrollerini Gizem Karaca ve Mustafa Mert Koç’un paylaştığı, kadrosunda Tarık Pabuçcuoğlu, Ruhsal Öcal ve Asuman Dabak gibi birçok usta oyuncunun yer aldığı 'Organik Aşk' filmi için geri sayım başladı.



Sihirli Perde, CB Medya ve FOX’un ortak yapımı olan film, bir Ege köyüne yerleşmek isteyen Bülent’le (Mustafa Mert Koç), ailesinin zorla evlendirmeye çalıştığı Esma’nın (Gizem Karaca) kesişen yolculuğunu anlatıyor.



14 Eylül'de önce sinemalarda, ardından FOX ekranlarında seyircisiyle buluşacak olan filmin yönetmeni Kamil Çetin'le hem "Organik Aşk"ı, hem de sinema sektörünü konuştuk...





Vizyona çok az bir zaman kaldı… Gişesi bol olsun. Var mı heyecan?



Olmaz mı! Tatlı bir heyecan var ama... Organik Aşk, 1 yıl içinde çektiğim dördüncü filmdi…



Peki yönetmenlik kariyerindeki kaçıncı filmin oldu?



(Parmaklar sayılıyor…) 1,2,3… 7’nci film oldu!



Bayağı zorlandın sırayı hatırlamakta…



(Gülüyor…) Ama benim uzun bir geçmişim yok yönetmenlikte biliyorsun. 90’lı yıllarda görüntü yönetmenliği yaparak başladım bu sektöre…



Film yönetmenliğini ne kadar süredir yapıyorsun?



5 yıldır uzun metraj film çekiyorum.



5 yıl içerisinde 7 film çekmek de fena bir sayı değil… Üstelik bu filmlerden “Enes Batur Hayal mi Gerçek mi” gişe rekoru kırmış bir film. Peki kırılma noktan neydi sence? 



Aslında ben görüntü yönetmenliğini seviyordum. Beni yönetmen olmaya ittiler. 



Nasıl ittiler? Hikâyesini anlatır mısın?



Ben hiç öyle yönetmen olmayı düşünmüyordum. Bir gece beni “Oğlum Bak Git” filmi için aradılar ve “Ne olur sabah sete çıkar mısın” dediler. Ben de ertesi sabah sete çıktım. 



Mevcut yönetmen seti mi bırakmış?



Yönetmen değişikliğine gidilmiş ve piyango da bana vurmuş o gece… (Gülüyor) Ben yapmak istemiyorum dedikçe onlar “Ne olur gel, yaparsın” diyerek beni ikna ettiler. O gece atladım Silivri’ye gittim ve ertesi gün sete çıktım. Yönetmenliğe başlangıcım da böyle oldu. O gün bu gündür de setlerdeyim. (Gülüyor)





Genellikle de komedi filmi çekmeyi tercih ediyorsun…



Eğlenmeyi seviyorum ben, oturup ağlayamam…



Tercih etme nedenin de bu galiba?



Tabii… Çünkü ben ciddi bir film izlerken de gülebiliyorum. O anda çok komik şeyler geliyor aklıma. 



En son hangi dram filminde güldün?



Dram değil de bir döneme damgasını vuran bilim kurgu filmi Matrix’te çok gülüyorum mesela… Morpheus ağlarken ajanın yaptığı o ilginç hareketlere çok gülüyorum. 



Ciddi misin?



Bende bir problem var sanırım. (Gülüyor)



O halde Organik Aşk’ı konuşmaya devam edelim… 14 Eylül’de sinemaseverlerin karşısına çıkıyor film. Senaryoya baktığımızda aslında pek de yabancı olmadığımız bir hikâye çıkıyor önümüze…



Senaryoyu okuduğumda hakikaten çok eğlenceli buldum. Benim sevdiğim bir tarz. Güzel de bir cast yaptık ve çıktık yola çektik.





Çekimler nerede yapıldı?



Çektiğim 7 filmin 7’sinin de seti şehir dışında oldu… Muğla’nın köylerinde çektik.



