Rock müziğin büyük ozanıydı. Hiç unutulmadı. İşte Cem Karaca'nın hikayesi...

Anadolu Rock'ın büyük ozanı; dervişanı Cem Karaca hayatını kaybedeli 20 yıl oldu. Ama Karaca hiç unutulmadı. Hala onun şarkılarıyla dertleniyor, hüzünleniyor ve isyan ediyoruz. İşte büyük ustanın hayatından öne çıkanlar...

Muhtar Cem Karaca, 5 Nisan 1945 yılında İstanbul'da doğdu. Annesi Türk tiyatrosunun ünlü isimlerinden Toto Karaca, babası ise Mehmet Karaca idi.

Toto Karaca; Ermeni kökenliydi ve asıl ismi İrma Felekyan'dı. Mehmet Karaca ise bir Azeri türküydü. Aslında İrma ya da Toto Karaca İran kökenliydi. Bu nedenle de eşi Mehmet ile ilk evliliklerini İran konsolosluğunda yapmışlar, Türk yasalarına dönük ikinci evliliklerini ise Cem Karaca doğduktan sonra gerçekleştirmişti. İkisi de başarılarını kanıtlamış, aranan, sevilen iki tiyatro sanatçısıydı. Cem Karaca, bu yüzden sahnelerin tozunu yutarak büyüdü.

Karaca ailesi sanatçı ailelerinin ve azınlıkların yoğun olarak oturduğu Bakırköy'de yaşıyordu. Cem Karaca 10 yaşındayken, İstanbul'da hayatı boyunca unutamayacağı bir olay yaşandı. Bu olay tarihe İstanbul'un iki utanç günü olarak kazınan 6-7 Eylül olaylarıydı. Kentin hemen her yerinde devam ederken karaca ailesinin evinin yağmalanmasını önleyen, iki-üç ev aşağılarında oturan emekli albay Emrullah Sümer oldu. Emrullah Sümer resmi giysilerini giyip, kılıcını kuşanarak Bakırköy'deki azınlıkları korudu. 6-7 Eylül olayları bitip hayat normal seyrine döndüğünde Türkiye'nin sayılı okullarından Robert Koleji'ne kayıt oldu. Sanatçı bir ailenin ferdi olduğu halde aklında sanatla uğraşmak yoktu. Büyüyünce ne olacaksın sorusuna ya doktor olacağım derdi ya mühendis. Baba Mehmet Karaca'nın ise tek evladı üzerinde bambaşka hayalleri vardı. Ona göre, Cem büyüdüğünde hariciyeci olacaktı.

Lakin Cem Karaca ergenlik yaşlarına geldiğinde genlerindeki sanat aşkı giderek alevlenmeye başladı. Kolejliydi. Batı kültürünü anlıyor ve yaşıyordu. O yılların da etkisiyle Elvis Presley dinlemeye başladı. Gün geçtikçe müzik zevki rockn roll üzerinde yoğunlaşıyordu. 17 yaşına geldiğinde Beyoğlu Spor Kulübü'nde o zamanki adıyla çay denilen bir partide arkadaşlarının ısrarıyla sahneye çıktı. Artık müzik hayatına profesyonel olarak devam etmek istiyordu. Ama karşısında bir engel vardı ve bu engelin adı Mehmet Karaca'ydı. Baba Mehmet Karaca oğlunu müzik sevdasından vazgeçirmek için farklı yollara başvurdu. Cem Karaca ise bu konuda babasından daha inatçı çıkmıştı.

1963 yılında lisedeki arkadaşlarıyla kurduğu Dinamitler grubu dağıldı. Cem Karaca yılmadı. 1965 yılında Jaguarlar'la çalışmaya başladı. General Çöpçatan, Zoraki Diktatör gibi tiyatro oyunlarında oynadı. Aynı yıl ilk evliliğini tiyatro oyuncusu Semra Özgür ile yaptı. Nikah defterine imzayı attıktan sadece üç gün sonra asker olarak Antakya'ya gitti. Artık 121. Jandarma er eğitiminin bir eriydi. Askerde bir ses duydu bu ses bir askerin çaldığı sazın sesiydi. Sazın ritmi onu kendinden geçirdi. Rockn Roll'da bulamadığı özünü bulmuş, kararını vermişti. İstanbul'a döndüğünde şarkılarını artık Türkçe söyleyecek ve derdini türkülerle anlatacaktı.

