MedyaTava muhabiri Gizem Ertürk'ün Altın Portakal izlenimleri: Sansasyonsuz Altın Portakal olur mu?
MedyaTava muhabiri Gizem Ertürk, 58. Altın Portakal Film Festivali'ni yerinde takip etti. Altın, festivalde yaşananları, gözden kaçanları, okurlarımız için kaleme aldı.
Hep söylüyoruz, “Antalya Altın Portakal Film Festivali”, “Ulusal Sinema”mızın kalesi ve sınıfının popüler çocuğu…
Yıllar içinde birçok kez çok konuşulan jüri seçimlerinden, tartışmaları kararlarına, seyircisinden, festival dedikodularına gündem olmayı bildi.
“Hülya Avşar”ın jüri başkanı seçilmesinden yıllar sonra en büyük sansasyonlardan biri “Menderes Türel” zamanında Ulusal Yarışma’nın ve festivalin adından “Altın Portakal” adının kaldırılması olmuştu.
Festivali uluslararası yapmaya yönelik bu adım yerli sinemacılarımızda kırgınlık, Antalya halkında ise büyük üzüntüye yol açmıştı.
Bu uğurda 2017 yılında Christopher Walken Matt Dillon ve Juliette Lewis gibi Hollywood yıldızlarını ağırlayan festivaldeki basın toplantısında Oscarlı usta oyuncu Christopher Walken’a ulusal yarışmanın kaldırıldığını söylediğimde; “Bunu bilmiyordum, neden böyle bir şey yaptınız ki, her ikisi birlikte neden olamıyor” gibi haklı bir cevap aldığımı hatırlıyorum.
'Sorularınız bittiyse sahilde koktely içeceğim'
Bir de festivali uluslararası yapmak adına öyle ilginç konuklar getirilmişti ki, Fransız aktör Alain Delon'un oğlu Anthony Delon da konuklar arasındaydı.
Kendisiyle yaptığımız basın toplantısında deri ticareti işine girdiğini ve sinemayla hiçbir ilgisi bulunmadığını öğrendiğimiz Delon; “Sorularınız bittiyse sahilde kokteyl içmeye gideceğim” diyecek kadar da durumla alakasızdı…
Neyseki bu günler geride kaldı Ulusal Yarışma geri geldi.
Ancak yerli sinemacılarımız arasındaki sular da durulmuyor.
Memleketteki keskin siyasi ortamda onlar ve biz diye kutuplaşan insanlar her alanda olduğu gibi sinemamızda da mevcut.
Sanırım festival iki kutbu sanat çatısı altında birleştirme düşüncesiyle ödülleri Tamer Karadağlı, Erkan Petekkaya, Birol Güven gibi isimleri seçmişti.
Tabii akabinde olaylar da gecikmedi.
Nihal Yalçın ödül konuşması yaparken Tamer Karadağlı’nın arkadasındaki garip mimikleri ve sonunda dayanmayıp konuşmasını ödülü vermek bahanesiyle bölmesi büyük gündem yarattı.
Olması gereken elbette her ne olursa olsun Tamer Karadağlı’nın konuşmanın sonuna dek bekleyip ödülünü oyuncuya takdim etmeseydi.
Konuşma biraz uzun muydu, evet…
Bir de konuşmanın başında Nihal Yalçın’ın kendi performansını beğenmediğini fakat güçlü kadın rakipleri olmadığı için ödülün kendisine verildiğin söylemesi bence hem jüriye hem de diğer oyunculara haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Fakat bunu Tamer Karadağlı’nın sergilediği tavırla hiçbir alakası yok.
Diğer yandan bir kısım insanlar da festival sahnesinin meclis kürsüsü olmadığını hatırlatmışlar.
Buradaki itirazım; sanatçılar elbette kişisel fikir ve beklentilerini açıklamakta özgürdürler.
Özellikle de özgürlüklerin bu kadar kısıtlandığı bir dönemde.
