Senaryosunu yazdığı 2 çizgi film gün ışığına çıktı

Sayım Çınar'ın Bavulu'ndan bu hafta yine taze kitaplar ve edebiyat haberleri çıktı...

Geçen hafta Napoli’deydim. Buradaki kitapçılarda hemen Türk yazarlarının varlığını araştırmaya başladım. Çevirisi olan Türk yazarlarını tek tek kontrol ettim. Orhan Pamuk gibi zaten tanınan yazarların yanı sıra çoksatan yazarlar arasında Esmahan Aykol’u da görmek güzel bir sürpriz oldu. Oradaki kitapçıya Esmahan’la birlikte çalışıyoruz dediğimde, şaşırıyor. İtalya’nın Sorrento kasabasında Türk yazarlarını tanıyan kitapçılar görmek edebiyatımız adına mutluluk veriyor.



Tabii ki pizzalar da yenildi. Napoli' de margharitayı, lüks bir restoranda değil, köhne, küçük, sokak arasında, odun fırını olan bir yerde yemek daha keyifli. Bizden söylemesi.



Hemen size yeni çıkacak bir kitaptan bahsetmek istiyorum.



Bu yeni kitap Mehmet Mollaosmanoğlu’nun yeni romanı Atahunalp Urumgalatlı’nın Amel Defteri.



Issız bir çiftlikte yaşayan 7 insanın aklın sınırlarını zorlayan hikâyesi... Kendilerini aile zanneden bu 7 kişi aslında hafızalarıyla oynanarak Akdeniz’e bakan sarp bir yamaçta inşa edilmiş bir çiftliğe tıkıldıklarının farkında değillerdir. İçlerinden, kimliğinde Atahunalp Urumgalatlı yazan birisi şüpheye kapılır... Ya gerçekten aile değillerse ve bir sahte tanrının tıbbi deneylerine kurban gitmişlerse! Atahunalp Urumgalatlı geçmişinin peşine düştüğünde düğümün Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde atıldığını ve burada çözülmesi gerektiğini anlar. Bu hastanede on yedi yıldır yatan Bosnalı Nebile adlı kadınla onun kayıp ikiz kızları, aynı hastanede tedavi görmüş Dansöz Zennube adlı eski bir oryantal ve Yafes Korugeç adlı bir nörologun ilişkileri ortaya çıkarıldığı takdirde çiftliğin de sırrı çözülecektir.



Nikola Tesla’nın 1913 yılındaki gizli Türkiye seyahatine kadar uzanan, Tesla’nın projeleri olan zihin kontrolü, Haarp Kıyamet Teknolojisi gibi çağın ilerisindeki keşiflerini anlattığı Tesla’nın Kayıp Dergileri’nin peşinde süren soluksuz bir gerilim Atahunalp Urumgalatlı’nın Amel Defteri...



Haftanın kitaplarına gelince;



Her bölümünde ayrı bir karakter



Hürriyet-Bir Sevda Masalı / Nur İçözü / Altın Kitaplar



Altın Kitaplar’ın deneyimli kalemlerinden Nur İçözü’den gönül telinizi titretecek bir roman: Hürriyet-Bir Sevda Masalı. Roman, Balkan Savaşları’nın yakıcı ve sarsıcı izlerini Hürriyet’in ve ailesinin hikâyesi üzerinden bizlere sunarken sadece bir göç hikâyesini anlatmıyor; kadın-erkek ayrımcılığındaki değişmeyen sosyal gerçekliğe de vurgu yapıyor.



