Kılıçdaroğlu konuştu: Birisi bir polise ona dokunma onu alma derse ben onu ta Fizan'a kadar süreceğim!

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Gaziantep’te Muhtarlar, STK Temsilcileri ve Kanaat Önderleri Buluşması’nda konuştu. Kılıçdaroğlu konuşmasında Türkiye'nin gündem maddelerini yorumladı. Polislerle ilgili "Polis hepsini biliyor. Polise şunu söyleyeceğiz, iktidara geldiğimizde: ‘Bütün uyuşturucu baronlarını tek tek yakalayacaksın. Birisi sana telefon ederse dokunma diye, onu bildireceksin, ben onu süreceğim.’ Nereye kadar? Ta Fizan’a kadar süreceğim." dedi.

Kaynak: A.A

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Gaziantep’te Muhtarlar, STK Temsilcileri ve Kanaat Önderleri Buluşması’na katıldı. Kılıçdaroğlu, “Nasıl oluyor da Güney Amerika’dan, Afganistan’dan yağmur gibi uyuşturucu geliyor. Ve nasıl oluyor da iktidar, çocuklarımızın zehirlenmesine sessiz kalıyor?.. İktidar sahipleri uyuşturucu baronları ile fotoğraf çektirirse ne vali dokunuyor ona ne kaymakam ne polis dokunuyor. ‘Bir de sürgün yemeyelim’ diyor… Polis hepsini biliyor. Polise şunu söyleyeceğiz, iktidara geldiğimizde; ‘Bütün uyuşturucu baronlarını tek tek yakalayacaksın. Birisi sana telefon ederse dokunma diye, onu bildireceksin, ben onu süreceğim.’ Nereye kadar? Ta Fizan’a kadar süreceğim. Polisin elini kolunu bağlamayacaksın. Mafyanın, uyuşturucu baronlarının bu kadar çöreklendiği bir yerde biz sessizliğimizi korursak evlatlarımızın geleceğini yok ediyoruz demektir” dedi.

"SORU BIR; SURIYELILER BURAYA NIYE GELDI?"

İsterseniz önce Suriyelilerden başlayayım. Resmi rakamlara göre 300 bin 350 bin civarında. Ama gayrı resmi 500 bin-700 bin rakamları da telaffuz ediliyor. Soru bir; Suriyeliler buraya niye geldi? Hangi politika Suriyelileri buraya getirdi. Suriyelileri buraya taşıyan politika doğru muydu, değil miydi? Doğruysa katlanacaksınız. Doğru değilse buraya getireni cezalandıracaksınız, demokratik yollarla. Yani oy vermeyeceksiniz. Kuralı budur.

Aklımızı doğru çalıştırmazsak, doğrudan yana tavır almazsak… Yanlışlara hep ‘Yanlış yaptı ama neyse ben gidip oy vereyim’ derseniz siyasal iktidar sürekli yanlış yapar, siz de o yanlışların bedelini ödersiniz. Demokrasilerde öz nedir? Yapılan yanlışı telafi etmektir. Sandığa gidip, yanlışı yapana, ‘Kardeşim kusura bakma, teşekkür ederim. Bir başka kişi var. O, doğruyu yapacağını söylüyor. Gidelim oyumuzu ona verelim’ diyeceksiniz. O zaman sorun çözülür.

Suriye sorununun çözümü için dört aşamalı uygulamayı yapmak zorundasınız. Nedir? Bir; hemen Suriye’nin meşru hükümeti ile muhatap olacaksınız. Karşılıklı büyükelçiliklerinizi açacaksınız. İki; buradan gelecek olan Suriyeliler var. Evi barkı, yıkılmış. Ülkeleri olan topraklarda evi, okulu, kreşi, hastanesi; bunlar tahrip edildi. Bunların yapılması lazım. Nasıl yapacaksınız? Avrupa Birliği fonlarıyla bizim müteahhitler yapacak. Oradan parayı alacaksınız, bunları yapacaklar. Avrupa Birliği’nin bizden istediği bir şey var: ‘Parayı nereye harcadığınızı bize söyleyin. Bugüne kadar yapılan yardımların kaynağı söylenmediği için ben para vermem’ diyor. Biz, bütün bu altyapı yatırımlarını yapacağız. Yeter mi? Hayır. Buradan giden Suriyeli kardeşlerimizin can ve mal güvenliğinin sağlanmaması lazım. Yani yeniden Esad hükümetinin onlara saldırmaması lazım. Kim sağlayacak? Türkiye-Suriye arasında toplumsal bir sözleşme yapacağız, uluslararası sözleşme yapacağız. BM de bu sözleşmede taraf olacak. Böylece bunların can ve mal güvenliğini sağlayacaksınız. Dört; bizim Gaziantepli iş insanlarının orada çok sayıda fabrikaları vardı. Teşvik edeceğiz; ‘Fabrikalarınızı yeniden çalıştırın, bunlar gitsinler orada çalışsınlar’.

