Kadın Platformu'ndan anayasa düzenlemesine tepki: Başörtünün anayasa teklifi olması tesadüf değil. Toplum mühendisliğidir

Başörtüsü kanununun meclise sunulması, İçişleri Bakanlığı'nın kadın cinayeti verileri, dezenformasyon yasası... Kadını ve hakları ilgilendiren her konu gündemimizden hiç düşmüyor. Türkiye'de her gün bir kadının başına elim bir olay geliyor. Kadınların haklarını almak için direndiği, kadın cinayetlerini ve şüpheli ölümleri araştıran Kadın Derneklerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri Genel Sekreteri Fidan Ataselim gündemdeki konulara ilişkin soruları cevapladı.

Kaynak: Medyatava Özel

Kadın Cinayetlerini Duruduracağız Platformu Kadın Meclisleri Genel Sekreteri Fidan Ataselim, başörtüsü kanununun anaysal düzenlemeye götürülmesi, dezenformasyonla mücadele yasasının kadın cinayetleri üzerinde nasıl bir etki bırakacağını İçişleri Bakanlığı'nın kadın cinayetleri verilerini Medyatava için cevapladı.

Berfin Funda AÇIKBAŞ

Başörtüsü sorununa yasal çerçevede çözüm getirmek üzere TBMM’ye kanun teklifi sunulması hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Biz kıyafete karışılmamasını savunuyoruz. Geçmişte baktığımız zaman hepimizin hatırladığı gibi; okullarına giremeyen, kamuda çalışamayan kadınlar vardı sırf başörtüsü taktığı için. Güncel olarak da kadınların kıyafet bahanesiyle açık giyinmek bahanesiyle konserleri yasaklanıyor. Türkiye’de 2017 yılında şort giydiği için saldırıya uğradı kadınlar. Bu ülkede kadınlar giydiği kıyafetle çoğu zaman hedef gösterildi.

“BİR KESİM HAKSIZLIĞA UĞRADIĞINI İFADE EDİYORSA ‘SORUN YOK’ DENEMEZ”

Bizler “kıyafetime karışma” eylemi yapıyoruz Türkiye’nin dört bir yanında. Biz buradan yola çıkarak tüm kadınların kıyafet seçimlerinde özgür olması gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bununla çelişen bir durum içine girilmediği takdirde bizim karşı duracağımız bir şey de söz konusu değil. Fakat güncel tartışmalarda çok fazla görüyoruz, başörtüsü taktığı için ayrımcılığa uğrayan değil de daha açık giydiği için hedefe oturtulan kesim daha fazla olabilir. Bir toplumsal kesim eşitsizliğe haksızlığa uğradığını ifade ediyorsa böyle bir sorunumuz yoktur denilemez. Evet toplumsal olarak mücadelemizle bu tür sorunları daha az yaşıyor olabiliriz. Politik olarak çözüldü diyemeyiz ama hala.


“ANAYASA TEKLİFİ DE TESADÜF DEĞİL”

Ama şunu da belirtelim, muhalefetin bu teklifinden sonra siyasi iktidarın anayasa teklifini de tesadüf olarak görmüyoruz. Çünkü siyasi iktidar anayasayı değiştirmeyi, aileyi güçlendirme adı altında LGBTİ+ bireyler hakkında düzenlemeler yapacaklarını ifade etmişti daha önceden. Seçim sonrasında uygun bir zeminde anayasa düzenlemesi tekrar gündeme gelebilir. Haksızlığa uğrayan ve özneler ve siyasi partiler bu doğrultuda bir anayasa gündeme getirebilirler. Ama şu an mevcut iktidarın anayasa teklifini tartışmaya açmak demek bütün haklarımızın bertaraf olması demektir. Zaten siyasal meşruiyetini yitirmiş bir iktidarın bu yönüyle o eksikliğini gidermemeli kimse. Maalesef ki ne önerileceğini biliyoruz.

“AİLE KAVRAMINI YASALAŞTIRMAK TOPLUM MÜHENDİSLİĞİNE GİRER”

Anayasaya aile ile ilgili bir düzenleme giremez. Çünkü aile denen kurum tarihsel bir kurumdur. Aile hep sabit kalmamıştır. Dolayısıyla tarihle evrimleşen bir aile yapısına “ Aile şöyle olmalıdır, aile böyledir” gibi yaklaşımlar anayasa düzenlemeleri toplum mühendisliği anlamına, yani baskı ve zorlama anlamına gelir. Ama aile öyle bir yapı değil. Bunların gündeme gelmesi demesi demek medeni kanunla aldığımız kanunların elimizden alınması demek. Tekrardan ailenin reisi erkektir ibaresi mi konmak isteniyor?

