'Kitabımı en çok Schulz'un okumasını istiyorum'
Gazeteci Baha Güngör'ün "Atatürk'ün Kızgın Torunları: Demokrasi ve Demagoji Arasında Türkiye" adlı Almanca kitabı raflarda...
Uzun yıllar Almanya'da gazetecilik yapan DW Türkçe'nin eski yayın sorumlusu Baha Güngör, Almanca yazdığı "Atatürk'ün Kızgın Torunları. Demokrasi ve Demagoji Arasında Türkiye" adlı kitabında Türkiye'nin yakın geçmişine farklı bir açı ile ışık tutuyor. Kitabında Türkiye'deki siyasi tablonun perde arkasını Alman okuyucuya aktaran Güngör, diğer yandan Türkiye-Almanya ve AB ilişkilerine de değiniyor. Kitabını en çok Sosyal Demokrat Parti'nin başbakan adayı Martin Schulz'un okumasını istediğini söyleyen Baha Güngör, DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
DW Türkçe: Yeni çıkan ikinci kitabınız Türkçe tercümesiyle "Atatürk'ün Kızgın Torunları: Demokrasi ve Demagoji arasında Türkiye" adını taşıyor. Neden böyle bir kitap yazmak istediniz?
Baha Güngör: Bugün herkes Türkiye konusunda tavır alıyor. Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanında ya da karşısında. Türkiye'nin geldiği bugünkü antidemokratik ortamın tek sorumlusu olarak Erdoğan olarak görülüyor. Yüzeysel bakışta bu doğru, fakat bu işin bir perde arkası var. Bu da son altmış yıldır Erdoğan'ın temsil ettiği zihniyetin isteyerek ya da istemeyerek hazırlığının yapıldığı. Erdoğan gibi birisinin temsil ettiği zihniyetin Türkiye'yi ele geçirmesi dışında hiçbir şans kalmamıştı. Bu zihniyet bir müddet daha hakim olacak. Benim anlatmak istediğim, Türkiye'yi anlamak için, insanların bu noktaya gelişin tarihçesini bir şekilde okumaları lazım.
DW Türkçe: Bahsettiğiniz "kızgın torunlar" kimler?
Güngör: Kızgın torunların arasında Atatürk'ün cumhuriyeti bir yerde emanet ettiği gençlik de var, Atatürk'ün devrimlerine karşı çıkan dindar ve dinci kesimler de. Dindar ve dinci arasında ayrım yapmak lazım. Dinci kesimler de öfkeli, çünkü Atatürk'ün laiklik prensibine başından beri karşılar. Gençlik şu an öfkeli ama ikisinin de öfkeleri başka. Birisi "Laiklik elden gidiyor" diye öfkeli, birisi "Türkiye'yi cehennem yoluna soktunuz, dinden uzaklaştırdınız" diye.
DW Türkçe: "Türkiye'deki toplum Arap ülkelerine benzemediği için Erdoğan'ın -istese bile- şeriat yasaları üzerine kurulu bir din devleti kuramayacağı" kanaatindesiniz. Peki Türkiye halihazırda laik bir ülke mi sizce?
Güngör: Laiklik şu an gerçekten çok büyük bir tehlike altında. Fakat Türkiye şeriat ülkesi olmaz, çünkü Türkiye'nin, Türk insanın yapısı bambaşka. Biz Orta Asya'dan geldik, Arap değiliz. Biz Müslümanlığa geçtikten sonra, Orta Asya'dan getirdiğimiz birçok şeyi Müslümanlığa taşıdık. Şu an Türkiye'de laiklik tanımı bulandırılıyor. Sular gittikçe bulanıyor. Bulanık sularda daha neleri kaybedecek Türkiye, bunu bilemiyoruz tabii ki.
DW Türkçe: Uzun yıllar Almanya’da gazetecilik yaptınız. Almanya'dan bakıldığında şu anda Türkiye nasıl görünüyor?