Ben, bunu, Suriye’den kaçıp İstanbul’a gelen bazı siyasi partilerin genel başkanları ile sivil toplum kuruluşları ile kadın kolları ile konuştum: ‘Siz bunların dördünü yaparsanız biz kendi ülkemize gideriz. Dördü bizim için çok değerli. Can ve mal güvenliği, evimiz var, barkımız var, yolumuz var, okulumuz var, çalışacak işimiz varsa biz niye Türkiye’de sürünelim’ diyorlar. Bunları yapmak mümkün. Irkçılık yapmadan, kimseyi kötülemeden ve Türkiye’nin itibarını ve saygınlığını koruyarak bu kardeşlerimizi en geç 2 yıl içinde, Allah nasip ederse ülkelerine göndereceğiz. Bundan emin olmanızı isterim.

MADEM SİYASETE GİRDİN, O ZAMAN TERTEMİZ OLACAKSIN

 Bir politikacı, politika yaptığı süre içinde zenginleşiyorsa bilin ki malı götürüyordur. İşin gerçeği bu. Platon, bundan 2400 yıl önce söylemiş; ‘İktidar sahipleri, iktidardayken mal mülk edinirlerse milletin hakkını değil kendi malının mülkünün hakkını korur’. Dolayısıyla iktidar sahiplerinin iktidardayken zenginleşmemesi lazım. Zenginleşiyorsa bir şeyler yapıyor demektir. Bizim buna dikkat etmemiz lazım. Ahlaklı bir siyaset, zor bir iş. Siyasete girdiğim gün, mal varlığı beyannamemi internet siteme koydum. Ne olacak? Alın terimle kazandığım mal varlığı. Yani çalmadık, çırpmadık, haram lokma yemedik. Ama dikkat ederseniz kimse mal varlığını açıklamaz. Niye açıklamıyorsun? Madem siyasete girdin, madem toplumun sorunlarını çözeceksin, o zaman tertemiz olacaksın. Cam gibi, önden bakınca arkan da görünecek. Yani arkadan olay çevirmeyeceksin millete.

EĞİTİM SİSTEMİNİN TEPEDEN TIRNAĞA DEĞİŞMESİ VE PLANLANMASI LAZIM

Bir başka konu, eğitim konusu. Keşke her birimiz yeni bir buluş yapabilsek. Çünkü 21. yüzyıl, artık buluşların yüzyılıdır. Yeni şeyler öğrenmemiz lazım. Bunun yolu da eğitimdir. Biz, ‘Kreşten başlayalım eğitime’ diyoruz. Elin oğlu diyor ki ‘Anne karnındayken daha eğitilir’. Bizim, eğitim sistemine önem vermemiz lazım. Eğitim sisteminin tepeden tırnağa değişmesi ve planlanması lazım.

BÜTÜN YÖNETİM KURULU ÜYELİKLERİNDE BELLİ BİR KADIN KOTASI OLMASI LAZIM

 Yönetimde kadınlara kota… Kamudan başlayarak, bütün yönetim kurulu üyeliklerinde belli bir kadın kotası olması lazım. Kadının ekonomide de eğitimde de hayatın her alanında daha görünür olması lazım. Siyasette de yerel yönetimlerde de… Bizim, yüzde 35 cinsiyet kotamız var. Parti Meclisi’nde de MYK’da da bu kotayı sağlıyoruz. Siyasi Partiler Yasası için bir değişiklik verdik, cinsiyet kotası için; ‘Yüzde 50, yüzde 50’. 306 kadın örgütü bunu istedi. Ama AK Parti ve MHP milletvekilleri bunu reddettiler. İnşallah iktidar olduğumuzda bunu yapacağız.

"AILE DESTEKLERI KANUNU YAPACAĞIZ"

Yoksulluğu gidermenin yolu, Aile Destekleri Sigortası’nı getirmekten geçer. Türkiye, bunu 1971 yılında taahhüt etmiş. Kanun, Meclis’ten 1971 yılında çıkmış. 52 yıldır bu kanun çıkmıyor. Yoksulluk, siyaseten sömürülüyor. ‘Ben sana yiyecek vereyim, sen bana oy ver.’ Bu, insan onuruna aykırıdır. Aile Destekleri Sigortası’nın özü, geliri olmayan veya asgari ücretin altında olan ailelere sosyal destek vermektir. Ama parayı banka hesabına yatırarak vermektir. Onun yoksulluğunu afişe etmemektir. Bizim programımızda var. Getireceğiz. Hiçbir ailede anne, çocuğunu yatağa aç yatırmayacak. Yoksul her ailenin elektriği, doğal gazı ve suyu asla kesilmeyecek. Bu, insan haklarına aykırıdır. Bunları temin etmek sosyal devletin görevidir zaten.

