Mahkeme başkanı, suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan'a TRT'nin önündeki ağır silahları sordu. Kaplan böyle yanıt verdi: Size özel söyleyebilirim çünkü burada söylediklerim internete düşüyor
Suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan'ın da aralarında bulunduğu 28'i tutuklu 61 sanığın yargılanması sürüyor. Bugünkü duruşmada savunma yapan Kaplan TRT binası önündeki ağır silahlı fotoğraflarıyla ilgili soruya "Ben bu sorunun cevabını burada veremem. Özel size söyleyebilirim. Çünkü hemen internete düşüyor burada söylediklerim. Bunun için de önlem almanız gerek” yanıtını verdi.
Yüklü miktarda para ile yurt dışına kaçmaya çalışırken Ankara Esenboğa Havalimanı'nda gözaltına alındıktan sonra tutuklanan suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan'ın da aralarında bulunduğu 28'i tutuklu 61 sanığın yargılanması Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Cezaevi'nde devam ediliyor.
Davanın dünkü duruşmasında sanıklardan Ali Dönmez, Barış Kurt, Ali Şallı, Arif Buğra Meşen, Cemil Kumaşcıoğlu Emir Akyol, Ersoy Yahya ve Ferit Çelik de suç örgütüne üye olmadıklarını ve suçsuz olduklarını savunarak, beraat talebinde bulunmuştu.
''GÖZALTINDA İŞKENCE'' İDDİASI
Kaplan, bugünkü duruşmada, “Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum” diyerek savunmasına başladı. Sanık Kaplan, “Kaçarken yakalandığım söylendi. Kaçacak insan iki gün önce tarifeli uçak bileti alır mı, geri zekalı mı? Kaçacak adam kendi pasaportu, kendi arabasıyla gider mi?” dedi. Gözaltına alındığı sırada yere yatırılmasının da tamamen şov amaçlı olduğunu ileri süren Kaplan, gözaltı sürecinde polislerin kendisine işkence yaptığını öne sürdü ve “Gelen giden polis ‘Lan sen misin Bora Kaplan?’ diye tekme attı” iddiasında bulundu.
SİLAHLAR SORULDU, ÖZEL CEVAP VERMEK İSTEDİ
Mahkeme Başkanı'nın, ''TRT’ye gittiğinizde nereden buldunuz uzun namlulu silahları?” sorusuna Kaplan, ''Devlet görevlilerini suçlamamı bekliyorlar. Ben bu sorunun cevabını burada veremem. Özel size söyleyebilirim. Çünkü hemen internete düşüyor burada söylediklerim. Bunun için de önlem almanız gerek'' yanıtını verdi.
"DİŞLERİ DÖKÜLECEK HASTALIĞI VARDI"
Erkan Doğan’ı alıkoyarak iki gün boyunca şiddet uygulamadığını öne süren Kaplan, “Bu adamı günlerce eziyet etme gibi bir durum olamaz. Doktor dahi çekse dişlerini kan kaybından ölür adam. O kadar işkence gördüyse nasıl iple sarkıtarak aşağı inip kaçıyor? Adamda zaten hastalık varmış. Bir tokat vurulduğunda dişleri dökülecek bir hastalığı varmış. Biz fazla ceza alalım diye o kadar abartmış ki ifadesini inandırıcılığını yitirmiş. Bu suçlamaları asla kabul etmiyorum” dedi.
"MAHFUZ TATAR’I TANIMAM ETMEM”
Ardından Mahfuz Tatar cinayetine dair savunma yapan Kaplan, “Ben tanımam etmem, şaşkınlık içerisindeyim. Onca emek verdiğim, masraf verdiğim eğlence mekanı Tren’in açılışının ikinci gününde 29 Eylül’de yaşanmıştır bu olay. Açılıştan bir gün sonra yorulduğum için gelmeyeceğim dedim. Konserin olduğu gün evime gittim, yattım dinlendim. Mahfuz Tatar’ın geldiğinden haberim yoktur. Ben kapıda karşılama değilim ki her geleni göreyim. İçerisi de loştur benim dışarıyı görme imkanım yoktur. 2-3 mekan gezdikten sonra gelmişler Mahfuz Tatarlar zaten geldiklerinde alkollülermiş” diye konuştu.