Köyde yaşayan ve ailesi tarafından zorla evlendirilmeye çalışılan bir genç kızın, o köye yerleşmek isteyen bir delikanlıyla tesadüfen yollarının kesişmesini anlatan bir hikâyesi var filmin… 



Ama önemli olan o köye yerleşmek için gelen adamın durumu…



Neden?



Çünkü zengin bir ailenin şımarık çocuğu… Üniversite okumak istiyor, üniversite satın alıyorlar. Balık tutmayı seviyor, gemi alıyorlar… Çocuğun tek başına eski bir minibüsle yola çıkması ve kızla yolda karşılaşıp bir kader bağı yapmaları şeklinde özetlesek daha doğru olur sanırım…



Kız da düğünden kaçıyor bu arada… Aslında çok klasik bir hikâye değil mi?



Elbette… Zaten filmin konusuna baktığınızda “Aman Allah’ım, yok böyle bir hikâye” diyeceğiniz bir durum yaşamıyorsunuz. Evet, bildiğimiz bir hikâye ama asıl önemli olan o hikâyenin işlenmiş halinin güzelliği.



Gizem Karaca (Esma) ve Mustafa Mert Koç’la (Bülent)çalışmak nasıl bir deneyimdi? İlk kez mi bir araya geldin bu isimlerle?



Mustafa Mert Koç’la “Ketenpere” filminde çalışmıştım. Konuk oyuncuydu o filmde. Fakat Gizem’le ilk kez çalıştık. İlk tanıştığımızda anlaşıp anlaşamayacağımı hissettim. Sette bu kadar uyumlu, yetenekli ve disiplinli olabileceğini beklemiyordum açıkçası. Mustafa Mert’le de çok iyi uyum sağladılar. Bu arada Mert’i filme özellikle istemiştim. Çünkü yeteneğini biliyordum. Bir de öyle enteresan şeyler yaşadım ki, birkaç oyuncuyla görüştüm hepsi kendini jön olarak görüyordu. Rolü kendilerine göre değiştirmemi isteyenler bile oldu. Oysa ben bir rolü oyuncuya göre değiştirmekten nefret ediyorum. 



Sosyal medyadan paylaştığın sahnelere bakılırsa bayağı eğlenmişsiniz… Peki setin dışında gelişen enteresan ya da komik olayalar yaşadınız mı?



Ege’de ilk defa film çektim. Dolayısıyla Ege halkının bu kadar içten, samimi ve sevgi dolu olduğunu duymuştum ama birebir şahit olmak tarifsiz bir duyguydu. Örneğin bir köyde yolun kenarında bir meyve ağacı görürsün ve almaya korkarsın… Burada ise kucak kucak narlar getirdiler bize. Sabahları köy ekmekleriyle yumurta yapıyorlardı. İçtenlikleri ve misafirperverlikleri beni çok etkiledi. Şimdi yeni bir iş geldi mesela ve yine Fethiye’de geçiyor. Sırf Fethiye olduğu için kabul edeyim dedim ama sonra şartlar pek uymadı.





Az para mı verdiler?



O aramızda kalsın… (Gülüyor) 



Bir de Gizem ve Mustafa Mert’in dışında filmde Tarık Papuççuoğlu, Ruhsar Gültekin ve Asuman Dabak gibi çok değerli isimler de yer alıyor tabii…



Kesinlikle… Bir Survivor Erdi (Erdi Ünver) gerçeği var mesela... (Gülüyor) Erdi’nin de filmde olmasını ben istedim. O kadar komik ki, o ekrandaki deli, psikopat hallerinden eser yok… (Gülüyor) kaldı ki Tarık Papuççuoğlu, Asuman Dabak ve Ruhsar Gültekin’i anlatamaya gerek yok. Onlar bu işe yıllarını vermiş isimler…



Çekimler ne kadar sürdü?



3 hafta sürdü. 



Peki döviz kurundan dolayı ülkenin hali ortada… Kriz dönemlerindeki darboğazdan da ilk olarak ne yazık ki sanat etkilenir biliyorsun. Gişe kaygın var mı?



Her filmin kendisine göre tahmin ettiğin gişeleri vardır. Bazıları için ‘bu yürür gider, bazısı için de ‘belirli bir yere kadar gider’ dersin. Beklentimiz tabii ki var ama bakıp göreceğiz açıkçası. Su akar yolunu bulur. İnşallah iyi olur!





Eğlenceli ve bol kahkahalı bir film beklediği söyleniyor seyirciyi ama ‘filmin mottosu nedir’ diye sorsam nasıl bir tanımlama yaparsın?



Parayla mutluluğun olmayacağını çok güzel anlatan bir film… Yani parayla bir köyde yaşayacağınız mutluluğu satın alamıyorsunuz. Buna paranın gücü yetmiyor çünkü. Parayla sadece bir yere kadar mutlu olabilirsiniz… Sonrası insanın içinde, arkadaşlıkta, dostlukta, aşkta ve doğada… Tamamen organik bir film yaptık.



Filmin adı da bu yüzden Organik Aşk sanırım…



Ana teması şu organik derken; çıkarsız bir aşk…  Günümüzde artık sevgililer arasındaki ya da karı koca arasındaki ilişkilerde hep bir çıkar unsuru olmaya başladı. 



Arkadaşlıklarda da var…



Kesinlikle ve bu filmdeki tamamen çıkarsız ve saf… O yüzden organik bir aşk hikâyesi.



Aslında hepimizin özlemini duyduğu bir aşk hikâyesi…



Yani senin gibi yalnız olanların gidip seyretmesi ve  “Vay be! Böyle aşklar da varmış” diyerek, umudunu kesmemesi için yaptık bu filmi. (Gülüyor)



Minnettarım… (Gülüşmeler) Peki proje seçimi yaparken nelere dikkat ediyorsun? Kriterlerin neler?



İyi bir senaryonun iyi bir cast olmazsa, iyi bir castın da iyi bir senaryo olmazsa pek bir anlamı yok… Örneğin bir filme iyi isimler koyuyorsun ama film iş yapmıyor, çünkü senaryo kötü… Aynı şekilde güzel bir senaryo var ama iyi isim yok, bu sefer de sinema salonu bulamayıp harcanıp gidiyor. Yani ikisini bir araya getirebilmiş olmaktır en güzeli.





Son soruya geçiyorum o halde…



Evliyim, bir oğlum var, yaşlı ve göbekliyim. (Gülüşmeler)



Bize ne bunlardan? (Gülüşmeler) 



Son soru deyince… (Gülüyor)



Setlerdeki taciz olaylarını konuşalım istiyorum biraz… Talat Bulut’la ilgili gündeme gelen taciz iddiaları çok konuşuldu, konuşulmaya da devam ediyor. Deneyimli bir set çalışanı olarak senin yorumun nedir? Neler oluyor dizi ve sinema setlerinde?



Hiçbir taciz olayı karşısında sessiz kalınmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu sette olur, sokakta olur, markette olur, fark etmez… Kadınlarımıza bu tacizi yapanların mutlaka cezalandırılması lazım. İşsiz kalacağım, paramı alamayacağım diye korkup susan insanlar da var elbette. 



Peki bunca yıl setlerde olan biri olarak şahit olduğun ya da duyduğun bir taciz vakası var mı?



İsim vermek istemiyorum ama bizim setlerden bir tanesinde oldu. 



Nasıl tepki verdin?



Yapımcımla ortak bir karar alarak o arkadaşımızı setten uzaklaştırdık… 



Peki bu yeterli bir çözüm mü sence?



Değil elbette... Ama en azından bir şekilde tepkimizi ortaya koyduk. Fakat en başta söylediğim gibi buna benzer taciz vakaları karşısında kesinlikle sessiz kalınmamalı. Daha çok konuşmalıyız ki ifşa olsun ve böyle bir şeye cesaret edemesin o insanlar. Bir de tacizi açıklayan, yani susmayan kadınlarımıza daha çok sahip çıkmalıyız...





Canan Kaya / Medyatava



canankaya@medyatava.com






Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem Narin Güran cinayetine ilişkin kritik bilgi İstanbul'da polise saldırı: Şüpheliler gözaltında