Kahramanmaraş depreminde 2. Dünya Savaşı detayı. 200 milyon ton deprem molozu!

Milliyet Gazetesi Yazarı Tunca Bengin on binlerce kişinin hayatını kaybettiği 6 Şubat depremlerini yazdı. Bengin, açığa çıkan enkazın 200 milyon tona ulaşacağını bunun da İkinci Dünya Savaşı yıkımındaki 50 milyon tonluk sayıyı aştığına dikkat çekti. Enkazdan çıkacak ziynet eşyalarına da değinen Bengin, "Enkaz kaldırma işi zor olduğu kadar çok da hassas bir mesele" ifadelerine yer verdi.

Türkiye 6 Şubat tarihinde deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşti. Kahramanmaraş merkezli depremlerde 45 binden fazla vatandaş hayatını kaybetti. 

Milliyet Gazetesi Yazarı Tunca Bengin, deprem felaketi sonrası ortaya çıkan enkaz kaldırmanın zorluğuna  ve hassaslığına değinen bir makale kaleme aldı.

Bengin'in yazısının tamamı şu şekilde:

Kahramanmaraş merkezli depremlerdeki yıkımlarla ortaya çıkan enkazın 200 milyon tona ulaşacağı tahmin ediliyor. Bunların sadece dörtte biri yani 50 milyon ton 2. dünya savaşından sonra bütün Avrupa’da ortaya çıkmıştı, kaldırılması da yıllarca sürmüştü.

Bu da yaşadığımız deprem felaketinin ne kadar büyük bir afet olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla o enkazları kaldırma işi hiç de kolay değil. Hem zaman açısından hem de ayrıştırılmasının kritikliği anlamında.

Çünkü ekonomi için önemli olan demir kısmı ayrılacak beton kısmı parçalanarak “agrega”ya (beton ve yol yapımında kullanılan kum ve çakıl veya kırmataş) dönüştürülecek. Yani hammadde olarak yeniden alt-üst yapı inşaatlarında kullanılacak. Bunu çok daha hızlı gerçekleştirmek amacıyla özel sektör de devrede… Böyle bakıldığında da hafriyat, konusu bazıları için kazançlı bir iş aynı zamanda.

Nitekim bununla ilgili ihaleleri almak için firmalar arasında büyük mücadele var. Kent merkezlerindeki faaliyette çoktandır sürüyor. Hafriyat kamyonlarının biri gidiyor biri geliyor. Ancak moloz, hurda ayırma işi kazançlı olduğu kadar, toplum sağlığını etkileyecek sonuçlara yol açabilecek riskler de içeriyor. Mesela asbest gibi.

Tabii enkazlarla ilgili en kritik noktaların başında gelen de şu:
Bu enkazlarda sadece demir beton yok içerisinde anılar, altın, ziynet eşyaları var elektronik atıklar var. Ekonomik değeri çok yüksek olan bir rant da söz konusu yani. Onun için atık ayıklamanın nasıl olması, neler yapılması yönetmeliklerle belirlenmiş durumda. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası eski Genel Başkanı Baran Bozoğlu, anlatıyor:

“Yönetmelik kaynağında azaltılması gerektiğini söylüyor. Yıkımın olduğu yerlerde öncelikle yapmanız gereken asbest tespiti.

Özellikle 2010’ dan önceki binaların molozlarında asbest olma ihtimali çok yüksek çünkü 2010’da yasaklandı asbest. Dolayısıyla riskli kısımları güvenlikli bir şekilde oradan çıkartıp tehlikeli atık kapsamında bir tarafa göndermek gerekiyor. Vatandaşlar, hafriyatta çalışan işçiler tozun toprağın içerisinde.

Ardından da oradaki değerli eşyaları, elektronik atıkları ayıklamanız gerekiyor. Daha sonra da demirini betonunu alıp mümkün olduğunca yeniden kullanımını sağlayacak hale getirmeniz lazım.

Mevzuatın temel ilkesi bu atıkların tekrar kullanılması, en kötü ihtimal bunu atık sahalarının örtü malzemesi olarak kullanıyorsunuz… Tabii çok büyük bir olay söz konusu, bunlarda kolay bir şey değil. Bölgeyi normale döndürmek için bir an önce de kaldırılmak isteniyor. Dolayısıyla başka sıkıntılarda olabilir.”

Nasıl yani?

“Hızlı bir şekilde yerinde binanın yıkıldığı yerde ziynet eşyaları ve elektronik atıkların alınabiliyor olması lazım. Bu metal dedektörlerle yapılabilir. Yoksa bunu aldınız kamyona yüklediniz atık sahasına götürdüğünüzde sorun yaşanabilir. Adana Büyükşehir Belediyesi kentte 10 tane bina yıkıldığı için bunu rahatlıkla yaptı işaretledi falan ama Hatay gibi yerde bu çok zor.

Siz onu oradan kaldırdığınız zamanda o molozun sahibi kim? İhale sahibi, dolayısıyla burada bir mülkiyet, hukuki tartışma durumu da söz konusu olabilir. Mesela Adıyaman da İl Özel idaresi moloz bertarafına yönelik olarak bir agrega üretimi karşılığında moloz işi verme ihalesine çıktı. Sonra tepkiler, itirazlar gelince durduruldu ihale...”

Sıkıntılı bir süreç yani. Maalesef buna benzer başka örnekler de var. Onun içinde zaten depremden dolayı yıkılan yapıların hafriyat döküm alanlarına taşınan molozlardan çıkacak hurda malzemelerin ayrıştırılmasına dönük ihale şartnamelerinde çok kritik olan şu madde yer alıyor: “Moloz döküm sahalarındaki malzemelerin ayrıştırılması sırasında bulunacak altın, para, silah vb. kıymetli eşyalar emanete alınarak kolluk kuvvetlerine teslim edilecektir. Kolluk kuvvetleri tarafından moloz döküm sahalarındaki gerekli tüm tedbirler alınacaktır. Molozların içerisinden çıkacak motosiklet, otomobil, kamyonet vb. araçlar moloz sahasında güvenlik güçlerine teslim edilecektir.”

Yine bir başka madde de “Yüklenici, yapılacak çalışmalardan baştan sonuna kadar moloz döküm sahalarında her türlü fotoğraf ve video görüntüsünü 24 saat esasına göre kaydederek idareye teslim edecektir” deniliyor.

Kısacası dememiz o ki; enkaz kaldırma işi zor olduğu kadar çok da hassas bir mesele...

Evet ayrıştırma ihalesi şartnamesinde molozlarda bulunacak altın, ziynet eşyaları idareye verilecek deniliyor ama bu daha çok da o işin yüklenicisi, özellikle o anki uygulayıcısının vicdanıyla da doğrudan bağlantılı bir durum... Daha da doğrusu bu bir vicdan sınavı aslında...

Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem Narin Güran cinayetine ilişkin kritik bilgi İstanbul'da polise saldırı: Şüpheliler gözaltında