TEK BARO

 İkili baro değil, tek baro. Türkiye Barolar Birliği var. Bu uygulamayı yapacağız. Bir konuda düzenleme yapıyorsanız; diyelim ki barolar konusunda, diyelim ki çiftçiler konusunda, diyelim ki besiciler konusunda iktidar bir düzenleme yapacaksa o işin aktörlerini mutlaka davet etmeli. Bürokratlara diyecek, ‘Bu sorun var. Bu sorunu çözün.’ Komisyonda, bir yasa tasarısı geldiğinde, sorunu yaşayanlarla siyasi iktidar beraber olup onlara da söz hakkı verirse… Bunları dinleyecek ki sorun sağlıklı çözülebilsin. Yeni bir Avukatlık Yasası… Barolarla beraber yapılır bu. Bu şekliyle parlamentoya gelen yasalar, genellikle oybirliği ile çıkar.

"TA FİZAN’A KADAR SÜRECEĞİM"

Polis hepsini biliyor. Polise şunu söyleyeceğiz, iktidara geldiğimizde: ‘Bütün uyuşturucu baronlarını tek tek yakalayacaksın. Birisi sana telefon ederse dokunma diye, onu bildireceksin, ben onu süreceğim.’ Nereye kadar? Ta Fizan’a kadar süreceğim. Polisin elini kolunu bağlamayacaksın. Hepsini biliyorlar. Kimin ne yaptığını herkes biliyor. Mafyanın, uyuşturucu baronlarının bu kadar çöreklendiği bir yerde biz sessizliğimizi korursak evlatlarımızın geleceğini yok ediyoruz demektir.

BİR KİŞİ ‘BEN DEVLETİM’ DİYE ORTAYA ÇIKIYORSA BİLİN Kİ O, DEVLETİ MAHVEDECEK

Devlet, vatandaşın inancı ile uğraşmaz. Bir inancı dayatmaz. Bütün inançlara saygı gösterir. Devlet bakidir. Siyasi partiler ise halk yetki verdiğinde devleti yönetmek üzere görevlendirilir, devlet olmak için değil. Devlette memur olmanız için KPSS’ye girmeniz lazım. Sınavı kazandıktan sonra atamanızın yapılması lazım. Atama olur, aday memur olursunuz. Bir süre denenirsiniz. Memur olmak için bir yemin edersiniz ve memur olursunuz. Belli bir süre çalışırsınız. Devletin en alt kademesi şefliktir. Şeflik için ayrıca sınava girersiniz. Kazanırsanız, şef olursunuz. Bakan olmak için; ilkokul diploması, savcılıktan iyi hal kağıdı… Şef olmak için dünyanın emeğini harcarsınız. Bir kişi ‘Ben devletim’ diye ortaya çıkıyorsa bilin ki o, devleti mahvedecek.

"DEVLETI HARAP BIR ŞEKILDE BIRAKACAKLAR AMA HALLEDECEĞIZ"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de yaşanan ilaç krizine ilişkin; “Sürekli insanlara boş umutlar, palavra satıyorlar; oysa ülkede ilaç yok ilaç. Her şeyi çürüttüler. 4 ay sonra el atacağımız konulardan biri de ilaç. Devleti harap şekilde bize teslim edecekler ama toparlayacağız merak etmeyin” dedi.

"ÜLKEDE ILAÇ YOK ILAÇ"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de yaşanan ilaç krizine ilişkin; “Sürekli insanlara boş umutlar, palavra satıyorlar; oysa ülkede ilaç yok ilaç. Her şeyi çürüttüler. 4 ay sonra el atacağımız konulardan biri de ilaç. Devleti harap şekilde bize teslim edecekler ama toparlayacağız merak etmeyin” dedi.

Kanser, tüp bebek, çocuk antibiyotiği çok temel ilaçların dahi bulunamaması nedeniyle bir hastanın elinde reçeteyle 9-10 eczane gezmesi büyük tepki çekiyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, hastaların eczanelerde çok temel ilaçları dahi bulamaması sorununa ilişkin açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyadan yaptığı paylaşım şöyle:

“Sürekli insanlara boş umutlar, palavra satıyorlar; oysa ülkede ilaç yok ilaç. Her şeyi çürüttüler. 4 ay sonra el atacağımız konulardan biri de ilaç. Devleti harap şekilde bize teslim edecekler ama toparlayacağız merak etmeyin.”

Son halini gören herkes aynı yorumu yaptı Okan Buruk'un özel isteği Michail Antonio Narin Güran cinayeti davasında yeni gelişme! Sıcaklıklar 15 derece birden düşecek Restorandaki yangından acı haber geldi Komutan askerlere cinsel saldırıda bulunmuştu...