RTÜK Başkanı Şirin Sever'in sorusunu yadırgadı
A Haber’de "Jurnal" programına konuk olan RTÜK Başkanı Davut Dursun, Şirin Sever'in bu sorusunu yadırgadı...
A Haber’de Şirin Sever’in sunduğu Jurnal programı RTÜK Başkanı Davut Dursun’u ağırladı.
RTÜK’ün sadece cezalandıran bir kuruluş olarak algılanmasından rahatsız olduğunu dile getiren Dursun, Korkulan biri olduğunu düşünmediğini de söyledi. Şirin Sever’in “Alemin Kıralı” dizisine verilen ceza ile ilgili “kadınlara uygulanan şiddetin haddi hesabı yok, bazı dizilerde ciddi şiddet öğeleri var. Rahşan Gülşan da diğer dizilerde kişisel beğeni mi var diye soruyor. Siz ne dersiniz?” sorusu karşısında “bir kadın olarak sizin bu tür programlara neden diye sormanızı yadırgadım” diyen RTÜK Başkanı, “Yayın kuruluşu bunun hukuksuz olduğunu iddia edebilir ve mahkemeye ikna eder, mahkeme kararını verir. Söz konusu ihlal olayını tartışmamız sağlıklı değil. Neticede RTÜK ihlal olarak değerlendirdi ve ihlalin karşılığı neyse ona hükmedildi, buna itiraz edilebilir, saygı duyarız” şeklinde konuştu.
“KORKULAN BİRİ OLDUĞUMU DÜŞÜNMÜYORUM”
Korkulan biri olduğumu düşünmüyorum, yayıncılar biraz abartıyor. Neticede RTÜK yetkileri ve ödevleri yasalarla tanımlanmış bulunuyor. Yasaların bize verdiği yetki ve görevleri yerine getiriyoruz. Korkulacak biri olduğumu düşünmüyorum. Yayın kuruluşlarının problemlerini kendine sıkıntı edinen ve onları çözmeye çalışan bir kurumuz.Herkes böyle algılamıyor olabilir. Korkutucu bir konumda olduğumuzu sanmıyorum. Yayın kuruluşları, kanun koyucunun belirlediği ilkelere uygun yayın yaparlarsa, kamu menfaatini dikkate alırlarsa ancak teşekkür edebiliriz. Israrla yayın ilkelerini ihlal ederlerse ona müsaade edemeyiz, yayın kuruluşlarının bizden korkmalarına gerek yok.
“RTÜK’ÜN SADECE CEZALANDIRAN BİR KURULUŞ OLARAK ALGILANMASINDAN RAHATSIZIM”
RTÜK, denetleme ve düzenleme gibi iki teme işlevi olan kuruluş, uygulamaya bakınca işin daha çok denetleme ve kontrol boyutunun öne alındığını ve denetleme boyutuyla algılandığını hissediyorum ve bundan rahatsızlığımı dile getiriyorum. İşin denetim boyutundan ziyade düzenleme boyutuyla öne çıkması gerekiyor. Biz de tüm personelimizle işin düzenleme boyutunu ele almaya çalışıyoruz ama düzenleme yaptığınız zaman düzenlemenin hayata geçmesi için denetlemeniz de gerekir. Önce düzenlemenin sonra denetlemenin gelmesi gerekir.
“TÜM CEZA KARARLARIMIZ YARGI DENETİMİNE AÇIK”
Bizim bütün kararlarımız idari kararlardır. Müeyyide kararlarımız idari karar olarak mütalaa ediliyor. Her türlü kararımız yargı denetimine açıktır. Yayıncı kuruluşlar bütün kararlarımızı mahkemeye götürüyor. İdare mahkemeleri bizim kararlarımızı hukuk açısından denetime tabi tutuyor. Kararlarımızın bir kısmı yargı denetimi süresince iptal edilebiliyor. Yanıldığımız, hukuken yanlış yorumladığımız olabiliyor. Oran vermek gerekirse mahkemeye intikal ettiren kararlar içerisinde yüzde 95 oranında onaylanıyor. Genel olarak büyük ekseriyetle hukuken isabet kaydediyoruz. İsabet kaydedemediğimiz, farklı yorumladığımız kararları da oluyor. İptal kararı gelince üst kuruldaki arkadaşlarla ele alıp, yeni kararlar verilirken mahkemenin verdiği iptal kararlar bize doğru karar vermede yardımcı oluyor. Pişmanlık derseniz, söz konusu değil.
“FEVRİ DEĞERLENDİRME YAPMAMIZ MÜKÜN DEĞİL”
Bizim fevri olarak bir şeyi değerlendirmemiz mümkün değil. Karar verme basit bir işlem değil, uzun bir sürecin sonucudur. Tüm kararlarımız yargı denetimine açıktır. Bile bile yanlı karar vermemiz düşünülemez. Biz cezada para miktarını kararlaştırmıyoruz verdiğimiz kararlarında. Bir önceki ayın reklam gelirinin yüzde birine hükmediliyor. Bizim verdiğimiz karar ihlal olup olmadığı kararını veriyoruz. Hesap ona göre çıkıyor hesabı biz çıkartmıyoruz.
