Savcıdan Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay'a tahliye talebi!

Savcı, bugün hakim karşısına çıkan Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay'ın tahliyelerini talep etti.

Cumhuriyet'in haberine göre; Özgür Gündem soruşturması kapsamında uzun süredir tutuklu bulunan yazarlar Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay hakim karşısına çıktı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya araç ve görevli eksikliği gerekçe gösterilerek 130 gündür tutuklu bulundukları davanın duruşmasına getirilmedi. Sezgin Tanrıkulu, 'Savcı mütalaasında Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay'nın tahliyelerini talep etti. Mahkeme kararını bekliyoruz' açıklaması yaptı.



Erdoğan savunmasında, “Her satırına derin bir yalnızlığın sindiği bir yazarın örgüt üyeliğinden yargılanması da ayrı bir ironi” derken, Alpay da, “Yangını söndürmeye çalışanların da ateşe atılmak istendiği bir konjonktürle karşı karşıyayız” dedi. Sanık avukat Eren Keskin ise, çözüm süreci bittikten sonra peş peşe davalar açıldığını belirterek, “Gazetede Muhsin Kızılkaya ve Mehmet Metiner de yönetici olarak çalıştı” dedi. 



İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya örgüt üyeliği ve propagandası ile devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ile 17.5 yıla kadar hapisleri istenen 133 gündür tutuklu bulunan yazar Aslı Erdoğan, 121 gündür tutuklu olan yazar Necmiye Alpay, tutuksuz yargılanan avukat Eren Keskin katıldı. Yargılananlara destek olmak amacıyla CHP'li milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Selina Doğan, Barış Yarkadaş, HDP'li eski milletvekili Levent Tüzel, Almanya, Fransa, İsveç, İsviçre ve İngiltere konsolosluklarından temsilciler, Alman yayıncılar ve Fransız yazarlar da yargılanan gazetecilere destek olmak için duruşma salonunda yer aldı. 



Mahkeme izleyici kısıtı getirdi



Mahkeme başkanı duruşma başlamadan önce avukatlar ve milletvekillerinin duruşmanın büyük salonda yapılması taleplerini reddetti. Duruşma başladıktan sonra başkanın salonda ayakta kimsenin bulunmayacağı gerekçesiyle birçok kişi duruşmaya giremedi. Başkan ardından savunmanın KHK ile 3 avukat ile sınırlandırıldığını belirtti. Ardından mahkeme başkanı gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya'nın araç ve görevli eksikliğinden duruşmaya getirilmediğini söyledi.



Hukuk varmış gibi...



İlk olarak savunma yapan Erdoğan cümlelerine “Savunmamı hukuk varmış gibi ve hukuk adına yapacağım” diye başladı. 5 aylık tutukluluğunun, siyasi ortamın her türlü hukuksal refleksi bastırdığına, hukukun sindirme, cezalandırma, hatta ortada suç bile yokken ibret olsun diye cezalandırma aracına dönüştüğüne işaret ettiğini söyledi. Sembolik, kağıt üzerinde, hiçbir yetkisi bulunmayan danışma kurulunda adı geçtiği için tutuklandığını ifade eden Erdoğan, “Danışman olduğum yıllar içinde benzer KCK davaları, soruşturmaları açıldı. Ama ben hiçbirine, tanık olarak dahi dahil edilmedim. Özgür Gündem danışmanlığı da kimse aleyhine bir delil bir suç olarak sunulmadı” dedi. 



Tarihe geçtim



“İdam cezasının yerine ikame edilmiş ağırlaştırılmış müebbetle bu yüzyılda yargılanan ilk kadın edebiyatçı olarak tarihe geçtim” diyen Erdoğan, “Benimle beraber yasal bir gazetenin sembolik danışma kuruluna ismini vermiş diğerleri, Yeşiller Partisi'nin kurucusu Bilge Contepe, Türkiye'nin tek Nobel Barış Ödülü adayı Ragıp Zarakolu, dilbilimci Necmiye Alpay ansızın kendimizi PKK/KCK torbasına en tepeden atılmış buluverdik. 'Siyasi otorite gibi düşünmeyen suçludur, kendi bizzat tersinin ispatlayana dek cezalandırılacaktır' Bu Ortaçağ'ın engizisyonun bakış açısıdır. Vicdansız adalet olmadığı gibi, edebiyat da olmaz” ifadelerini kullandı.



