IMF'in dergisinde Türkiye'ye övgü
Finance and Development Magazine dergisi Türkiye'ye ilişkin tesbitlerde bulundu.
IMF'nin "altın yılını" kutlayan yayın organı Finance and Development Magazine'in, 50'nci yaş gününe rastlayan Eylül sayısında Endonezya ve Türkiye, küreselleşmenin gelir farklılığını azaltıcı etkisinden yararlanan ülkelere örnek olarak sayıldı.
IMF'nin "altın yılını" kutlayan yayın organı Finance and Development Magazine, 50'nci yaş gününe rastlayan Eylül sayısında "küresel ekonomi" temasını işledi, geçen 50 yılda dünya ekonomisinde yaşananları ele aldı.
F&D'ye "Küreselleşmeyi biçimlendirmek" başlıklı makale yazan Financial Times Baş Ekonomi Yorumcusu Martin Wolf, küreselleşme sonucu dünya toplumlarında yaşanan olumlu gelişmelerin, merkezi planlama ve kendi kendine yeterliliğin reddi ve piyasa, rekabet ve açıklığın benimsenmesi sonucu medyana geldiğini bildirdi, "Küreselleşme bir küresel imparatorluk meydana getirmedi. Tarihte ilk kez entegre bir dünya ekonomisi çok sayıda bağımsız ülkede yerleşik ekonomik faaliyeti, ortak bir refah hedefiyle birbirine bağladı" dedi.
Küreselleşmenin "kusursuz olmasa da" işlediğini belirten Wolf, 1980'de küresel üretimde yüzde 24 olan mal, hizmet ve finans akışının, 2007'de yüzde 52'ye yükseldiğini belirtti. 1995-2012 arası dünya üretiminde "ticarete" konu malların oranı ise yüzde 16'dan yüzde 24'e yükseldi.
Artık bütün ekonomilerin ticarete daha açık hale geldiğini belirten Wolf dünya ticaretindeki artışın temelinde yükselen piyasalarda düşük maliyetle işçi temin edilebilmesinin yattığını bildirdi. Makaleden satırbaşları şöyle:
"-I. Dünya Savaşı'ndan önceki büyük fırsat özellikle de kuzey ve güney Amerika'da, gelişmemiş bir ülkeyi küresel piyasa için üretime dâhil etmekti. Bu kez en büyük fırsat, daha önceki izole milyarları, işçi daha sonra tüketici ve tasarruf eden haline getirmek. Beklendiği gibi ticaret yükselen ekonomilerde patlamaya yol açtı. 1990'da mal ticaretinin yüzde 60'ını yüksek gelirli ekonomiler kendi arasınd ayapıyordu, diğer yüzde 34'ü yüksek gelirlilerle yükselen piyasa ekonomileri arasındaydı ve sadece yüzde 6'sı yükselen ekonomiler arasında idi. 2012 itibarıyla ise oranlar yüzde 31, 45 ve 24.
-Küresel şirketler merkezi oyunculardır. Bunu, diğer göstergeler yanında, sınır ötesi mülkiyetle sonuçlanan doğrudan yabancı yatırım artışları ortaya koyuyor. 1980'de doğrudan yabancı yatırımlar ihmal edilebilirdi. Bugün sadece büyük değil (2005-2012 dönemi boyunca küresel üretimde ortalamada yüzde 3.2'si) istikrarlı bir akış var. Bunun "bir bilgi transferi kaynağı, sınır ötesi ekonomik entegrasyonun desteklenmesi için bir araç ve istikrarlı bir finansman biçimi" şeklindeki üçlü yararı kanıtlandı.
-Finansmanın diğer alanlarında istikrar daha azdı. Toplam sınır ötesi finansal akışlar 2007'de küresel üretimin yüzde 21'iydi ve zirveyi gördü, ancak 2008'de yüzde 4, 2009'da yüzde 3'e düştü. Ardından ılımlı bir toparlanma geldi. Ancak sınır ötesi borç verme, bono ihracı ve portföy sermaye akışı 2012'de bile kriz öncesi düzeye doğru toparlanma göstermedi. Sınır ötesine özellikle bankalardan borç vermeler, krizlerde genellikle olduğu gibi oynaktı.
-EMEK MOBİLİTESİ ARTIŞI YETERLİ DEĞİL-
-Ticaret, finans ve iletişim hızla büyüdü ancak, insan hareketliliği aynı şekilde olmadı. Uluslararası seyahate çıkan ve yabancı öğrenci sayısı belirgin şekilde artsa da göçmen sayısı, ücretlerdeki büyük uçurumlara karşın, küresel nüfus artışıyla aynı oranda yükseldi. Ticaret ve sermayedeki akışlar bir ölçüde insan hareketliliğinin yedeği oldu. Yoksul ülkelerden zenginlere doğru insanların göçetmesine yönelik büyük bir baskı hala var, özellikle Rio Grande ve Akdeniz'de.
-KONU REFAHA OLDUĞUNDA DAHA KARMAŞIKLAŞIYOR-
-Küreselleşme, sınır ötesi ekonomik etkinliğin artışı anlamına geliyor. Fakat konu refah olduğu zaman durum daha karmaşıklaşıyor. Küreselleşme aynı zamanda ekonomik etkinliğin dünyada hızla yer değiştirmesine neden oldu. 1990'da satın alma gücü paritesine göre ekonomide yüksek gelirli ülkelerin payı AB'nin yüzde 28, ABD'nin yüzde 25'lik katkısıyla birlikte yüzde 70 idi. 2019'da IMF'ye göre toplamda 46'ya düşecek. Aynı dönemde Çin'in payının yüzde 4'ten yüzde 18'e, Hindistan'ın payının yüzde 3'ten yüzde 7'ye çıktığı tahmin ediliyor. Bu kaymanın nedeni olan, en başarılı yükselen piyasa ekonomilerindeki hızlı büyüme, küreselleşme know-how ve ticarete erişim sağlamasaydı gerçekleşemezdi.
-ENDONEZYA VE TÜRKİYE...-
-Bir dereceye kadar hayat standartlarında bir yakınsama da meydana geldi. ABD'ye göre Çin'de kişi başına GSYH 1980'deki yüzde 2'den, bunun 2019'da yüzde 24'e çıkacağı tahmin ediliyor. Her türlü standarda göre bu sıradışı bir performans. Çin'in 2019'da satın alma gücü paritesine göre GSYH'da Brezilya'yı geçerek orta gelirli bir ülke haline geleceği tahmin ediliyor. Hindistan aynı şekilde daha ılımlı ölçekte olsa da bir yakınsama kaydetti. Endonezya ve Türkiye de oldukça iyi yaptı. Ancak Brezilya ve Meksika'nın 2019'da ABD'ye göre 1980'dekinden daha yoksul olacağı tahmin ediliyor. Küreselleşmenin sağladığı fırsatları yakalamak tersine dönüp zorlaşıyor." (ANKA)