Nurgül Yeşilçay: 'Erkan Petekkaya mobbing yaptı!'
Paramparça dizisinde beraber oynayan Yeşilçay ile Petekkaya arasındaki gerilim tırmandı.
Paramparça dizisindeki eski rol arkadaşı Erkan Petekkaya'nın "Diziden ayrılış nedenini açıklarsam yer yerinden oynar" dediği oyuncu Nurgül Yeşilçay, "Küçümsemeye, aşağılamaya çalışıyor. Ama yani sen, kendi erkekliğini benim kadınlığım üzerinden taçlandıramazsın! Ben buna izin vermem! Yapamazsın" dedi. Erkan Petekkaya'nın kendisine mobbing yaptığını söyleyen Nurgül Yeşilçay, "Psikolojik baskı altındaydım. Herkes de bunu biliyordu ama kimse sesini çıkarmadı. Türkiye’deki sorun da bu bence. Herkes her şeyi biliyor ama erkek dünyası ya, 'Erkektir, her şeyi yapmaya hakkı var!' ya, hele gücü de varsa, zorbalık yapsa da kimse sesini çıkarmıyor" diye konuştu. Hürriyet'ten Ayşe Arman'a konuşan Nurgül Yeşilçay, "Erkek ya, onun her şeye hakkı var. Rejide küçücük bir kız hata yapmış, nasıl küfürler sıralıyor. Sette ağza alınmayacak küfürler ediyor, bağırıyor çağırıyor, o yönetmen denilen kişi de bunlara gülüyor" dedi.
Ayşe Arman'ın Nurgül Yeşilçay'la yaptığı söyleşinin bir kısmı şöyle:
- Her şeyden önce şunu söylemek istiyorum. Biten bir şeyin ardından konuşmak benim sevdiğim bir şey değil. Ben de konuşmadım. Ortaklaşa verdiğimiz bir karardı, 52 bölüm bitecekti ve biz yolumuza devam edecektik. Ama karşı taraf devamlı bir şeyler söyledi, en sonunda da “Gerçek sebepleri anlatırsam Nurgül sokağa çıkamaz!” gibi şeyler zırvaladı. E hoşuma gitmedi tabii! Yüz kızartıcı bir suç işlemişim gibi. Madem öyle, madem eteğimizdeki taşları döküyoruz, tam dökelim o zaman...
Erkan Petekkaya, senaryo gerektirdiği halde öpüşmek istememiş. Bizim gazetelerden okuduğumuz bu. “Benim Anadolu’da muhafazakâr izleyicilerim var” demiş... Nedir işin gerçeği?
- En baştan anlatayım o zaman. Geçen sene, “Ben seninle sevgiliyi oynayamıyorum!” demeye başladı. Bu sene iyice ayyuka çıktı. Ben de, “Neden?” dedim, “Sonuçta ben lezbiyeni de oynadım, hayat kadınını da... Her şeyi oynarım. Oyuncuyuz biz, n’olacak ki? Niye oynayamayacaksın ki?” O da, “Sen anlarsın!” demeye başladı...
Nasıl yani?
- Ben de anlamadım önce. Sonradan gerçi anlar gibi oldum.
Nasıl yani “Sevgiliyi oynayabilmek için sevgili olmamız gerek” iması mı?
- Bilmiyoruz... Artık nasıl değerlendirirsen. Böyle devam etti süreç. Ama adamda sürekli bir huzursuzluk, sürekli “Seninle sevgiliyi oynayamıyorum!” deme hali. Benimse derdim başkaydı.
Neydi?
- Ben çok gerçekçiyim. “Birbirimizin gözünün içine bakacağız, âşıkmışız gibi. Ne olacak ki, abartılacak bir durum yok. Nihayetinde bir dizi çekiyoruz, yüksek sanat falan yapmıyoruz, para kazanıyoruz. Yüz kişi ekmek yiyor bu diziden. Ama işimizi iyi yapmalıyız. Hakkını vermeliyiz!” Benim derdim buydu. Fakat ben bile diziyi izlerken artık diyordum ki, “İnandırıcı olmaları için bu iki karakterin, el ele tutuşmaktan öteye geçmesi lazım. Artık öpüşsünler. Çünkü iki sevgili öpüşür...”