“TELEFONUMU UMUT ÇABUK’A BIRAKIRIM GENELDE”
Telefonunu genelde Umut Çabuk isimli kişiye bıraktığını ifade eden Kaplan, “Önemli günlerde telefonumu. Cinayet öncesinde de Umut Çabuk ile birlikte telefonumun baz verdiğimi göreceksiniz. İnsanlar da millete hava atmak için sürekli beni arıyor ‘dur o mekanın sahibi benim tanıdığım’ diyerek. Öte yandan ben konserin önemli yerlerinde eşime dostuma yer arıyorum bazen de çatışma çıkıyordu bu yüzden. Ben de telefonumu bu yüzden Umut Çabuk’a bırakıyordum'' dedi.
“MAHFUZ’UN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ GECE BEN ORDA DEĞİLDİM”
“Mahfuz öldürüldüğü gece ben orada değildim” diyen Kaplan, “Ama orada gördüğünü söyleyen tanık var?” sorusunu soran Mahkeme Başkanı’na “Onunla ilgili de konuşacağım” dedi. “Daha önce neden telefonunun Umut Çabuk’ta olduğunu hiç söylemedin?” diye soran Mahkeme heyeti başkanına “Neden söyleyeyim ki efendim ben desem Umut Çabuk hakkında da pek çok şey söylenecekti. Küfürleşmeden kaynaklı meydana gelen olayı benim üstüme yıkmak istiyorlar” ifadelerini kullandı.
Kaplan, “3 cinayeti üstüne yıkacağız’ demişlerdi emniyettekiler, helal olsun ikisini yıktılar” diyen Kaplan, Semih Arslan olayı hakkında da konuştu ve “Mahfuz Tatar olayından 3 gün sonra intihar etmiştir. Semih Arslan sözde inayeti işledikten sonra bara geliyor ben de Tren bardayım. “Senin dediğini yaptım, öldürdüm” ben de diyorum ki “Neden yaptın, kendini de yaktın beni yaktın, ben sana sahip çıkmam” dedim iddiasında bulunuyor. Düşünsenize siz bir insan öldüreceksiniz ardından da öldürmek için görevlendirdiğiniz insana bakmam diyeceksiniz. Bunun doğru olma ihtimali var mı?” ifadelerini kullandı.
“Kasıtlı olarak emniyetin yönlendirmesi yapılmıştır Semih Arslan olayında” diyen Kaplan, “Emniyet Arslan’ın kardeşi ve annesine ‘hadi sen de gel ifade ver’ diyor. İntihar olduğu sabit olan bu olayın içine ben çekildim” dedi.
"CUMHURBAŞKANIMIZ SOKAĞA ÇAĞIRDI FAZLASINI YAPTIM"
“Tamamı yalan dolan kumpas” diyerek kendini savunan Kaplan, şu iddialarda bulundu:
“15 Temmuz’da sayın Cumhurbaşkanımız herkesi sokağa çağırdı ben de üstüme düşenden fazlasını yaptım. Evde ailemle vedalaştım, 2 rekat namaz kıldım. Babamı ailemin başına bıraktım ve Albüm Bar’ın olduğu sokağa çıktım. Herkese seslendim ve ‘Bugün sokağa çıkmayacaksanız ne zaman çıkacaksınız?’ diye bağırdım ve tanıdığım tanımadığım herkese mesaj attım. Sonra TRT’ye gittim. Askerlerden alındıktan sonra TRT’nin önünde fotoğraflar çekiliyordu ben de o kareye girdim. Ve ben o günden sonra lanetlendim. Muhalif medya, FETÖ’cü firari gazeteciler ‘Reisin gizli ordusu, Süleyman Soylu’nun mafyası’ diyerek haber yaptılar.”
“NEYİM VAR NEYİM YOKSA ŞİRKETLERE YATIRIYORDUM”
“Ben 8 aydır sebepsiz yere yatıyorum selam verdiğim herkesi içeri aldılar” diyen Kaplan, sahip olduğu şirketler hakkında ise “Neyim var neyim yoksa şirketlere yatırıyordum. Bankacı arkadaşım da bu konuda yardımcı oluyordu, Para hareketi fazla olsun ki sana kredi verebilelim diye. Benim her şeyim şirketlerim üzerinedir. Şirketlerim dışında da bir şeyim yoktur. 4 şirketim var benim” dedi.