“Rabia”, “Hürriyet”, “İsmail” ve “Ahmet” olarak adlandırılan dört bölümden oluşan kitabın her bölümünde ayrı bir karakter üzerinden savaşın izlerini ve karakterlerin hayata tutunma çabalarını görüyoruz. Osmanlı, tarih sahnesinden silinme sürecine girmiş, siyasallaşan etnik kimlikle milliyetçi akımlar uyanmaya başlamıştır. Ve hayatlar bir anda değişir…



Ahmet Asım Bey, Serez’de silah ticareti yapan zengin bir tüccardır. Bulgar çetelerine silah satmak istememesi ile çetenin baskısı artar. Zaten Serez de elden gitmek üzeredir. Ailesini korumak için Serez’den kaçmaktan başka çare yoktur. Bu henüz ilk göçtür ve bu ilk göç ile ailenin yaşam serüveni başlar. Serez’den Selanik’e; oradan İstanbul’a, Manisa’ya, Isparta’ya ve son olarak da Adana’ya göç etmek zorunda kalan bir ailenin yolculuğu… Ve tabii yoksullukla mücadele arasında doğan “Bir Sevda Masalı”; Hürriyet’in umutları, aşkı, kırgınlıkları ve kadınlığına teslimiyeti ince ince anlatılıyor.



Nur İçözü, ailesinden kalan anlamlı mirasın parçası olan sararmış mektupları ve fotoğrafları Hürriyet karakteri ile renklendirip okuyucuları ile paylaşıyor. İçözü’nün okuyucusunu çıkardığı bu asırlık yolculukta romana serpiştirilen Rumeli türküleri ise gönül telimizi daha da derinden titretecek!



İzmir’in çalışan çocukları



Gevrekçi / Hacer Kılıçoğlu / Günışığı Kitaplığı



Büyüme sorunlarını zekice kurgular ve ince bir mizahla ele alan Hacer Kılcıoğlu, sevilen öykü kitabı Aydede Her Yerde’den sonra yine sınırları aşan evrensel bir arkadaşlık hikâyesi anlatıyor. Okuru, Fransız bir belgeselci ve küçük bir simit satıcısının peşinden İzmir’in ara sokaklarında gezintiye çıkaran kitap, farklı kültürleri ortak bir duygu dilinde buluşturuyor. Umudun, neşenin ve zorlukların birbirine dolandığı yaşamları yan yana getiren hikâye, hayvan sevgisinden çocuk işçilerin sıkıntılarına, kişisel keşiflerin coşkusundan hasta bir ebeveynle yaşamanın zorluklarına kadar pek çok konuda düşündürüyor.



Her Fotoğrafın bir öyküsü vardır!



İstanbul - Ara Güler / Point Hotel Taksim



Point Otelleri’nde her zaman Ara Güler’e özel bir ilgi duyulur. Taksim Point Otel bunu fazlasıyla doğruluyor. Bu otel Ara Güler’in bitmeyen bir sergisi gibi. Bu kitapta da yer alan bir fotoğraftan bahsetmek istiyorum: Bir geminin lombozundan elini çıkarmış olan gemici, limanda bekleyen karısına bir kağıt uzatıyor... Bu fotoğraf beni çok duygulandırır. Ara Güler’in fotoğraflarının sihri, hepsinin sahici ve samimi olmasıdır. Point Otel’in sanatla olan ilişkisinin devam ettiğini gösteren bu önemli kitap, ikinci baskısını yaptı bile. Point Hotel’in Genel Koordinatörü Gökhan Özbek, kaybolan İstanbul’u bize tekrar izlettirmeyi başarmış, teşekkürler!



Nâzım Hikmet’ten çizgi filmler yarım asrı aşkın bir süre sonra ilk kez yayımlanıyor



Hanene Huzur Dolsun Sevdalı Bulut / Nâzım Hikmet’ten çizgi filmler (2 DVD eki) / M. Melih Güneş



SSCB çizgi film stüdyosu Soyuzmultfilm’de redaktör olarak çalışan Vera Tulyakova’nın başka bir çizgi film hakkında danışmanlık almak için ziyaret ettiği Nâzım Hikmet “Neden benden de bir senaryo istemiyorsunuz?” diye sorar ve ertesi gün akşama doğru elinde “Sevdalı Bulut” çizgi filminin senaryosuyla stüdyoya gelir. Vera ile Nâzım’ın büyük aşkı da işte böyle başlar. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan M. Melih Güneş’in Rusya’daki bazı arşivleri inceleyerek hazırladığı Hanene Huzur Dolsun Sevdalı Bulut kitabı ve bu kitapla birlikte Türkiye’de ilk kez yayımlanacak olan Hanene Huzur Dolsun ve Sevdalı Bulut çizgi filmleriyle Nâzım Hikmet külliyatındaki belki de en önemli eksiklerden biri giderilmiş oluyor.



