'İnsanın kitap yazma zamanını daha önceden satın alması gerekiyor'

Türkiye'de 'polisiye yazan kadın yazarlar' arasında akla ilk gelen isimlerden olan Ayşe Erbulak, yeni romanını Medyatava'ya anlattı.

Usta karikatürist Altan Erbulak'ın kızı, oyuncu, gazeteci ve bir süredir deyim yerindeyse yerli Agatha Christie olarak hayatımızda olan Ayşe Erbulak, 5. romanı “Anne Bak Kim Geldi?”yi okurlarıyla buluşturdu.



Labirent Yayınları'ndan çıkan yeni romanında yine psikolojik gerilimin sınırlarını zorlayan Erbulak, Türkiye’de kadının statüsü, anlaşmalı evlilikler, tüm bu sosyolojik algıları ve bu algıların edebiyata yansımalarını kitaba yansıttı.



Türkiye'de pek de alışık olamadığımız bir teknikle katili romanın başında paylaşan Erbulak, yeni kitabıyla ilgili Medyatava'ya özel açıklamalarda bulundu.





"Anne Bak Kim Geldi?" kurgu mu, yoksa içinde gerçek kesitler de içeriyor mu?



Gerçek kesitler var evet. Ama birbirini hiç tanımayan insanların küçük küçük hikâyelerinden kendilerine bir fantezi dünyası yaratarak onları bir saç örgüsü gibi, bir sepet gibi ördüm. Zaten kurguyu yapma zamanım 1 yıl, yazmam 20 gündü. Fakat önemli olan kurgu kısmı. Yani A noktasından B noktasına doğru gitmek gerekiyor. Zaten bir polisiye romandaki işin en zor kısmı bu. Okuru sürekli şaşırtmak, sürekli bir sonraki sayfayı okutma dürtüsü vermek gerekiyor.



Nasıl bir mesaj veriyorsunuz bu kitapla?



İnsanın içinde hem iyi hem kötünün olduğu mesajı... Kötülük yapan birinin hatta cinayet işleyen birinin çok da suçlu olmadığının mesajını vermek istedim. Finalde şöyle bir cümle var; "Siz hiç suç işlemediniz mi?" Bence herkes suç işliyordur. Mesela trafikte birisi ters yönden geldiğinde, o ters yönden gelen kişiye söyleniriz. Hiç mi ters yönden girmediniz bu güne kadar? Hiç mi sizin yüzünüzden trafik tıkanmadı? Suçluya kızdığımız vakit kendi içimizdeki suçlu potansiyeline de bakmak gerekir.





Suç işleyen insanların dışlanmak yerine yeniden topluma kazandırılması gerektiğinin önemine de vurgu yapıyorsunuz sanırım...



Aynen öyle... İnsanlara mutlaka bir şans vermek gerektiğini düşünüyorum.



Türkiye'de polisiye yazan kadın yazar sayısı oldukça az... Bu alana yönelme fikri nasıl oluştu?



Çok iyi bir polisiye okuruyum. Çok küçük yaşımda başladım polisiye okumaya. Agatha Christie okumaya 10-12 yaşlarımda başlamıştım. Hâlâ da çok okuyorum. Çok büyük bir kütüphanenin içine doğmuş olmak da bu okumayı çok geliştirdi. Karikatürist bir babanın kızı olmanın da büyük bir etkisi var tabii. Evde bolca karikatür ve yabancı kitap vardı.



Kitapta en çok ilgimi çeken şeylerden biri de tekniğiniz oldu. Katili okuyucuya kitabın başında vermişsiniz. Peki sonra kurguyu devam ettirmekte zorlanmadınız mı?



Çok zorlanıyorum. Ancak doğrusu bu. Kitabı tersten de yazabilirdim. 'Belma' evinde ölü bulunurdu. Kim öldürmüş diye herkes onu merak ederdi. O zaman da herkes tek bir soruyla ‘Belma'nın katilini arardı. Oysa biz 'Belma'nın katilinin kızı olduğunu biliyoruz. Ama sonra okura o kadar çok soru sorduruyorum ki okur son sayfaya kadar başka bir şeyle karşılaşıyor. Her sorusuna da başka bir soruyla cevap buluyor. Bence de daha zor bu. Öbür türlüsü çok kolay. Ancak öbür türlüsünü de ben okumam zaten.



Türkiye'de bu yöntemi ilk siz mi denediniz?



Evet, sanırım ben denedim.



Kitabın giriş bölümünde oğlunuz Dağhan'ın "Yazmaya devam et anne" dediğini belirtmişsiniz. Edebiyata ara vermeyi mi düşünmüştünüz?



Ara vermedim ama her yazmada da "Yok artık daha yazmayacağım" dediğim oldu yani o ayrı... Tabii benim çok mesleki şapkalarım var. Dağhan daha çok kitap yazmamı istiyor. Kitap yazmak çok büyük bir özgürlük ve insanın kitap yazma zamanını daha önceden satın alması gerekiyor.



Bu söylediğiniz çok ilgimi çekti. Peki nasıl satın alabiliriz o zamanı?



Sadece kitap yazarak geçimini sağlayan kaç tane yazar var? 10 taneyi geçmez. İnsanın kitap yazabilmesi için belli bir ekonomik yeterliliği olması lazım. O nedenle kitap yazma zamanını satın almış olması gerekiyor ki kitabı yazabilsin. Dağhan bana bu zamanı satın aldırttı. Oyunculuk yapmak yerine ‘Erbulak Evi’ni yöneterek daha çok vaktimin olmasını ve kitap yazmamı sağladı.





Oyunculuğu tamamen rafa mı kaldırınız yani?



Ben dizi insanı değilim. Çünkü erken yatıp erken kalkan biriyim. Çok düzenli ve sistemli yaşıyorum. Günümüz dizi sistemi benim yaşam tarzıma uygun değil. Ama bir sitcom veya bir moderatörlük olursa canlı yayın deneyimim de olduğu için ekranda moderatörlük gibi bir şey yapmak isterim. Ama o 180 dakikalık bitmek tükenmek bilmeyen sabahlara kadar süren çekimler, daha çok başrol oyuncularının pohpohlandığı, ikinci üçüncü rol oynayan insanlara aynı özenin gösterilmediği günümüz dizi dünyasında açıkçası kendime yer edinemem.



Peki ya gazetecilik?



Birden televizyonlar girdi devreye... Tabii o çok renkli bir dünyaydı. Ben de o sırada kendimi televizyon dünyasında buldum. Çok uzun yıllar Show TV'de yöneticilik yaptım. Erol Aksoy'la çalıştım. Çalışması çok zordu. Ama bugün şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki öğrendiğim birçok şeyi de Erol Aksoy'dan öğrenmişim. Yine Faruk Bayhan gibi çok usta isimlerle çalıştım. Gazetecilik çok güzel bir meslek fakat şunu da söylemeden edemeyeceğim; eğer sanatçı bir ailede doğmamış olsaydım, biyolog filan olurdum. Biyolojim çok iyiydi ve çok ilgiliydim.



Edebiyat nasıl girdi hayatınıza?



Lise yıllarımda kompozisyonum çok iyiydi ve edebiyat öğretmenim bana "Mutlaka yazarak hayatını kazanmalısın" demişti. Öğretmenimin ne dediğini 50 küsür yaşımda algıladım.



İlk o zaman mı hissetiniz o dürtüyü?



Açık konuşmak gerekirse o dürtüyü hissetmedim bile. Bir kitap yazmayı hiç hayal etmedim. Çünkü en başta söylediğim gibi insanın o zamanı satın almış olması gerekiyor. Mesela şu anda çok değerli senaristler var. Dizi yazıyorlar ama ben onların çoğunun kitap yazmak istediğine eminim. Ancak vakit bulup yazamıyorlar. Çünkü takır takır 180 dakikalık dizi yazmak zorundalar. Bence bugün hangisine isterseniz sorun, bir kitabı olsun ister yani.



Yeni bir kitap projesi var mı?



Şu anda 2-3 hikâyem var. Onu örmeye başlamam lazım. Ancak nereden baksanız yine 1 seneyi bulur.





Canan Kaya / Medyatava



canankaya@medyatava.com


























Son halini gören herkes aynı yorumu yaptı Okan Buruk'un özel isteği Michail Antonio Narin Güran cinayeti davasında yeni gelişme! Sıcaklıklar 15 derece birden düşecek Restorandaki yangından acı haber geldi Komutan askerlere cinsel saldırıda bulunmuştu...