İMF Dergisi'nden Araplara Türkiye tavsiyesi
IMF'nin yayımladığı Finance & Development dergisi Araplara Türkiye'yi örnek gösterdi.
IMF'nin yayımladığı Finance & Development dergisi Türkiye'nin kendisini küresel ekonomiye tamamen entegre olan başarılı bir Müslüman demokrasiye dönüştürdüğüne dikkat çekerek, "Arap dünyası da, yeni oluşan, girişimci coşkusuyla bütünleşen orta sınıfla büyüyebilir" görüşüne yer verdi.
-İŞLER HER ZAMANKİ GİBİ... DEĞİL-
John Hopkins Üniversitesi Gelişmiş Uluslararası Araştırmalar Bölümü Dekanı Vali Nasr, IMF'nin Finance & Development dergisi için yazdığı makalede, Arap Baharı'nı analiz etti. "İşler Her Zamanki Gibi ... Değil" başlıklı makalede Orta Doğu'da canlı bir orta sınıfın sürüklediği özel girişimciliğin, başarılı bir demokratik dönüşüm için anahtar olduğu belirtildi. Arap Baharı'nın Suriye ya da Yemen yerine Tunus'ta başlamasının rastlantı olmadığı, Tunus'un refah ve büyüme vaat eden bir ülke olduğu, büyük ve okuryazar bir orta sınıfa sahip bulunduğu belirtilen makalede, buradaki orta sınıfın görece liberal siyasi görüş ve ekonomik refah eşliğindeki siyasi özgürlüklere susadığı bildirildi.
Nasr görüşünü "Orta Doğu, Arap Baharı'nın getirdiği demokratik vaadin farkına varırsa ve dünya bunun getireceği küresel kazançtan yararlanacaksa bölge ve bölge dışı ülkeler, özel girişimi ve güçlü ve konuşan bir orta sınıfı desteklemeli" diye savundu.
-IMF DERGİSİNDE ARAPLARA TÜRKİYE ÖRNEĞİ-
Makalede 1960'larda İran, Pakistan ve Türkiye gibi büyük Müslüman ülkelerin nüfuslarının üçte birinden azının kentlerde yaşadığı ve yüzde 5'inin orta sınıf seviyesinde bulunduğu belirtilirken "Bugün bu ülkelerde nüfusun yaklaşık üçte ikisi kentlerde yaşıyor ve yaklaşık yüzde 10'u orta sınıf olarak niteleniyor. Orta sınıf daha geniş anlamda kayıtlı istihdam ve düzenli ücrete sahip, gelirlerinin üçte birini ihtiyari harcamalara ayırabilen kişiler şeklinde tanımlandığında, Pakistan'ın yüzde 15'i, Türkiye'nin de yüzde 30'u bu kesime giriyor. Sayılar, tanım daha az çocuğa sahip olmak ve çocuklar için yatırım yapmak gibi çağdaş aile değerlerine genişletilirse daha da yükseliyor. Bir tahmine göre İranlıların yüzde 60'ı bu grupta ya da girmek üzere bulunuyor."
Arap Baharı'nın orta sınıfın kültürel ve ekonomik emellerini elde etmek amacıyla siyasi değişim için bastırmasıyla başladığı kaydedilen makalede, "Tıpkı, kendisini küresel ekonomiye tamamen entegre olmuş başarılı bir Müslüman demokrasiye dönüştüren Türkiye gibi Arap dünyası da, yeni oluşan, girişimci coşkusuyla bütünleşen orta sınıfla büyüyebilir" denildi.
-BATININ ÇIKARLARI-
Makalede "ABD ve müttefikleri ne yapabilir? İlk çözüm bölgeyle ticaretin hızlandırılması. Batı büyük Orta Doğu'da, bölgeyle (Türkiye hariç) henüz çok az gerçek iş yapsa da, kendi çıkarlarını korumak için büyük kan ve para taahhüdünde bulundu" denildi.
-"MISIR'IN ERDOĞAN'I MURSİ"-
Arap Baharı'ndan sonra bölgede iktidarı devralan yeni kuşak liderlerin iş dostu" olmalarının yeni bir umut kaynağı olduğu kaydedilen makalede, "Mısır'ın Başkanı Muhammed Mursi ülkenin son başkanlık seçimleri sırasında kendisini (popüler iş yanlısı Türk başbakanına atfen) "Mısır'ın Erdoğan'ı' olarak biçimlendirdi. Ve Müslüman Kardeşler'in tüccar tabanı partiyi Arap dünyasında iş alemi öncülüğünde bir büyüme lehine cesaretlendirecek olması bilgece kabul ediliyor" denildi.
-ARAP BAHARI'NIN SIRLARI IMF DERGİSİNDE-
Makalede şöyle denildi:
"Tunus'ta protestolar 2011 Ocağında patlak verdiğinde ekonomi açık ve canlıydı. Nüfus eğitimli ve teknolojiye adapte idi, nüfusun beşte biri Facebook kullanıyor ve ülke içinde ya da dışarıdaki arkadaş ve ailelerle bağlantı kuruluyordu. Arap Baharı'na yolaçan onyıl içinde Tunus kıskanılacak şekilde "Arap dünyasının Çin'i' diye anılıyordu. Tunus yolsuzluklara karşın ihracat ve turizm aracılığıyla küresel ekonomiyle entegre oldu, büyük yükselen ekonomilerle kıyaslanabilecek büyüme oranı yakaladı, bu büyüme nihayetinde siyasi dönüşüm için bastıran bir orta sınıfa yolaçtı.
Arap dünyasında bir kuşaktan fazla korumacı ekonomi ve güçlü devlet sektörü inovasyon ve girişimciliğe zarar verdi. Sonuç olarak Arap dünyası diğer gelişmekte olan bölgelerin gerisine düştü. Yoksulluk ve hayal kırıklığını derinleştiren bir felçten muzdarip oldu. Ve bu durum, tek başına bölgedeki "genç nüfus yığını' tarafından daha ağır hale getirildi.
Bu resim değişmeseydi, Arap dünyası doğu Avrupa, Latin Amerika ve güneydoğu Asya'daki başarılı dönüşüm ekonomilerinin adımlarını izlemekte başarılı olsaydı bölge sadece demokraside başarısız olmayacak fakat aynı zamanda aha yoksul ve istikrarsız olacaktı. Bu da küresel güvenlik ve dünyadaki ekonomik refahı tehdit edebilecek devasa sosyal ve siyasi sorunlara yol açacaktı. En açık risk aşırılık ve terörizmin tanıdık ruhuydu fakat kardeşi kardeşle karşı karşıya getiren bölgesel çatışma, insani krizler ve Avrupa'ya büyük ölçekli işçi göçü de endişe verici tehditlerdi."
-2050'DE 1 MİLYAR ARAP OLACAK-
Şu anda 400 milyon olan toplam Arap nüfusunun 2050'de 800 milyona çıkacağı, Arap ekonomilerinin on yıl ya da daha fazla "kaplan-ekonomileri" gibi yüzde 9-10 büyüme oranına ihtiyaç duyduğu belirtilen makalede özel sektörün sağlaması gereken büyüme için reformlar gerektiği kaydedildi ve şöyle denildi:
"Küçük ve orta boylu girişim faaliyetinin bir bölümü sayesinde, bugünün karamsar tablosunun geçmişini arayabilir ve bölgede reel ekonomik değişimi hayal edebiliriz. Dubai, Malezya ve Türkiye'deki ekonomik reformlar ve Mısır, Pakistan ve Batı Şeria gibi yerlerde kamu denetiminde en mütevazı gevşeme bile -nadiren yeterli olsa da - yerel alışveriş ve küresel ticaret için ortam oluşturmuştur. Yerel girişimciler ve iş insanları bu değişimin avantajını görmeye başlamıştır." ANKA