1967 yılında askerliğini bitirip İstanbul'a döndüğünde yolu Mehmet Soyarslan'ın kurduğu Apaşlar grubu ile kesti. Sonunda su çatlağını bulmuş, ülkenin en iyi gruplarından biri ortaya çıkmıştı. Anadolu rock parçalarını seslendiren grup 1967 yılında katıldıkları Altın Mikrofon yarışmasında katıldı. Apaşlar grubunun ünü arttıkça turnelerde ardı ardına gelmeye başladı. Anadolu'nun hemen hemen her yerine gittiler. Ama seslerini yurt dışında da duyurmak isteyen grup, plak yapmak için on beş günlüğüne Almanya'ya gitti. 1968 yılında 2. evliliğini yaptı. Eşi Meriç Başaran'dı. Oyuncuydu. O yıl Türkiye'ye merhaba konseri ile yurtlarına dönen grup, Almanya'da kaydını yaptıkları Resimdeki Gözyaşları isimli besteleriyle büyük yankı uyandırdı. Cem Karaca, Milliyet'in 1968 yılındaki anketinde en sevilen erkek şarkıcıları anketinde 4.Sırayı aldı. Resimdeki Gözyaşları bestesi ise yılın melodileri anketinde 3. sıradaydı.

Fakat dünyada bambaşka bir rüzgar esiyordu. Bu rüzgar 68 gençliğinin özgürlük rüzgarıydı. Dünyada olduğu gibi barış, eşitlik isteyen muhaliflerin düşünün simgesiydi. O rüzgar Türkiye'de de soldan esiyordu. Cem Karaca grubu politik bir yöne çekmek istedi. Ama grubun kurucusu Mehmet Soyarslan bunu kabul etmedi. Grup 1970 yılında Bu Son Olsun/ Felek Beni plağını çıkardı ve ardından dağıldı. Grubun dağılmasından sonra Cem Karaca, Apaşlar grubunun baş gitaristi Seyhan Karabay ile Kardaşlar grubunu kurdu. 1970 yılının kasım ayında Kardaşlar grubu Dadaloğlu/ Kalender 45'liğini çıkardı. Sözleri halk ozanı Dadaloğlu'ndan alınan Dadaloğlu, Cem Karaca'nın, Resimdeki Gözyaşları'ndan sonra ikinci hit parçası oldu. Kardaşların bu plakları o kadar beğenildi ki 1971 de Almanya'ya gittiler ve 4 tane 45 lik kaydettiler.

12 Mart Darbesi olduğunda Cem Karaca konser için Almanya'daydı. Fikirleri ve fikirleriyle desteklediği müziği siyasetçiler tarafından da bilindiği için bir süre Almanya'da kaldı. Hakkında bir işlem yapılmadığını gördüğünde ise Türkiye'ye geri döndü. 12 Mart balyozunun sol üzerinde yaptığı tahribata karşın, sanatın dili hala cesurdu. Niksar'ın Fidanları, Kara Yılan, Acı Doktor gibi şarkılarla 12 Mart'ın yaralarını sarmaya çalıştı.

Cem Karaca, 1972 yılına bambaşka bir grupla merhaba dedi. Cem Karaca Anadolu rockın en güçlü temsilcilerinden olan, Moğollar ile iki sene çalıştı. Bu iki sene içinde bugün bile dilden dile dolaşan ''Namus Belası'' şarkısına imza attılar.

Gruplar değişiyor, ama Cem Karaca'nın çıktığı o uzun sanat yolculuğu trenden inenlere rağmen yenileriyle devam ediyordu. Cem Karaca'nın müzik yolculuğu artık Dervişan'la devam edecekti. Yıl 1974'tü. Türkiye'deki siyasi çekişme dolu dizgin çatışmalı bir döneme giriyordu. Solcu kimliğini hiç bir zaman gizlemeyen Cem Karaca, o yıl hiç unutulmayacak bir şarkıya imza attı. Bu şarkının adı Tamirci Çırağı'ydı. İşçiler işçi kalmalıydı. Cem Karaca tiyatrocu bir aileden gelmiş olmanın artılarını kullanıyor, sahnede tiyatral bir atmosfer veriyordu. Tamirci Çırağı şarkısını söyleyeceği zaman sahneye çırak elbisesi giyerek çıkıyordu.

Bu arada Cem Karaca'yı çok mutlu eden bir olay yaşandı. Üçüncü evliliğini yaptığı Feride Balkan'dan bir oğlu oldu. Oğlunun adı Emrah koydu.

Karaca'nın yolu 1978 yılında Dervişan'la da ayrıldı. Cem Karaca yol ayrımına girdiği arkadaşlarına küsmüyor, beraber yola çıkacağı başka dostlar ediniyordu. Adını Türkiye'nin iki ucu olan Edirne ve Ardahan'dan alan Edirdahan grubunu kurdu. Komplekssiz, halka en kestirmeden ulaşmayı hedefleyen bir müzik adamıydı.