“LGBTİ+ BİREYLERİN YURTTAŞLIK HAKKI ENGELLENMEK İSTENİYOR”

Ailenin neden, kimden oluştuğunu mu yazmak istiyorlar? Böylece kendi planladıkları ve istedikleri aile yapısını yasal onun dışındakileri yasa dışı ilişkiler olarak mı anlatmak isteyecekler? Bunun yapılmak istendiği açık. LGBTİ vatandaşları eşit yurttaşlık haklarının sınırlandırılmasıyla ilgili bir düzenleme olacağı çok açık. Bunun ayak seslerini LGBTİ+ karşıtı yürüyüşte gördük. Daha önce gökkuşağı yasaklanmış olsa bile gökkuşağı kullanmak yasaktır diye hiçbir yere yazamadılar. Çünkü bu yasada geçmez. Ama bu yürüyüşe valiliğin alan açması, RTÜK gibi bir kurumun bu yürüyüşü kamu spotu olarak vermesi ana akım televizyonlara yayınlatması, katliam seviciliğine ve LGBTİ+ ayrımcılığına bir tür yasal kılıf uydurmanın göstergesidir. Ama bizim mücadelemizle çelişmeyen bu baskı ve zorlamaları kapsamayan her türlü teklif bizimle çelişmez diye düşünüyoruz. Ama durum bundan çıkıp bir tehdit haline geldiğinde biz de kendi mücadelemizi veririz elbette.

Belli siyasi amaçlar uğruna kadınların istismar edildiğini söyleyebilir miyiz?

Bu anayasa önerisiyle evet var diyebiliriz.

Dezenformasyonla mücadele yasasının medyada kadın cinayeti haberlerini nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

Açıkçası bu yasası bizi nasıl etkileyecek göreceğiz. Biz her ay kadın cinayeti veri raporu veriyoruz. Bakanlık ise son 3 yılda yayınlamaya başladı. Ve deniliyor ki “Tek doğru veri bizim verimiz”. Bakanlığın verilerine göre kadın cinayetleri azalıyor. Bizim verilerimiz bunu göstermiyor…

“DEZENFORMASYONLA MÜCADELE YASASI HİÇBİR KADININ CİNAYETİNİ GİZLEYEMEZ”

Diyelim ki biz kadın cinayeti verileri yayınladık diye bize hapis cezası verecekler; versinler. O da bu mücadelede ödediğimiz bedel olur. Bizi korkutması mümkün değil. Biz mücadelemize güveniyoruz. Başımıza bir şey gelmez diyemiyoruz. Ama biz susmayacağız. Biz her ay kaç kadının nerede nasıl öldürüldüğünün, şüpheli ölümlerin peşini bırakmayacağız. Biz bir kadın cinayetinde kimin ihmali varsa söylemeye hukuki olarak da mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. Serpil Erfındık davasında bir kadının ölümünde ihmali bulunan, koruma kararını uygulamayan bakanlık, İl müdürlüğü ve yetkilileri bu yasayla toplumdan gizletmeye çalışabilirler. Ama izin vermeyeceğiz.

İçişleri Bakanlığı verileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Açıklanan verilerde bir düşüş kaydedildi.

Biz kendi verilerimize baktığımızda böyle bir azalma göremiyoruz.
İçişleri Bakanlığı eğer bu azalmaları kaydedebiliyorsa; yıllardır öldürülen bu mücadele uğrunda da can veren kadınların adlarını gazete küpürleri ile birlikte paylaşan verilerimizle kıyaslayabilir.


“TOPLUMUN İÇ FERAHLATMAYA İHTİYACI YOK”

2022 Eylül ayındaki kadın cinayeti verileri ile 2021 Eylül ayı verileri aynı. Bu hem bizim hem toplum için utanç kaynağıyken bir azalma söz konusu demek ne kadar doğru?

Biz zaten bu veri raporlarını bize bir açıklama yapılsın bir şekilde çözülsün diye yapıyoruz. Reklam afişi gibi oransal bir düşüşü ifade etmek doğru olmaz. Sayı vermek değil konu. Bunu yaparsanız size bir sorumluluk yüklenir. Toplumun iç ferahlatmaya ihtiyacı yok. Biz de istiyoruz zaten azalsın bitsin. Ama çelişkiler var. İkna edici olmuyor.

“KADINLARIN EN ÇOK ÖLDÜRÜLDÜĞÜ ATEŞLİ SİLAHLARA TEŞVİK SÖZ KONUSU”

Polis akademisi intiharla ilgili bir veri yayınlamış. Alt metni çok kapsamlı olarak intiharlarla ilgili bir veri hazırlanabiliyorsa kadın cinayeti verilerinin raporlanması da yapılabilir. Alt başlıklarıyla nedenleriyle raporlama çok başarılıydı. Bu veriler kadınlar için de yapılabilir. Altyapı yetersizliği gibi bir şey öne sürülemez. İç rahatlatmadan daha öte olmalı bu veriler.
Kadınlar en çok ateşli silahlarla öldürülüyor. Bu sadece Türkiye’de de değil. Dünya genelinde böyle. Ve kadınlar en çok evlerinde öldürülüyor. Raporlar da mevcut bunlarla ilgili.
Bunu açıkladığınız zaman evin içinde ne olduğuyla da ilgilenmeniz gerekir. Ailede erkeğin reis olduğu bir aile döngüsündense eşitlikçi ev politikaları yürütülmesi gerektiği ortaya çıkıyor.
Bireysel silahlanmanın teşviki söz konusu. Bunun teşviki yerine bireysel silahlanma yasaklanmalı.

Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Wanda Nara Siyah Tangasıyla Meydan Okudu! Şakir Paşa Ailesi'ndeki yatak sahneleri alev aldı! Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem