Kamu görevlilerinin ilk kez hakim karşısına çıktığı tarihi duruşmayla ilgili ne söyledi?

Medyatava, Nedim Şener'e sordu!

2007 yılında katledilen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink davasında, kamu görevlilerinin sanık olduğu iddianamenin birleşmesinin ardından bugün ilk duruşma yapıldı.



Kamu görevlilerinin ilk kez hâkim karşısına çıktığı tarihi duruşma, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülürken, duruşmaya tutuklu sanıklar Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Muhittin Zenit, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Yasin Hayal katıldı. Duruşmaya katılan tutuksuz sanıklar ise Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Reşat Altay, Faruk Sarı, Hasan Durmuşoğlu, Sabri Uzun, Onur Karakaya, Şükrü Yıldız, Mehmet Ayhan, Erhan Tuncel ve Osman Hayal oldu.



Duruşmayı takip eden ve Dink davasına ilişkin araştırma kitaplarıyla tanınan gazeteci-yazar Nedim Şener, duruşma salonundan çıkarıldı.



İddianamede sanık olarak adı geçen polislerin şikâyetleriyle bir dönem sanık sandalyesinde oturan ve 1 yılı aşkın süredir cezaevinde kalan, şimdi ise Hrant Dink davasında 'tanık' olarak adı geçen Nedim Şener, tarihi duruşmayla ilgili Medyatava'ya konuştu.



MT: 9 yıl 3 ay aradan sonra kamu görevlilerinin ilk kez hâkim karşısına çıktığı tarihi duruşmayla ilgili ne söyleyeceksiniz, salondan neden çıkarıldınız?



Nedim Şener: Bugüne nasıl gelindiğini özetleyecek olursak; Hrant Dink cinayetinde ilk olarak tetikçi olan gurup yakalandı ve terör örgütü suçlaması yapılmadan Erhan Tuncer'in de beraati verilerek küçük bir çete tarafından oluşturulmuş gibi bir algı oluşturuldu. Bu da 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde basite indirgenmiş bir dava olarak görüldü. 



Bu benim 2008'den beri üzerinde çalıştığım bir konu ve daha önce cinayetin arkasında daha geniş bir yapının, devlet görevlilerinin olduğunu isim isim yazarak ortaya koymuştum. Zaten bu kitaba "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" ismini vermemin nedeni de buydu. Yani istihbaratçılar yalanlarıyla bu dosyayı karartıyorlardı. Çünkü sorumlu kendileriydi. Herkes suçu birbirinin üzerine atarak kendini aklamaya çalışıyordu. Ben de belgeleriyle bunları koydum.



İlginç olan, bu kitabı 2009 yılında yazdıktan sonra beni Trabzon'dan, Ankara'dan ve İstanbul'dan polisler mahkemeye verdiler. 32 yıl hapis istemiyle Hrant Dink cinayetiyle ilgili belgeleri yayınlamak ve temin etmekten yargılandım. Bu isimler de Trabzon'dan İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı, İstanbul'dan İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, Ankara'dan İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve istihbaratçı polis memuru Muhittin Zenit'ti... Bu 4 kişi ayrı ayrı şikâyette bulundular ve hakkımda 4 ayrı iddianame hazırlanarak 32 yıl hapis istemiyle yargılandım. 



Bugün duruşmaya gittiğimde ise bu 4 kişi, sanık sandalyesindeydi. Yani bir zamanlar beni sanık yapanlar, bugün Dink cinayetinin faili olarak, kasten ve planlayarak öldürülmesinde rol almış bir örgüt yapısı olarak şu anda yargılanıyorlar. Ben de bu duruma tanıklık yapmak istedim. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nde bundan önce kamu görevlilerinin yargılandığı birçok kamu davaları oldu. Ancak tetikçi sanıklarla, katillerle beraber yargılanan bir polis ekibi yoktu. O nedenle çok çok önemli, tarihi bir olay. Maalesef neredeyse cinayetten 9 yıl 3 ay sonra ancak bu aşamaya gelebildik. Bu aşamaya gelirken de çoğu kez tehdit edildik, mahkemelere verildik ve maalesef bugün yargılanan polislerin kurduğu komployla da Silivri Cezaevi'ne gönderildik. Tek suçum, Hrant Dink cinayetiyle ilgili gerçekleri yazmaktı. 



2010 yılında "Kırmızı Cuma" kitabımla da bunu genişletmiştim. Hatta bugün duruşma salonunda gazeteci İsmail Saymaz'la karşılaştığımda bana "Kitabın iddianameye dönüştü. O nedenle davayı senin izlemen çok önemli" dedi. Ben de o düşünceyle duruşma salonuna girmek istiyordum ve girdim. Fakat duruşma salonunda tanıklar davayı izleyemezmiş. Benim bilmediğim bir usulmüş bu meğer. Bununla ilgili itiraz da Ramazan Akyürek'in avukatından geldi. Duruşma salonundan çıkarıldım ama hiç olmazsa bir ana tanıklık etmiş oldum. 



Bir zamanlar sanık olarak yargılanıyordum, şimdi Hrant Dink cinayeti davasının ileriki aşamalarında tanık olarak ifade vereceğim. Bu da benim için hiç olmazsa gerçekleri yazmanın, gazetecilik yapmanın bir karşılığı oldu. Asıl "Hrant Dink için adalet" dediğim için de onun bir gereği olarak, gereken ifadeyi de o gün o salonda vereceğim zaten.





Canan Kaya / Medyatava



canankaya@medyatava.com






A101 26 Aralık Perşembe aktüel kataloğu yayımlandı Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! TIR ve yolcu otobüs çarpıştı: 18 yaralı AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem