İranlı kadınlar konuştu. "Yaşamıyorum gün sayıyorum. Şeriat istemek için hasta olmak gerek. Laikliğinizin değerini bilin!"
İran'da Mahsa Amini'nin katledilmesi ile başlayan eylemler 6. gününde devam ediyor. İran'da direnen kadınlar Türk muhabirlere konuştu. "Türkiye'nin durumu bize göre çok iyi. Laikliğin değerini bilin, sahip çıkın. Şeriat istemek için hasta olmak gerek"
22 yaşındaki Mahsa Emini'nin 'başörtüsü kurallarına uymadığı' gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesi sonrası İran'da ortalık karıştı. Emini'nin ölümünden sonra başlayan gösterilerin şiddeti arttı. Rejim güçlerinin sert müdahalesi sonucu şu ana kadar en az 7 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin yaralandığı ve yüzlerce kişinin gözaltına alındığı kaydediliyor. Sokaklarda her şeye rağmen diren, taktıkları başörtüleri yakan, saçlarını kesen kadınlar; şeriat rejiminin yıkılmasını talep ediyor.
İRANLI KADINLAR KONUŞTU
Halk Tv muhabirlerine konuşan İranlı kadınlar direnişlerinin artık bir şeyleri değiştirmesini istiyor.
'YAŞAMIYORUM GÜN SAYIYORUM'
M.S., doğmadan önce molla rejimi ülkeyi yönetmeye başladı. Mollaların yönetiminden dolayı kendisinde pozitif hiçbir hissin oluşmadığını belirten M.S. devamında şunları söylüyor; "Evden çıktığım andan eve girene kadar hep söyleniyorum. Çünkü hayatımızı her gün mahvediyorlar. Sadece başörtüsü ile değil, işyerinde, toplu taşımada her yerde kötü muamele maruz kalıyoruz. Ölüm veya tutuklanma tehlikesi var. Her gün korku dolu anlar yaşıyorum. Trafikteki polisi bile gördüğümde kalbim dayanamayacak gibi oluyor. Yaşamıyorum. Sadece gün sayıyorum. İran'dan çıkmak istiyorum."
'MAHSA'YA DEĞİL BANA SALDIRIRLAR'
O da çoğu İranlı kadın gibi Mahsa Amini'nin ölüm haberini aldığında ağlamış. Mahsa Amini'nin yerinde kendisinin de olabileceğini söyleyen M.S., "Mahsa'nın saçı çok da görünmüyordu. Mahsa'ya bunu yapanlar, ben de dahil saçı daha fazla görünen kadınlara ne yapmaz ki? Beni Mahsa'nın yanına koysalar bana daha çok saldıracaklar. Beni de o parmaklıkların ardına koyarlarsa sağ çıkamayacağım" diyor.
'ŞERİAT İSTEMEK İÇİN HASTA OLMAK GEREK'
"Bizim şeriattan ne çektiğimiz ortada" diyen M. S. devamında şunları söylüyor; "Türkiye'nin durumu bize göre çok iyi. Laikliğin değerini bilin, sahip çıkın. Şeriat istemek için hasta olmak gerek. Rahat bir şekilde giyinip, gezmek niye sizi rahatsız etsin ki? Şeriat isteyenler bize baksın. İnanıyorum ki bizimle konuştuktan sonra bir daha şeriat istemeyeceklerdir. Gene şeriat isteyen olursa bilin ki çıkarı olacak, para ve şöhret kazanacak. Çünkü İran'da şeriatı savunanların yüzde 90'ı zengin, çok iyi konumlardalar. Devlet onların elinde. Şeriatı savunanlar bizi ezip yukarı çıkıyor. Biz hiçbir devlet işine giremiyoruz. Devlet işine girmek için yapılan sınavda yetenekler sorulmuyor. 'Cami halısının rengi ne? Nasıl namaz kılıyorsun?' gibi sorular soruyorlar."
MAHSA İLE AYNI YERE GÖTÜRÜLMÜŞ
Tasarımcı A.Z., 36 yaşında. Tahran'da anne ve bir erkek kardeşi ile yaşıyor. "Bu ülkede kadın olduğum için çok üzgünüm." A.Z.'nin ilk cümlesi derin bir sessizlik oluşturuyor. Ardından gelen, "Mahsa öldüğünde kendim ölmüş gibi hissettim" cümlesi de bu sessizliği sürdürüyor. A.Z. de yedi kere tutuklanıp Mahsa Amini'nin alıkonulduğu yere götürülmüş. "Polisin olduğu yerlere gitmemeye çalışıyorum" diyen Afsun, İran'a ait olduğunu ve burayı bırakmayıp özgürlüğünü almak için savaşacağını vurguluyor. A.Z., devamında "Konuşup gülmek istiyorum ama olmuyor. Bir kafeye gittiğimde herkes üzgün. Çünkü ne müzik var ne bir şey. Dans ettiğimiz gizli bir yerimiz vardı ama burayı da bulup kapattılar" ifadelerini kullanıyor.
'HER SABAH YALAN SÖYLÜYORUM'
41 yaşındaki S.Y., Tahran'da yaşıyor. Ev hanımı. Biri üniversiteye diğeri de ilkokula giden iki kız çocuğu var. S.Y.'nin, her anne gibi en çok endişelendiği en önemli şey çocuklarının can güvenliği. Çocukların evden çıkmasıyla başlayan dualar, çocukların eve dönüşü ile son buluyor. "Acaba sağ salim eve gelecekler mi, tutuklanacaklar mı" sorularını sormadan duramadığını belirten S.Y., "Mahsa öldüğünde, 'Büyük kızımızın başına böyle bir şey gelirse ne yapabiliriz' diyerek eşimle birlikte ağladık. Eğer bizim başımıza böyle bir şey gelirse kendimizi öldüreceğiz" diyor. "Bugün de hicabı tak, ilerde her şey güzel olacak" diyerek küçük kızına her sabah yalan söylediğini vurgulayan S.Y., devamında şu ifadeleri kullandı: "Çocuğumu yalanlarla büyüttüğüm için o kadar üzgünüm ki..."
PSİKOLOG AMA ONU DİNLEYEN YOK
Tahran'da psikolog olan A.D., 48 yaşında. Onun da biri kız biri erkek olmak üzere iki çocuğu var. Çoğu İranlı gibi A.D. de ülkeden ayrılmak istese de şartlardan dolayı bunu yapamıyor. A.D., "Şu an Türkiye'de veya başka bir yerde olmayı o kadar istiyorum ki... Gece gündüz; kaçış yollarını, bu yaştan sonra mesleğim varken başka bir yerde yaşamanın nasıl olacağını düşünüyorum" diyor. A.D., kızının, başta duyguları ve hisleri olmak üzere her şeyi sakladığını, gerçek bir hayatı yaşamadığı ve kendisi gibi olamadığı için çok üzüldüğünü söylüyor ve ekliyor, "Kızım bana, 'İşe gittiğinde saçına dikkat et, sana bir şey olursa nasıl yaşarım' diyor. Bir yıl sonra başıma ne gelecek, kızım ne durumda olacak diye düşünmeden duramıyorum." Bir psikolog olarak sabahtan akşama kadar insanların dertlerini dinlediğini belirten A.D. devamında, "Peki bizim gerçek dertlerimizi, beni kim dinliyor ki? Neden kimse sesimizi duymuyor?" diyor.