Medyaradar'ın keskin kalemi, Erk Acarer ve Seher Yaşayacak için güç zehirlenmesi terimini kullandı
Medyaradar'da kulis haberi yazan Keskin Kalem, gazeteci Erk Acarer ve Seher Yaşayacak ile ilgili bir eleştiri yazısı kaleme aldı. Yazıda, iki gazeteci için güç zehirlenmesi denildi.
Gazeteci Erk Acarer ve Seher Yaşayacak uzun bir süredir Sedat Peker'in haberlerini, tweetlerini paylaşan iki isim. Sık sık önemli haberlere imza atan isimler sık sık medyada gazetecilerin hedefi oluyor. Özellikle Sedat Peker ve Sezgin Baran Korkmaz ile ilgili haberleriyle öne çıkan ikili bu kez Medyaradar'ın yazısına konu oldu.
Sezgin Baran Korkmaz'ın ilişkileriyle ilgili sık sık yazılar kaleme alan ve fotolarla gazetecilerin bağlantısını ifşa eden Seher Yaşayacak ve Erk Acarer için Medyaradar'da Keskin Kalem şöyle bir yazı kaleme aldı:
Acarer konusunda daha önce bir yazı kaleme almıştım, dikkatinize sunuyorum: ‘Malumunuz gazeteci Erk Acarer, özetleyecek olursam, Sedat Peker’in atamadığı tweetlere aracı oldu. Tabii basında hemen bir etik tartışması patlak verdi. Sanki her gün etik rekoru kırılıyormuş gibi. Yanlış anlaşılmasın, ben de Acarer’in yaptığının gazetecilik sınırları dahilinde olmadığını düşünenlerdenim. Bu çok uzun bir konu, dinozor bir gazeteci olarak özellikle genç okurlarımın canını sıkmak istemiyorum. Ama Acarer de, nispeten genç nesilden bir gazeteci olarak, şimdi ortalıkta muhalifmiş gibi dolanan ama her devrin adamı olan bazı isimleri ifşa etti.
Bu ifşası doğrudur. Tebrik ediyorum. Ancak özellikle Habertürk yazarı Fatih Altaylı’yla girdiği polemikte, yaptığı bir şey dikkatimi çekti. Altaylı, Acarer’i isim vermeden eleştirince, biliyorsunuz kızılca kıyamet koptu. Acarer, Altaylı’yla ilgili şu ifadeleri kullandı: Alo Fatih hadisesine imza atmış, Gezi’de Erdoğan’ın sözcülüğünü yapmış, tarikatları Cübbeli Ahmet aracılığı ile başımıza çıkarmış, kendisi ile direk bağı olmayan bir ‘gazeteciye’ telefon alıp hemen açacaksın demiş biri de ayar vermesin !Haddinizi bilin! Ben Peker’e mikrofon uzattım.
Yeni dönem yaklaşırken, AKP ile en çok biz mücadele ettik diyecek, şanlı şöhretli köşelerinden ayrılmamak için kıvırıp duracak çakallardır bunlar. Yazmaya dahi korksan da benim bir adım var. Öğreneceksin! Eğer bir gazetecilik tartışması yapılacaksa bunu hocalarla yapmayı tercih ederim, AKP’yi başımıza bela etmiş her dönemin adamlarıyla değil! Herkes haddini bilecek!
Ama Acarer'in en çok şu ifadesi kafamı kurcaladı: “Bana muhalifçilik oynamayın! Kutuyu çok kötü açarım, insan içine çıkamazsınız”
Şimdiiiiiiii… Madem bu söz söylendi. Ben de bir gazeteci olarak sorayım. O kutuda ne var? Erk Acarer de bir gazeteci olarak eğer Altaylı'ya şantaj yapmıyorsa; umarız yapmıyordur. Bunu açıklamalıdır. Çünkü ‘ben çok kötü şeyler biliyorum, susmazsan açıklarım’ tarzı sözler gazetecilikle bağdaşmaz.’
Acarer aradan geçen onca zamana rağmen, Altaylı’yla ilgili bildiğini açıklamadı. Demek ki açıktan tehdit etti. Altaylı da Acarer’in sözleri karşısında dut yemiş bülbüle döndü. Kendisi de pek çok kez tehdit edilen Acarer’in tavrını çok yanlış buluyorum. Peker’in elindeki bilgi ve arşiv gücüyle, tweetlerinde bile bir üslup değişikliği olduğunu görüyorum.
Acarer medya dünyamızın eskiden bildiği bir isim. Ancak Seher Yaşayacak’ın son aylardaki yükselişi de, Peker ifşalarıyla oldu. Önce Sezgin Baran Korkmaz vakasında açık kaynaklardan yaptığı derlemelerle, dikkat çekti, özellikle Twitter’da geniş kitlelere ulaştı. Ancak Sayın Yaşayacak’ta da benzer bir ‘zehirlenme’ görüyorum. Hem de öyle bir zehirlenme ki; kendini gazeteci değil de popstar sandığını gösteren paylaşımlar yapmaya başladı.
Sonra gazetecilikle ilgisi olmayan ve muhtemel belirli bir ajandanın parçası olan fotoğraf ve bazı belgeleri birbiri ardına sorgulamadan paylaşmaya başladı. Önünde arkasında ne olduğunu bilmediğimiz ilişkileri, muğlak bırakarak, kendisine fotoğrafları ya da belgeleri verenlerin gündemine ayak uydurdu. Yani baştaki bilgi veren tavrı gitti yerine birileri adına, hesap soran, tehdit eden ve belki de bilmediğimiz başka tür ilişkilerin parçası olan bir Seher Yaşayacak kimliği ortaya çıktı. Sosyal medyanın kendisinde yarattığı ya da kendisini dönüştürdüğü bu kimlik de bize "Seher Yaşayacak'ın yaptığı şey gazetecilik mi? diye sordurtuyor haklı olarak...
Mesela şu tweet bir mesafenin kaybolduğunun örneği:
Boy pos bilgisi paylaşmak ya da gazetecilik yetkinliğini pasaportla kanıtlama kısımlarına girmiyorum bile… Bu mesele de Yaşayacak’ın İsmail Saymaz’la girdiği polemik sonrası dikkatimi çekti. Saymaz’ı defalarca buradan yerin dibine sokmuş biri olarak, o polemikteki üslubu da hayretle izledim… Yaşlı bir meslektaşlarının uyarısını ne kadar dinlerler bilemiyorum. Ama pek umudum yok. Çünkü sosyal medyadan kendilerini eleştirenlere verdikleri yanıtları görüyorum…