'Kötü gazeteciliğin esasları'na edebi bir bakış
Yazar Umberto Eco, medyanın haberleri yaymaya değil örtmeye yarayabileceği olgusuna, 'Sıfır Sayı' ile neşter vuruyor...
20. yüzyılın en önemli düşünce adamlarından, bilim insanı, yazar, felsefeci, eleştirmen Umberto Eco’nun yeni romanı Sıfır Sayı (Numero Zero), İtalya’dan sonra Türkiye’de de okurlarla buluşuyor.
İtalya’nın 50 yılına ilişkin bir panorama çizen roman, ülkeyi şekillendiren siyaset, mafya ve medya üçgenindeki girift ilişkilere güçlü bir edebi formla ayna tutuyor.
1992 yılında İtalya’dayız. Bir dönem “hayalet yazar”lık yapmış, küçük yayınevleri için dosya okuyup raporlamış, entelektüel donanımı geniş ama şanssız biri olan Colonna, gazeteci Simei’den iyi bir iş teklifi alır. “Yazı işleri sorumlusu ya da benzeri bir şey” sıfatıyla bir yıl boyunca asla çıkmayacak olan bir günlük gazetenin 12 “sıfır sayı”sını yönetecek ve bu gazetenin hazırlanışıyla geçen bir yılın öyküsünü anlatan bir kitap yazacaktır.
Patron Vimercate ise bu gazete sayesinde “finans ve politika dünyasının ‘güzel salon’unu rahatsız edebileceği, bu ‘güzel salon’un bu düşünceden vazgeçmesini kendisinden rica edeceği ve bunun üzerine Yarın tasarısını bir kenara koyup ‘güzel salon’a giriş izni alabileceği” kanaatindedir. Bu arada Simei’nin de kendine ait bir planı vardır: “Her şey ters giderse kitabı yayımlamak, bomba gibi patlatmak ve yayın hakkı olarak büyük gelir elde etmek.” Bu olmadığı takdirde beklentisi şudur: “Belki de birileri kitabı yayımlamamı istemez ve bana bir ‘total’ verir.”
Bu garip projede yedi kişi daha yer almaktadır. Zaman içinde, ekibin tek kadın üyesi Maia ile Colonna arasında bir gönül ilişkisi başlar. Bu arada Simei, ekip üyelerinden Lucidi’nin gizli servislerle işbirliği yaptığından ve gazeteciliği maske olarak kullandığından kuşkulanmaktadır. Ama, casusluk yapma ihtimalini önemli görmeyerek, “başkalarına casusluk yaparken bize haber taşıyabilir” gerekçesiyle onu işe almaktan çekinmemiştir.
Kitaptan
“Gazeteler insanlara nasıl düşünmeleri gerektiğini öğretir.”
“Sorun şu ki gazeteler haberleri yaymaya değil, örtmeye yarıyorlar.”
“Bir kupür Şahsın yıllar önce hız sınırını aştığı için ceza yediğini, bir başkası geçen ay izci kampını ziyaret ettiğini, öteki daha dün diskoteğe gittiğini yazar. Bu üç haberden yola çıkarak Şahsın trafik kurallarını ihlal eden, aşırı hız yaparak içkili yerlere giden ve olasılıkla oğlan çocuklardan hoşlanan biri olduğu haberi yapılabilir.”
“Kaybedenler, kendi kendini yetiştirmiş kişiler gibi, kazananlara oranla çok daha geniş bir bilgi ağına sahiptirler; kazanmak istiyorsan tek bir şey bilmen, her şeyi bilmekle zaman yitirmemen gerekir; derin bilginin hazzı kaybedenlere özgüdür. Biri ne kadar çok şey biliyorsa, işleri o kadar ters gidiyor demektir.”
“Birkaç yılımı yayınevlerinin verdiği (bazen önemlileri de oluyordu) taslakları okumaya adadım, yayınevi bünyesinde, yeni yazarların sunduğu kitap dosyalarını okumaya gönüllü biri bulunamıyordu çünkü. Taslak başına beş bin liret veriyorlardı, bütün gün yatağıma uzanıp hırsla okuyordum; sonra, ayağını denk atmayan yazarı mahvetmek için bütün iğneleyiciliğimi kaleme dökerek bir sayfalık rapor yazıyordum; yayınevinde herkes derin bir soluk alıyor, bu kendini bilmeze, yapıtını reddetmekten ötürü duydukları üzüntüyü bildiriyorlardı. Asla yayımlanmayacak taslakları okumak bir meslek halini alabilir.”
Yazar hakkında
Umberto Eco (1932), biliminsanı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür kimliğiyle 20. yüzyılın en önemli düşünce insanlarından biridir. Dünya kamuoyunun gündemine 1980’de çıkan ilk romanı Gülün Adı ile giren Eco’nun romanlarının ve bilimsel kitaplarının pek çoğu Türkçede de yayımlandı. Baudolino (2003), Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi (2005) ve Prag Mezarlığı (2011) adlı romanları ile Güzelliğin Tarihi (2006), Çirkinliğin Tarihi (2009) ve Efsanevi Yerlerin Tarihi (2015) adlı incelemeleri de Doğan Kitap yayınları arasında çıktı.