Bunu meclis kürsüsünde yapma şansları olmadığı için festival kürsüsünde yapmalarından daha doğal ne olabilir ki?
'Ödülünüzü alın ve defolup gidin'
Ancak Ricky Gervais, 2020 Altın Küre Ödülleri’nde yaptığı açılış konuşmasıyla sanat ve sinema camiasını sert bir şekilde eleştirmesi hatırladığında da bunu şöyle söyleyebilirim.
Hatırlarsınız Gervais; “Çalıştığınız şirketler gerçekten inanılmaz: Apple, Amazon, Disney. Eğer IŞİD bir internet platformu oluştursa hemen menajerlerinizle irtibata geçerdiniz değil mi?
Bu yüzden eğer bugün bir ödül kazanırsanız platformu siyasi konuşmalar yapmak için kullanmayın.
İnsanlara herhangi bir şey hakkında ders verebilecek pozisyonda değilsiniz ve gerçek dünya hakkında hiçbir şey biliyorsunuz.
O yüzden buraya gelin, değersiz ödülünüzü kabul edin, çalıştığınız şirkete ve tanrıya olan şükürlerinizi sunun.
Daha sonrasında ise defolup gidin' demişti.
Pandemi sürecinde arkadaşlarımızla birlikte Türkiye’de Müzik Olmak adlı bir belgesel serisi çekmiştik.
Orada amacımız halkın sürekli ışıklar altında, eğlencede, paranın su gibi aktığını sandığı müzik sektörünün gerçek emekçilerini hiç de öyle bir hayatları olmadığını anlamaktı.
Yani dizilerde hiçbir yeteneği olmamasına karşın vücut güzelliğiyle milyonlar kazanan “oyuncuların” gerçek film emekçilerinden de ayırmak gerekir.
Dolayısıyla Nihal Yalçın’ın bakan ve milletvekilleri önünde İstanbul Sözleşmesi’ni hatırlatması kadar yerinde bir davranış olamaz.
Sonrasında "Lütfen Tamer' in önüme geçmesine izin vermeyin! Bu gece benim gecem" demesini çok haklı ancak akabinde gelen taklit videosunu biraz gereksiz buldum.
Tabii isteyen istediğini yapmak da özgür ama iş sinemadan tamamen uzaklaşıp başka bir boyuta evrilmiş oluyor.
“Sesi kısılmış vicdanlarımızın birgün gürleyerek geri dönmesi arzusuyla”…
İçinde bulunduğumuz ülke şartlarında siyasetin sanatın önüne geçmesinden daha doğal bir şey olamaz sanıyorum…
Hayat giderek zorlaşıyor, bırakın sanat yapmayı hayatta kalmanın bile güç olduğu günlerden geçiyoruz.
Artık kimsenin kimseye tahammülü kalmamış durumda…
Tam da bu noktada festival başkanı Emin Alper’in kapanış gecesinde söylediği şu sözleri hatırlaamakta fayda var; “Sesi kısılmış vicdanlarımızın birgün gürleyerek geri dönmesi arzusuyla”…
Altın Portakal’ın En İyisi Eğitimde Zorbalığa Karşı Duran Okul Traşı’nın…
Gelelim festivalin ödüllerine; 90’lı yıllarda Ağrı’da yatılı okul deneyimini eşi Gülistan Acet’le kaleme alan Ferit Karahan yönetmenliğindeki “Okul Traşı”; “En İyi Film” ödülünün sahibi oldu. Baskı ve disiplinin yoğun olduğu bir yatılı okulda hastalanan arkadaşını doktora götürmeye çalışan; fakat okulun bürokrasisini, idarenin vurdumduymazlığını ve zor coğrafi koşulları aşmak zorunda olan Yusuf’un hikâyesi’ni anlatan film aynı zamanda “En İyi Senaryo” ve “En İyi Kurgu” ödüllerinin de sahibi oldu. Ödülü açıklayan Emin Alper, gerekçelerini şöyle açıkladı: “Çocukların şiddetle tektipleştirildiği bir sistemi etkileyici ve inandırıcı bir eleştiriyle ortaya koyması, hikayesinde meselesini ajitasyondan uzak durarak ama son derece net ve berrak biçimde işlemesi ve başarılı oyunculukları nedeniyle Okul Tıraşı filmine ödülü veriyoruz.” Diye konuştu.
