Oyuncu Barış Atay, köşe yazarı olarak okurların karşısında! İşte ilk yazı...
RedHack operasyonunun ardından gözaltına alınıp ardından serbest bırakılan oyuncu ilk yazısıyla okura merhaba dedi.
BirGün gazetesinin yazar kadrosuna katılan oyuncu Barış Atay bugün ilk yazısıyla okurla buluştu. Atay, 'Başkalarının acısı' başlıklı yazısında Gezi olaylarından söz etti. Atay'ın ilk yazısı şu şekilde:
"Başkalarının acısı
Gezi Ruhu hepimizi birleştirdi dedik. Geziden bu yana en çok konuştuğumuz, üzerinde durduğumuz, hatta övünç duyduğumuz konulardan biri bu oldu...
Gezi Ruhu hepimizi birleştirdi dedik. Geziden bu yana en çok konuştuğumuz, üzerinde durduğumuz, hatta övünç duyduğumuz konulardan biri bu oldu. Örgütlüsü örgütsüzü, sosyalisti liberali, ulusalcısı Kürdü, ateisti dindarı vs. yan yana durmayı başarabildiğimizi (!) birbirimizin acılarını, sorunlarını anlayabildiğimizi (!) iddia ettik. İddia ettik diyorum çünkü; ne yazık ki bu birlikteliğin, Gezi’yi yaşayan bütün kesimlere eşit derecede yayıldığını söylemek mümkün değil. Reyhanlı’ya üzülüp Roboski’yi ağzına almayanları, Başbağlar’ı lanetleyip Sivas’ı alkışlayanları görmüştük öncesinde ama Gezi’nin bir fark yarattığına inanmak istedik. Önce bir kısmımız Medeni’de ayrıştık. “Gezi’yle ne ilgisi var? Terör örgütü destekçisi onlar, asker de karşılığını verdi tabi !” diyenlerle aynı safta durmuşluğumuz olduğunu fark ettik. Olabilir. Bu ülkede, her şeye rağmen ilginç bir asker sevdası vardır zaten. 12 Eylül’de ülkenin üzerinden silindir gibi geçen askerlerin yollarına gül döken de bu halktır. O yüzden bu çıkış şaşırttı diyemem.
Ben Medeni için Kadıköy’ün, İzmir’in destek vermesi kazanımına bakarım. Bu tür pratiklerde olumsuz olanı eleştirmek gerekli olsa da aslolan olumlu yönlerini ön plana çıkarmaktır. Fakat Hasan Ferit’in uyuşturucu çeteleri tarafından katledilmesine ses çıkarmayanları, bunu münferit bir olay gibi okuyanları anladığımı söyleyemem. Arazilerin değerli olduğu her mahalleyi, uyuşturucu mafyasının elini kolunu sallayarak gezmesine fırsat tanıyıp güvensizleştirerek, kentsel talanı devam ettirme niyetinde olanlara karşı verilen mücadele, Gezi Ruhu’yla birebir örtüşür kanımca. Aynı; Medeni’nin, dillerden düşmeyen “barış süreci” içerisinde bile yapımı bitmeyen kalekol inşaatlarına karşı verdiği mücadele gibi. O yüzden Gezi Direnişi’nde katledilenler derken, birini ötekinden ayırmak, yapılacak en büyük yanlış yorumlamadır. Gezi Direnişi; zulme, baskıya, yaşam alanlarımızı daraltan sisteme karşı bir haykırıştır ve artık, hangi tarihte, hangi mahallede olduğunun bir önemi yoktur. Bu örneklerden yola çıkarak şunu söylemek gerek."
Köşe yazısının tamamını okumak için tıklayınız.