“KADINLARA ŞİDDETİ MEŞRULAŞTIRMAYA YÖNELİK PROGRAMLARA NEDEN CEZA UYGULANIYOR DİYE SORMANIZI YADIRGADIM”
(Şirin Sever’in “siz bir mizah dizisinde geçen ikili diyaloglardan yola çıkarak ceza kesiyorsunuz, kadınlara uygulanan şiddetin haddi hesabı yok, bazı dizilerde ciddi şiddet öğeleri var. Rahşan Gülşan da diğer dizilerde kişisel beğeni mi var diye soruyor” sorusuna cevaben…)
Bir kadın olarak sizin bu tür programlara neden diye sormanızı yadırgadım. Kadınlara uygulanan şiddetin mizah yapılmasının ötesinde meşrulaştırıcı bir fonksiyon görmüştük. Yayın kuruluşu bunun hukuksuz olduğunu iddia edebilir ve mahkemeye ikna eder, mahkeme kararını verir. Söz konusu ihlal olayını tartışmamız sağlıklı değil. Neticede RTÜK ihlal olarak değerlendirdi ve ihlalin karşılığı neyse ona hükmedildi, buna itiraz edilebilir, saygı duyarız. Tek tek uzmanların raporlarını burada tartışma konumunda olmayalım.
(Kadına yönelik şiddeti meşru görmüyoruz ve desteklediğimiz için sormuyoruz, bu dizideki mizahi konuşmalar için sado mazoşist olarak tarif edilmiştir, kadına yönelik şiddet mizahi yolla da anlatılabilir, yıllarca itilmiş kakılmış karakterlerini izledik, olayı konuşulabilir, mizahi bir dille eleştirmek de söz konusu olabiliyor. Ne dersiniz?)
Söz konusu ihlal olayını tartışmamız sağlıklı değil. Neticede RTÜK ihlal olarak değerlendirdi ve ihlalin karşılığı neyse ona hükmedildi, buna itiraz edilebilir, saygı duyarız. Tek tek uzmanların raporlarını burada tartışma konumunda olmayalım.
“KARAR İLE İLİGİLİ ÜYELERİMİZ YA DA BİLGİ SAHİBİ BAŞKALARI TARAFINDAN BİLGİ EDİNİLMİŞ OLABİLİR”
Karar bir süreçtir, üst kurula gelen konular, üst kuruldaki toplantılarda görüşülüyor. Bu karar alındıktan sonra yazılması, üyelerce imzalanması bir süreci gerektiriyor. Üst kurul gündemine girdiğinde ihlal raporu, bu ihlal raporuna ilişkin tartışmalar üyelerimiz tarafından ya da bunun bilgisine sahip başkaları tarafından bir biçimde bilgi edinilmiş olabilir. Kamuoyuna aksıyor ve kamuoyu da bunu tartışma konusu yapıyor. (“Kurul üyeleri sızdırıyor mu?”) Onu bilemem, kimin tarafından kamuoyuna aktarıldığı konusunda bir değerlendirme yapamam. Biz resmen kamuoyuna duyurmuş değiliz, biz web sitemizde yayınlıyoruz, yayınlamamız için kararın imzalanması gerekiyor, bu olayla ilgili yazıldı mı ne oldu bakmam lazım.
“RTÜK ÜST KURUL ÜYELERİNİN ÇOĞUNLUĞUNUN ERKEK OLMASI KARARLARIN İÇERİĞİNİ DEĞİŞTİRMEZ”
RTÜK 9 kişiden oluşuyor, 8’i erkek, 1’i bayan. En az beş kişinin oyuyla alınıyor. Altı kişi toplantıda varsa, beş kişi evet derse karar çıkar. Beş kişinin olumlu oyu kararın çıkmasını sağlar. Bazen kararlar ittifakla alınır. Bazen çoğunluk oyuyla alınır. Üyelerin erkek ağırlıklı olmaları kararın içeriğini değiştirmiyor. Bizim RTÜK’te 200 üzerinde uzman var, meslek memurları var. Bu arkadaşlar yayınları izliyor. İhlale ilişkin durumu raporla tazmin ediyor, daire başkanına gönderiyor, onlar da üst kurula iletiyor. Üst kurul’da karar veriliyor.
“GENEL AHLAK İLKESİNİN NASIL YORUMLANACAĞI YASALARLA BELİRLENİYOR”
RTÜK yasasında belirlenmiş sekizinci maddede belirlenen yayın ilkeleri var. Yayın ilkelerinde bir yayın kuruluşunun yayınlarında dikkate alması gereken temel normların neler olduğu yazıyor. Genel ahlaka aykırı olamayacağına dair ilkemiz var. Yayın kuruluşları her türlü programlarında genel ahlaka aykırı olmayacak yayın yapmak zorundalar. Neyin ahlaka uygun olup olmadığının tespiti mahkeme kararlarıyla, içtihatlarla, anayasa mahkemesinin kararlarıyla, teorideki yorumlarıyla belirleniyor. RTÜK yeni kuruluş değil, 94’ten bu yana faaliyet gösteriyor. Onlarca karar vermiş bulunuyor. Mahkemelerde de genel ahlaka aykırı dediğimiz ve onaylanmış olaylar bizim için içtihat oluşturuyor. Bizim verdiğimiz kararların, mahkemeye intikal etmesi söz konusu olduğundan mahkemelerin onaylanması bizim için içtihat oluyor.
“SENARYONUN NASIL OLACAĞINA KARIŞMIYORUZ”
Bu sorunuza şaşmamak mümkün değil, biz senaryonun nasıl olacağına karışmıyoruz, neyin dramatize edileceğine karışmayız, TC’nin temel standartlarına yasalara hukuksal kurallara, uluslar arası sözleşmelerin standartlarına uyulması gerekiyor. Bu sadece RTÜK yasası ile ilgili değil, Avrupa Konseyi sınır aşan yayınlar sözleşmesinde de yayıncıların sorumlulukları düzenlenmiştir. Hem bizim yasamızda hem bizim sözleşmemizde 1 saatlik programın yüzde 20’sinde reklam yapabilir bu 12 dakika eder, 15 dakika reklam yayınlayacağım derse ihlal olur.