Kitapta senaryosunu Nâzım Hikmet’in yazdığı, sürecinde bizzat bulunduğu, 1959 ve 1962 yıllarında sonuçlandırılmış Sevdalı Bulut ve Hanene Huzur Dolsun adlı iki canlandırma filmi ve yaratım sürecinin hikâyeleri bulunuyor. Sevdalı Bulut filmi Türkçe altyazılı, Hanene Huzur Dolsun sözsüz olduğu için filmler yalnızca jenerik bilgisinin Türkçeleştirilmesiyle izleyicisine ulaşıyor.



Sovyet çizgi filmlerindeki çocukları ürkütmeyen yumuşaklığı ve sakinliği bu filmlerde de görmek mümkün. Üstelik Nâzım Hikmet’in aynı yıllarda kaleme aldığı bir makalesinde de dediği gibi “Çizgi filmler yalnızca çocuklar için değil, büyükler içindir de.”



Sevdalı Bulut’ta İyi niyetli ve temiz ruhlu Ayşe’nin güzelim bahçesini ele geçirmek isteyen zalim Seyfi’nin kurnazlıkları, Ayşe’ye sevdalanan Bulut’un aklı ve özverisiyle sonuca ulaşamaz. Sonuçta kazanan sevgidir, sevdikleri uğruna kendini feda etmek durumunda kalanların yaşamının sonsuzca sürebilir olmasıdır.



Davul sesleri, komutan, halk, aile gibi simgelerin yer aldığı Hanene Huzur Dolsun canlandırma filminde ise üç savaş dönemiyle barış mücadelesi ve her şeyin insanın kendi elinde olduğu anlatılıyor.



Filmlerin hazırlık sürecinde redaktör olarak çalışan Vera Tulyakova’nın adı Hanene Huzur Dolsun filminin jeneriğinde görülmez. Bunun nedeni Nâzım Hikmet’in Meyerhold’la ilgili 8 Kasım 1959’da Fransa’da yayımlanan bir yazısı yüzünden “ideolojilerine karşı olan Nâzım Hikmet gibi biriyle işbirliği yaptığı” gerekçesiyle Vera Tulyakova’nın işten çıkarılmasıdır. Bu olaydan iki ay sonra da Nâzım Hikmet ve Vera Tulyakova yaşamlarını birleştirirler.



Araştırmaları sürecinde filmlerin yapımcısı Soyuzmultfilm’de bile Hanene Huzur Dolsun filminin kopyasını bulamadığını, bulduğu Sevdalı Bulut filminin kutusunu da alıp getirdiğini belirten M. Melih Güneş yazısının sonunda şunları söylüyor:



“Moskova’daki evde bir akşam vakti Vera Tulyakova-Hikmet ile gelişen yakınlığımızın hikâyesini konuşurken ‘...ve zamanla can çalışır karşılıklı’ demişti. Elinizde tuttuğunuz yayım, bu can çalışmasının, gönül bağının sonuçlarından biridir. Bu satırları Nâzım Hikmet’in yarım asır önce sözkonusu senaryoları yazdığı çalışma masasında sonlandırmamsa, en küçük anlamlandırmayla hayatın bana bir armağanı olsa gerek...”



SAYIM’IN BAVULU




Enes Güran'ın Ses kayıtları Ortaya Çıktı Okan Buruk'un özel isteği Michail Antonio Derin yırtmaçlı sahne kıyafeti olay yarattı Sıcaklıklar 15 derece birden düşecek Narin Güran cinayeti davasında yeni gelişme! Restorandaki yangından acı haber geldi