'Sabiha Gökçen küçük bir Türkiye!'
Sabiha Gökçen Kurumsal İletişim Müdürü Canan Soysal, Sayım Çınar'ın sorularını yanıtladı.
Canan Soysal gazetecilikten iletişim müdürlüğüne geçmiş kıymetli bir isim. 7/24 çalışmanın, projeler üretmenin, bir şehir havalimanı olan Sabiha Gökçen’i olduğu noktadan ileriye taşımanın çabası içinde. Sayım Çınar yeni dönemdeki plan ve vizyonunu dinlemek üzere Soysal ile bir araya geldi, ortaya keyifli bir söyleşi çıktı.
Sayım ÇINAR / sayimcinar@gmail.com
'Sabiha Gökçen Küçük Bir Türkiye!'
Sabiha Gökçen Kurumsal İletişim Müdürü’sün. On yıldır müthiş işler çıkarıyorsun burada.
Bildiğin gibi 11 sene önce gazetecilikten masanın öbür tarafına geçtim. Ekonomi gazeteciliğinde 7/24’sündür, borsaları takip edersin, her an gelip sayfa değiştirmen gerekir, dur durak bilmeyen bir tempodur. Burada da benzer bir durum var. Sabah kalktığında neler yaşayacağını bilemezsin. Önemli bir kısmı işimizin kriz yönetmek. Üç sene önce bir terör saldırısı yaşadık. Uçak kaçırıldı… Sabiha Gökçen özel bir havalimanı ve tabii özel durumlarla da sürekli karşılaşıyorsun. Tümüne baktığın zaman çok özel ve keyifli bir iş yapıyoruz. Günde 100 bin kişi uçuyor. Türkiye’nin en büyük ikinci havalimanıyız. Geçtiğimiz sene 34.1 milyon insan uçtu buradan. Türkiye’nin en çok iç hat yolcusu olan birinci havalimanıyız. Avrupa’da 13. sıradayız. İnsanla uğraşıyoruz. İletişim insan üzerine kurulu bir şey. Organizasyonlar, yolcuya yönelik eventler insana dair işler. Duygu iletişimin temelinde olan bir şey. Anlamak üzerine işimiz. Biz burada sizi değil duygularınızı ağırlıyoruz. Öfkelerini hüzünlerini mutluluklarını kavuşmalarını yönetiyoruz burada misafirlerimizin.
İstanbul Havalimanı’yla yeni bir dönem başlıyor artık. Bunu nasıl değerlendiriyorsun?
Dediğin gibi yeni bir dönem başlıyor, 29 Ekim’de resmi açılışı yapıldı. Mart ayına sarktı taşınma. Mart ayının başında operasyonu devralıyor İstanbul. Çok büyük bir proje, emeği geçen herkesi kutluyoruz. Bizim konseptimiz artık şehir havalimanı olmak üzerine. En önemli kısım ulaşım. Burada da önemli olan metro. Eylül - Ekim gibi hizmete giriyor. Halihazırda Kuzey Marmara Otoyolu dediğimiz yer Avrupa yakası için büyük kolaylık oldu, 20 25 dakikada ulaşıyorlar havalimanına. Taksim’den Yenikapı, Ayrılıkçeşmesi’nden gelecek misafirlerimiz. İlerde Üsküdar metrosunu bağlanacak. Böylece daha da kolay ulaşım sağlanacak. İçerde de iyileştirmeler yapmamız lazım. Yalnızca ulaşım kolaylığı yeterli değil şüphesiz. İçerdeki alanları daha konforlu hala getirmemiz gerekiyor.
'Kompakt olmamız en büyük avantajımız!'
Havalimanları bir yönüyle kısa süreli yaşam alanları gibi, ülkeler havalimanlarına konseptler oluşturuyor. Singapur Havaalanı lunapark gibidir örneğin.
Doğru. Bizim büyük avantajlarımız var. En büyük farklılığımız kompakt olmamız. İki ayrı terminal binamız yok. İnsanlar bina ve terminal değiştirmek zorunda kalmıyor. Yeni ticari alanlarla, loungelarla, özel alanlarla misafirlerimizin burada geçirdikleri vakti keyifli hale getirmek için çalışıyoruz. Çocuk oyun alanları yerine özel alanlar yapıyoruz. Seksek sayısını arttırdık. Sömestr tatilinde kukla gösterisi yaptık. Çocuk dostu havalimanı olmak önemli bizim için.
Sabiha Gökçen Havalimanı’nda Malezya’nın da hissesi var.
Biz 1 Mayıs 2008 tarihinde ISG terminal işletmesini devraldık. Üç ortaklı bir yapımız vardı. Hindistan Türkiye ve Malezya. 2014’te Hindistan ayrıldı ve devamında Limak. Malezya onların hisselerini alarak
0 oldu. Kuala Lumpur gibi işletmelerinden müthiş bir deneyimleri var. Bizden ekipler Malezya’ya gidiyor. Tecrübelerimizi aktarıyoruz birbirimize. Çok güzel bir birliktelik var. Çok müdahaleci değiller, kendi dinamiklerimizi koruyoruz. İyi bir uyum var.