Yıllar geçiyor ama Türkiye'de siyasi dengeler bir türlü yerine oturmuyordu. Artık silahlı çatışmalar ve kamplaşan kentler, okullar ve sokaklarla siyasi dengeler bütünüyle kanla yıkanmıştı. Darbenin ayak sesleri duyuluyordu. Söylentileri ayyuka çıkmıştı. Kırmızı bir ceket giydiği için tutuklanan müzisyen arkadaşını gören, sokaklarda silah seslerini duymayı normal kabul eden bir devirde Cem Karaca siyasetin sanatının üstünü örtmesine izin vermiyor, şarkı söylemek istiyordu. Almanya'ya gittiği bir konser sırasında Türkiye'de 1980 Askeri Darbesi oldu.

Artık sokaklarda turne otobüsleri değil, tanklar geziyordu. İnsanlar nedensiz yere tutuklanıyordu. Cem Karaca da 1978 yılında çıkardığı 1 Mayıs plağında komünizm propagandası yaptığı için arananlar arasındaydı. Gıyabında yargılanıyordu.
Herkes için zorlu yıllardı. Almanya'ya gitmek ve yaşamak belki kolaydı. Ama dönememek çok zordu. Cem Karaca hayatı boyunca Almanya'da yaşamayacağını anlamıştı. Tıpkı yaptığı müzik gibi bu toprakların, Anadolu'nun çocuğuydu. Önüne gelen fırsatı değerlendirdi. 1985 yılıydı. Münih Dört Mevsim otelinde dönemin Başbakanı Turgut Özal'la buluştu. Turgut Özal'ın girişimleri sonucunda Almanya'da kaldığı 8 yılın ardından vatanına döndü.

1987 yılında havaalanına indiğinde tedirgin ama mutluydu. Cem Karaca vatanına dönmüştü dönmüş olmasına ama sıkıntılar bitmemişti. Kimi çevreler onu Turgut Özal'dan destek istediği için dönek olmakla suçluyordu. Sonunda yakın arkadaşları Cahit Berkay ve Uğur Dikmen'le bir albüm çalışması yapıp kendisine dönek diyenlere bir şarkıyla cevap verdi.

Cem Karaca sol fikirleri yüzünden vatanından ayrı kalmıştı ama yine de soldan yürümeye devam ediyordu. Tamirci Çırak'ını anımsatan ve toplumdaki kutuplaşmayı anlatan kahya yahya şarkısıyla 1990 yılında Altın Güvercin yarışmasında en iyi şarkı ödülünü aldı.
93 yılından sonra aktif müziğe bir süre ara verdi. 1994'te TRT yayınlanan Rap Rap programını sundu. 1995'te Flash TV'de Cem Karaca Show'u, 96 da ise Efendime Söyleyeyim programını sundu. 1997 yılında 5 senelik aradan sonra albüm çalışmalarına geri döndü. Ve Ağır Roman filmi için Resimdeki Gözyaşları'nı bir kez daha kaydetti.

1999'da Cahit Berkay, Ahmet Güvenç'in desteğiyle Bindik Bir Alamete isimli albümünü çıkardı. Bu albümde çok tartışılacak, geçmişteki parçalarından farklı bir şarkıya imza attı. Bestesi ve sözleriyle bir ilahiyi andıran Allah Yar şarkısıyla kimi çevreler yine Cem Karaca'yı yolundan dönmekle suçladı.

Cem Karaca ise önyargılarla mücadeleyi, suçlamaları bir kenara bırakmış kendisini şarkılarına vermişti. 2000 yılında Kahpe Bizans filminin şarkılarını seslendirdi ve filmde kısa bir rol oynadı. Daha sonrasında açık hava konserleri vermeye ve barlarda çıkmaya başladı. Öyle ki ölümünden on gün önce yine sahnedeydi.

Cem Karaca, yaşadıklarından, kendisi hakkındaki söylemlerden çok yorgundu. Ölümünü hissetmişçesine sık sık ''Allah canımı ya sahnede alsın ya da kral yatağımda'' diyordu. 8 Şubat 2004 yılında büyük sanatçı Cem Karaca hastaneye kaldırıldı. Kalbi yaşadıklarına dayanamamıştı. Büyük sanatçı , doktorların 40 dakikalık müdahalesine olumlu yanıt vermedi.

Cem Karaca'yı suçlayan, anlamaya çalışmayan hatta gençlik zamanlarında onunla aynı görüşü paylaşmayanlar bile son yolculuğunda uzun saçlı, gözlüklü, Türkiye'nin aykırı yüzü olan Cem Karaca'yı yalnız bırakmadı. Cem karaca vasiyeti üzerine alkışlarla değil tekbirlerle uğurlandı. Babası ve annesinin mezarlarının da olduğu Seyyid Ahmed Deresi Mezarlığı'na defnedildi.

Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem Narin Güran cinayetine ilişkin kritik bilgi İstanbul'da polise saldırı: Şüpheliler gözaltında