Senaryoda da var mı?
- Elbette! Ama erkek başrol oyuncumuz istemiyor, o yüzden de öpüşülmüyor! Dahası bana, “Ooo! Sen de ne meraklıymışsın öpüşmeye. Sen zaten alışkınsın böyle şeylere” falan diyor. Gayet çirkin, çiğ laflar.
Öpüşmeme gerekçesi, gerçekten Anadolu’nun muhafazakârlaştığını düşünmesi mi?
- Yok canım, onu sonradan uydurdu! Bir önceki dizide, eski karısına tecavüz etti, sonra birini öldürdü, çocuğunu dövdü filan... Anadolu, bunlara bir şey demiyor da öpüşmeye mi diyecek? Belki de “Bir erkek bunları yapabilir ama sevdiği kişiyi öpemez!” demeye getiriyor, bilmiyorum ki...
Ben hâlâ çözemedim... ‘Sevgili’yi oynayan biri, üstelik bir erkek oyuncu neden öpüşmez ki?
- Ben sana söyleyeyim, aklınca beni incitmeye çalışıyor. Küçümsemeye, aşağılamaya çalışıyor. Ama yani sen, kendi erkekliğini benim kadınlığım üzerinden taçlandıramazsın! Ben buna izin vermem! Yapamazsın...
Acaba, bu toplum gerçekten muhafazakârlaştı da öpüşme sahnelerini izlemek istemiyor mu?
- Yok artık daha neler! Oku yorumları, Twitter’da yazılanları. Herkes diyor ki, “Yeter artık ya! El ele tutuşmaktan öteye geçin!” Artık inandırıcı gelmiyor. İzlediğin aşka inanmıyorsun...
Peki daha önce böyle şeyler yaşadın mı?
- Hayır, asla! Atıf Yılmaz’la da çalıştım, Fatih Akın’la da... Türkan Şoray’lar, Şener Şen’ler, Özcan Deniz’ler... Hiçbir sorun yaşamadım bugüne kadar. Setime zamanında giderim. Ezberimi yapmış olurum. Oyunumu oynarım, evime dönerim. Başka türlüsünü bilmiyorum. Sete gidip, sekiz saat beklemeyi de bilmiyorum. Ama bu dizide öyle oluyordu. Arkadaş gelemiyordu. Onun için kanaviçeye başladım. Çünkü zaman geçmiyor, bekle bekle...
Senin küfrettiğin oluyor mu?
- Asla! Bak, sette asla alkol almam. Bunun üstüne basa basa söylüyorum. Ve sette asla küfretmem. Ama bana birisi küfrederse... Ederim! E çünkü benim de bir tahammül sınırım var. Yedigöller’deydik. Odadayım. Kendi kendime, “Sakin ol, son sahne! Dayan...” filan diyorum. Çağırdılar aşağıya, indim. Bunun kafa yine bir dünya. Oturmuş orada. Yönetmen dediğimiz adam da yanında. “Ben bunu var ya, çöplükten çıkardım!” dedi. İnanabiliyor musun? 300 kişilik ekip ve o yönetmen bozuntusunun yanında, benim için böyle dedi. Sinirlenmez misin? İçimden, “Ben bunun ağzını, yüzünü bir güzel dağıtsam” diye geçti ama sesimi çıkarmadım. Derin bir nefes aldım. Aaa bir baktım, elinde senaryo, bütün romantik lafları atıyor, “Ben bunu yapmam! Ben bunu söylemem!” Ben de dedim ki, “Ya bu sahnenin çok romantik olması lazım!” Yine, “Sen de ne meraklısın böyle şeylere!” demesin mi? Dedi...
Petekkaya’nın, “Amma da meraklıymışsın!” demesi mobbing mi?
- Evet. Mobbing’in Allah’ı! Psikolojik baskı altındaydım. Herkes de bunu biliyordu ama kimse sesini çıkarmadı. Türkiye’deki sorun da bu bence. Herkes her şeyi biliyor ama erkek dünyası ya, “Erkektir, her şeyi yapmaya hakkı var!” ya, hele gücü de varsa, zorbalık yapsa da kimse sesini çıkarmıyor.
Haberin tamamı için TIKLAYINIZ