''HAYATIM BOYUNCA VATANIM İÇİN MÜCADELE ETTİM”
“Murat Yanar olayında da yaralayan kişileri hayatımda görmedim, tanımıyorum” savunmasını yapan Kaplan, “Muhammet Sağ, bu şahsı da hayatım boyunca görmedim. Bu adam şov programı gibi muhalif tüm kanallarda geziyor sanki anlaşma imzalamış gibi. Benim paramın çok olduğu yayılıyor ya sonra ‘Bana para versin’ diye arkadaşlarıyla haber yolluyor. Sonra bu adam iltica ediyor yurt dışına hem de PKK nedeniyle. Ben ise hayatım boyunca vatanım için mücadele ettim. Genelkurmay Başkanı’nı bu ülkede yargıladılar sonra onu tutuklayanlar yargılandı. Allah bana da bana bu zulmü görenlerin yargılanmasını görmeyi nasip etsin” diye konuştu.
ESKİ ANKARA EMNİYET MÜDÜRÜ YILMAZ’A YÖNELİK İDDİALAR
''O dönemki emniyetçilerin senin ile husumeti neydi, bana neden baskı yapıyordu diyebilirsiniz? Onu da anlatacağım” diyen Kaplan, savunmasında şunları ileri sürdü:
''O dönem Süleyman Soylu’nun ekibi vardı şimdiki ekip yoktu. 15 Temmuz’dan sonra bana saldırıldı. Onur komiser , ‘Servet Yılmaz Ankara Emniyet Müdürü’nün ikinci bir talimatıyla Bora evden çıkmayacak' dedi trafik uygulamasında denk gelince. Bir dizi yapılan görüşmelerin ardından 'Evden çıktığı gittiği yerleri haber edecek, bize konum atsınlar’ denildi ben de öyle yaptım. Ben nereye gittiysem oraya geldiler ve gittiğim her yerde uygulama yaptı polisler. Bu gibi tacizler devam etti. Örneğin, Azerbaycan’da Cumhurbaşkanı ile ortak açtığı bir restoran var Etçi Umut’un. Bunun açılışına beni davet ettiler, ben de oraya gittim ve fotoğraf paylaştım. Aynı anda da Etçi Mahmut’un Ankara’daki 3 şubesi basıldı ‘burası Ayhan Bora Kaplan’ınmış denilerek.”
''RAMAZAN KOLİLERİNİ VEFA DERNEĞİ’NE VERDİM''
Eski Emniyet Müdür yardımcısı Volkan Murat Kaşıkçı’nın emriyle evinin basıldığını anlatan Kaplan, “Polisler çağrılsın, dinlensin. Bunlar yaşanmamış mı onlar söylesin. Eğer 'yaşanmadı’ derlerse valla bu ülkede idam yok ama ben idam talep edeceğim. Bana, 'ramazan ayında koli dağıtamazsın' dediler. O dönem de yani pandemi döneminde de 'Vefa' isimli bir dernek kurulmuştu ben de yardımları onlara verdim. Kadınlar dağıtsın istedim bir şey yapılmasın diye ama yardım dağıtan kadınları da gözaltına aldılar” iddiasında bulundu.
''HESABINI SORACAĞIM''
Mahkemeden “Yalvarırım bu emniyetçileri çağırın. Konuşsunlar” talebinde bulunan Kaplan, “Bana zulüm ettiler. Çoluğuma çocuğuma zulüm ettiler. Eşime ev hapsi verdiler. Çocuklarımı okula götüremiyor eşim. Beni tanımadığım bilmediğim insanlardan 'örgüt kurdu' dediler. Ben hesabını soracağım” şeklinde konuştu.
NE OLMUŞTU?
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Ayhan Bora Kaplan ve 5 örgüt yöneticisi hakkında ''suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak ve yönetmek'', ''kasten adam öldürme'', ''nitelikli kasten adam öldürme'', 'kasten yaralama'', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma'', ''nitelikli yağma'', ''eziyet', ''suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme'', ''suç üstlenme'' ve ''suçluyu kayırma'' suçlarından 1'i ağırlaştırılmış 2'şer kez müebbet ve 169 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası istendi. Diğer 55 sanık için de çeşitli sürelerde hapis cezası talep edildi.