Sosyal sorumluluk projeleri de devam ediyor.
Geçen sene başladığımız bir projemiz var. Zihinsel engelli çocuklar vakfıyla bir proje başlattık, adı “Hayat ve Biz.” Down sendromlu çocuklara yönelik. Roger Waters’a gittiler ve iki senelik kullanım haklarını aldılar şarkısının. Selda Bağcan, Funda Arar gibi sanatçılar seslendirdi, 4 milyon izleyiciye ulaştı. Birçok ödül aldık. İçerde de personele yönelik hayata dair sohbetler adlı bir proje yaptık. Hayat işten ibaret değil, spor sağlık edebiyat sinema üzerine ünlü isimler getiriyoruz. Nihat Sırdar, Sunay Akın, Ebru Cündibeyoğlu gibi isimleri ağırladık. Kendi hikayelerini paylaşıyorlar.
Personel sayısı nedir?
Personel 550 civarı. Operasyonel ekipler, teknik, IT. Partnerlerimiz var, THY, Emirates, Katar Airways, Pegasus. İkinci pistimiz yapılıyor, Malezya’yı da göreceğiz yakın zamanda.
Sabiha Gökçen’de rötar çok azaldı.
Çok şükür iyileşti bu durum. Ulaştırma bakanlığına değil savunma sanayine bağlıyız. Onların başkanlığında yeni bir planlama yaptık ve rötarlar çok azaldı. Eklemek istediğim bir nokta daha var. Hizmet sektörü kolay değil, insanlarla çalışıyorsun, terminal neden soğuk diyor, diğeri çok sıcak diyor. Biz herkesi mutlu edecek çözümler için uğraşıyoruz.
Bu konuda en iyi örnek Almanya. Tuvalet temizleyenle yönetici aynı ciddiyetle yaklaşıyor. Ülkemizde de bunu oturtmak lazım.
Bizi farklı kılan başka bir şey daha var. Biz yalnızca İstanbul’dan değil, Bursa Yalova Adapazarı İzmit’den de yolcu alıyoruz doğrudan, interlandımız çok özel. Osmangazi köprüsü açıldı, Bursa’dan yolcu geliyor, buradan biniyor uçağa.
'Önemli projelerimiz geliyor'
Havalimanlarının kitapçılarını da çok önemsiyorum.
Kitapla ilgili planlarımız var. Okuma noktaları oluşturup kitaplar koymayı düşündük. Kitabını bırak bağışla başkası okusun. Projelerimiz var. Kendi personelimize kitap hediye ettiğimiz de oldu. Edebiyatçıları da buraya çağırmak istiyoruz.
Terminalli filmler de var. Sabiha Gökçen de adeta bir set gibi.
Çok dizi ve film sahnesi çekildi ve çekiliyor tabii burada. Popüler sinema filmleri, diziler. Şahan, Mahsun’un filmleri… Ufak Tefek Cinayetler… En çok aklımda kalan bir Hint filmi çekildi dört sene önce. Kaçmaca kovalamaca vardı. Güzel bir tecrübeydi. Çok fazla reklam filmi çekiliyor. Düğün Dernek 2’nin başlangıç sahnesi burada çekildi.
Avrupa uçuşlarında önemli bir artış var. Malatya’ya uçmakla Düsseldorf’a uçmak aynı gibi. Kuralları hala bilmeyen çok insan var bir yandan da.
Baktığın zaman uçmak bir kültür. Sıvı kısıtlaması mesela. Bilgi sahibi olmuyor insanlar ve güvenlik noktasında sıkıntılar yaşanıyor. Komik hikayeler yaşıyoruz. Karadenizli bir teyze güvenlikten turşu bidonuyla geçmeye çalışıyor. Durdurunca alıp turşunun suyunu döküyor. “Al bak, sıvısı gitti artık, geçeyim mi?” diyor. Her kültürden insan geliyor sonuçta, herkesten de aynı farkındalığı bekleyemezsiniz. Otobüsle giden uçakla gitmeye başladı. Profile kuralları anlatmak kolay olmayabiliyor.
'Profil değişti, ihtiyaçlar da değişti'
Saygı sevgiden daha önemli bence havaalanlarında. Eşit davranış çok önemli.
Kesinlikle katılıyorum. Eğitim meselesi en nihayetinde. Uçmak zaten gergin bir eylem. Bir an önce gitmek, otoparkta yer bulmak, uygun fiyatlı bilet, uçuşun kendisi. Uçma nedenini de bilmiyoruz sonuçta. Belki cenazeye gidiyor… Herkesin nezakete sahip olması gerekiyor. Burası küçük bir Türkiye, küçük bir dünya hatta.
Bir terminal dergisi çıkarıyorsunuz. Uçuş korkuları olanlara da yönelik çalışmalarınız olacak mı?
Bugüne kadar yürütmedik. Bu sene düşündüklerimiz arasında. Nefes terapistiyle çalışıp bir nokta oluşturup orada bir çalışma yapmak. Uçan yolcu sayısı arttıkça da korkan da artıyor. Bu konuda özel işler yapacağız.