Güngör: Türkiye aslında bir yerde Batı'nın müttefiği. Öte yandan özellikle Almaya ile ilişkiler çok kötü bir düzeye geriledi. Bunun sorumlusu sadece Erdoğan değil, aynı zamanda Almanlar. Onlarca yıl Türkiye AB'yi istiyor ve AB sürekli, başta Almanya, buna karşı çıkıyor. Türkiye dışında bütün ülkeler girdi. Bu çifte standartta Türkiye'de bir Avrupa bezginliği baş gösterdi. Bu da bir açıdan Erdoğan'ın ve bu zihniyetin yükselmesine sebep oldu. Türkiye'nin görünümü özellikle basın ve düşünce özgürlüğü konusunda çok kötü bir konumda. Bugün Türkiye'de 170 gazeteci hapishanedeyse, insanlar yedi yıla kadar mahkeme önüne çıkarılmadan tutuklu kalabiliyorsa, vs. o zaman Almanya'dan bakıldığında Türkiye'nin konumu kapkaranlık gözüküyor.
DW Türkçe: Kitabınız Almanya'daki seçimlerden iki hafta önce Almanya'da piyasaya çıktı. Birçok kişi hem Başbakan Angela Merkel'in hem de koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti'nin mülteciler konusunda Erdoğan ile işbirliği yapmasını eleştiriyor ve ikisini de insan hakları ve basın özgürlüğü gibi konulara yeterince önem vermemekle suçluyor. Sizce Alman hükümetinin Türkiye'deki gelişmeleri etkileme şansı var mı?
Güngör: Almanya hükümetinin artık şu açıdan hiçbir şansı yok, Türkiye öyle bir kulvara girdi ki Türkiye Avrupa'dan bağımsız olarak yolunu çizmeye çalışıyor. Şu an Rusya'ya muhtaç, Çin ile işbirliği yapmaya çalışıyor. Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü'ne girmek istiyor. Bunu başarırsa, dünya nüfusunun üçte birine hitap edecek. Fakat bunlar geleceğin hayalleri. Şu an Türkiye çok güven verici bir konumda değil.
DW Türkçe: Erdoğan'ın söylemleriyle AB'nin Türkiye ile müzakereleri durdurmasını provoke ettiğini savunuyorsunuz. Hem Sosyal Demokratların adayı Schulz hem de Başbakan Merkel artık müzakerelerin askıya alınması gibi seçeneklerin gözden geçirilmesi gerektiğini savunuyor. Sizce Almanya'nın politikası seçimlerden sonra da bu yönde mi seyredecek?
Güngör: Burada söylenenler ve sonradan gerçekten yapılanlar arasında çok büyük fark var. Türkiye ile bağlantıları kesmek Türkiye'de Avrupa'ya hala bir umutla bakan yüzde elli, altmışa karşı bir hainliktir. Siz tam üyelik görüşmelerini kestiğiniz anda, açılması gereken fasılları açmadığınız anda, Türkiye hakkında hiçbir şey söyleme hakkına sahip olamazsınız. Benim umudum tabii ki böyle bir saçmalığın yapılmayacağı ve müzakerelerin dondurulmayacağı.
DW Türkçe: Kitabınızı önde gelen bir siyasetçinin okumasını isteseydiniz, kimi seçerdiniz?
Güngör: Türkiye'de Erdoğan'ın okumasını isterdim çünkü benim niyetim Erdoğan'ı dövmek, cezalandırmak değil. Erdoğan'ı zaten yaptıklırından dolayı cezalandıracak olan mekanizmalar işleyecek, en başında tarih. Almanya'da ise Martin Schulz'un kitabımı okumasını isterdim. Çünkü Schulz seçim ortamında çok inişli çıkışlı, birbirine uymayan laflar söyledi. Schulz'un hem Erdoğan zihniyetini görmesi hem de çağdaş yaşamı destekleyen insanları hayal kırıklığına uğrattığını görmesi için kitabımı okumasını isterim. Avrupa Türkiye'yi geçmişiyle değerlendirmeli.