En İyi Yönetmen Ödülü Kerr ile Kusursuz Bir Distopik Atmosfer Yaratan Tayfun Pirselimoğlu’nun…
Festivalin açık ara en sevdiğim filmleri arasında başı çeken Tayfun Pirselimoğlu yönetmenliğindeki Kerr ise sinemacıya çok yerinde bir “En İyi Yönetmen” ödülü kazandırdı. Jüri, yaptığı açıklamada: “Korku ve tedirginlik üreten, distopik bir atmosfer kurmaktaki başarısı, görüntü ve sanat yönetimi arasında ustaca yakaladığı uyum ve sinemasal araçları etkileyici ve özenli kullanımı nedeniyle.” Diyerek ödülün gerekçesini böyle açıkladı.
Siyad Ödülü Tartışma Yarattı
Sinema yazarları Ayla Kanbur, Okan Arpaç, Suzan Demir’den oluşan SİYAD En İyi Film Ödülü ise Necip Çağhan Özdemir’in yönettiği “Bembeyaz” filmine verildi. Ödülün gerekçesinin filmin mesajı ile ters olduğunu düşünen bazı üyeler kuliste seçimin şaşkınlık verici olduğunu konuştu.
Diyalog Neden Hiç Görülmedi?
Ödüllerin açıklanmasının ardından seyirci yorumları arasında en çok Diyalog filminin neden hiç ödül almadığı sorusuydu. Bir ilişkinin başlangıç ve son dönemine odaklanan aşka ve sinemaya dair yenilikçi bir deneme olan Diyalog jürinin dikkatini çekemedi. Elbette her jürinin tercihleri ve zevkleri kendine özel. Din, vicdan, sistem gibi meselelere eğilen filmlere öncelik veren jüri; aşka ve sinemaya dair naif bir filmi ne yazık ki ödüle layık bulmadı. Eğer “Seyirci Ödülü” kaldırılmamış olsaydı Diyalog’un ödül alma şansının çok yüksek olacağı kanaatindeydim. Buradan da not düşelim, Seyirci Ödülü, halkın da katılımı ve söz sahibi olması açısında önemliydi. Seneye geri gelmeli.
Bekar Bir Anne Olmak Üzerine
Aslı Akdağ’ın Türkiye’de bekâr bir anne olma yolundaki deneyimlerini kayda aldığı otobiyografik belgeseli “Bekleyiş” belgesel kategorisinde Jüri Özel Ödülü’nün sahibi oldu. Gerekçesini; “Muhafazakâr bir toplumda bekar bir anne olmak başlı başına zor; bu serüveni kendisini bir özne yaparak içtenlikle anlatan yönetmen daha da büyük bir cesaret örneği gösteriyor” diye açıklayan jüri iyi belgesel filmler cesaretten doğar, dedi.
Kürtaj Filminde Bayılanlar
Bu sene sessiz sakin, olaysız-sansasyonsuz bir festival oluyor derken festivalin son günü yarışma dışı olarak gösterilen Audrey Diwan'ın yönetmenliğini üstlendiği 'Kürtaj' filminde bayılan seyirciler gündeme damgasını vurdu. Filmindeki gerçekçi sahnelerden etkilenen 3 seyirci baygınlık geçirdi. Film iki kere durduruldu. Dünya prömiyerini Eylül ayında, 78. Venedik Uluslararası Film Festivali'nde yapan filmin oradaki gösteriminde de seyirciler arasında baygınlık geçirenler olmuştu. Filmin Türkiye’deki vizyon tarihi ise merakla bekleniyor.