PKK üzerine tek cümlem yok



“Mafya romanı yazmış birinin mafya üyesi olması gerekmediğini herkes bilir” diyen Erdoğan, böyle bir romanı olmadığını, PKK üzerine bir çalışması, yazısı, tek cümlesi dahi olmadığını söyledi. Bu dosyaya kendisinin katanların Google'da 2 dakikada öğrenebilecekleri yazarlık mesleğinden habersiz olduklarını savunan Erdoğan, “Örgüt üyeliğime somut delil olarak sunulan tek şey künyede adımın geçmesidir. Yani yazarak ve okuyarak geçen yirmi küsür yıldan sonra sanırım 2016'da, PKK/KCK'ye girmiş, bu faaliyeti ismimi künyeye yazarak ilan etmiş, ama KCK adına başka faaliyette bulunmamışım” dedi. 



“Et dahi yemiyorum”



Türkiye'de ve yurtdışında yayımlanan söyleşilerde hiçbir hiyerarşik yapıda var olmadığını, her türlü şiddete karşı olduğunu, meşru müdafaa dahil öldürmeyi kabul etmediğini kaydeden Erdoğan, et dahi yemediğini, antimilitarist ve vicdani retçi olduğunu söyledi. Savcının KCK tutuklusunun ölümünü yazdığı gerekçesiyle KCK üyeliği yönelttiğini belirten Erdoğan, “Bugüne dek girmediğim örgüt kalmadı, İBDA-C dahil. Hatta bir uyuşturucu satıcısının dosyasındaki hukuksuzluğu ele aldığımda uyuşturucu mafyası yöneticiliğinden de tutuklanabilirdim” dedi. Erdoğan, “Uluslararası düzeyde tanıtan birkaç kadın edebiyatçıdan birinin jandarmalar arasında edebiyatını savunmasından bu ülken utanç duymuyor, neden utanç duyması gerektiğini bile anlamıyorsa, en temel şeyi öğrenememiş demektir: Aynaya bakmayı” diye konuştu. 



Yakalanmadım, kendim geldim



Necmiye Alpay da ifadesinde, Sulh Ceza Hakimliği'nin kararında yakalandığı ve delillerin toplandığı beyanlarının bulunduğunu kaydederek, “Oysa benimle ilgili toplanmış tek delil yok. Zaten olamazdı da. Ben yakalanmış da değilim. Dosyada adımın geçtiğinden haberdar olur olmaz savcıya gidip ifade verdim. Yakalanmış olmadığımdan bir yakalama tutanağı da yok” dedi.



Hukuk skandalı



Alpay, savunmasının devamında şunları söyledi:



“Bir kez bile toplanmamış bir danışma kurulunun bir kez bile danışılmamış bir üyesi olarak terör örgütü üyesi ve propagandacısı sayılmayı hukuk skandalı saymamak herhalde mümkün değildir. Sayın savcının bir hukukçu olarak silahlı örgüt ve terör eylemleri ile basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü savunuculuğu arasındaki mesafenin bir temel hak ve özgürlükler meselesi olduğunu dikkate alması gerekirdi. Bu nokta bugün özellikle önem taşıyor, çünkü yangını söndürmeye çalışanların da ateşe atılmak istendiği bir konjonktürle karşı karşıyayız. Burada gazeteyi ve daha önce kapatılan seleflerini kastettiğim apaçıktır. Benim odağımda gazete var, basın var. Ülkemizin yangından kurtulmak için tüm yurttaşların özgür ve yapıcı sesine ihtiyacı var. Sırayla herkesin ve her sesin susturulduğu bir sürecin ne anlama gelebildiğini tarih bize gösteriyor.”



140'a yakın dava



Avukat Eren Keskin ise savunmasında 30 yıldır avukatlık yaptığı söyleyerek, “Özgür Gündem kurulduğundan beri oradayım. Bu gazete benim için Musa Anter demektir. Ben insan hakları savunucusuyum. Aynı zamanda İHD Eş Genel Başkanıyım. Ben Özgür Gündem’de GYY görevinde de bulundum. Çözüm sürecinde bize hiç dava açılmıyordu. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile de görüşmelerimiz oldu. Bize ‘beyaz Toroslar dönemi son bulacak’ dedi. Ben de beyaz Toroslara karşı olduğum için insan hakları mücadelesine devam ettim. Bu gazetede Muhsin Kızılkaya ve Mehmet Metiner de yönetici olarak çalıştı. Çözüm süreci bittikten sonra peş peşe davalar açıldı. 140 taneye yakın dava açıldı bana. Ben de yoğun bir insan olduğum için GYY görevinden ayrıldım” dedi.


Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem Narin Güran cinayetine ilişkin kritik bilgi İstanbul'da polise saldırı: Şüpheliler gözaltında