Ruşen Çakır 'susulacak zaman değil' diyerek tepki gösterdi!
Habertürk yazarı bugünkü köşesine 'Türkiye basınının en büyük dertlerinden biri'ni taşıdı.
Habertürk köşe yazarı Ruşen Çakır, Türkiye'de basının en büyük dertlerinden birimin sansürden çok otosansür olduğunu belirterek, tartışılmaya devam edilmesi gerektiğini savundu.
Köşesinde Hakkari Yüksekova'da 3 askerin katledilmesine yer veren Çakır, böyle bir durumda gazetecilerin bir şey yazıp söylemesinin en kolayı olduğunu belirtti.
İşte, Çakır'ın bugünkü köşe yazısı:
Susulacak zaman değil
MALUM Türkiye’de basının en önemli dertlerinden biri sansürden çok otosansür, yani yazılması/söylenmesi gerekenin hiç yazılmaması/söylenmemesi ya da gazetecinin yazarken/söylerken kendisine bazı filtreler koyması. Gazetecinin bu tür durumlardaki sığınağı “kamu yararı”dır. Lakin bir gazeteci, ne kadar birikimli, sağduyulu vs. olursa olsun, neyin nasıl ele alınmasının kamu yararına olup olmadığını belirleme gücüne asla sahip olamaz. Sonuçta otosansürü meşrulaştırmaya yönelik argümanlar birer mazeret olmaktan öteye geçemezler.
Örneğin, gün ortasında, Hakkâri Yüksekova’nın göbeğinde sivil kıyafetli üç askerin maskeli kişilerce katledilmesinin ardından herhangi bir şey yazıp söylememek en kolay yoldur. Çünkü bu cüretkâr saldırı, bölgenin dengelerinin iyice altüst olduğu bir ortamda Türkiye’nin sigortası durumundaki çözüm sürecinin ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor. Dolayısıyla çözümden, barıştan yana bir gazeteci, söyleyeceklerinin bu kırılganlığı artıracağını düşünerek sessiz kalmayı tercih edebilir.
Fakat böyle yaparsa çok büyük bir yanlış yapar. Zira çözüm/barış karşıtlarının birer akbaba edasıyla, saldırı haberini, kaldırımda cansız yatan askerlerin görüntülerini büyük bir şevkle ve “Bu mu sizin çözüm süreciniz!” haykırışlarıyla paylaştıkları görüldüğünde sessiz kalmak hem bir gazeteci, hem bir yurttaş olarak sorumluluktan kaçmak anlamına gelir.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.