IMC TV çalışanlarından Medyatava'ya mektup!
IMC TV çalışanları sendikalaşma ve kanal yönetiminin yaklaşımları ile ilgili olarak Medyatava'ya mektup gönderdi.
Kamuoyuna...
Biz İMC TV çalışanlarıyız.
Bu metnin ilk cümlesinin bu olmasının sebebi şu; biz bununla gurur duyuyoruz. Bu bir ayrıcalık, bu, ilkesel duruşun önemli bir parçası.
İnsanı odağa alan, demokratik, özgürlükçü, emeğin kutsallığına inanan, barışa susamış bir televizyon kanalı İMC. Asıl ayrıcalık ise bunların sözde kalmaması, hayali olmaması. Çünkü bu gerçek.
Yayın çizgisiyle, kurulduğu ve yayın hayatına başladığı ilk andan itibaren farklı bir yerde durdu İMC. Ona bağlanan umutlar, sahiciydi. Zira, 1 Mayıs günü yayın hayatına başlaması tesadüf değil.
Ancak geldiğimiz noktada, bizi hayal kırıklığına uğratan olumsuzluklarla karşı karşıyayız. İMC'nin misyonuyla taban tabana zıt bir davranış, şahit olduğumuz.
Sorun yönetiliş biçimimizle ilgili hoşnutsuzluğumuzdu. Sorunlarımıza yaklaşım biçimi, çoğu zaman çözüm odaklı olamadı. Sağlıklı ve saygılı bir iletişim kurulamadı. Mesleki yeterliliği ya da yetersizliğine bakılmaksızın, kolayca işten atılabilen arkadaşlarımız oldu. Bunların yanında taleplerimiz, düzelmesini istediğimiz koşullarımız vardı. Örgütlü olmaya, birlikte hareket etmeye karar verdik. İlk seçenek sendikalı olmaktı. Zira, İMC TV gibi bir yerde, sendikalı olmak bir başkaldırı değil, bir hak olmalıydı. Ama olamadı.
Önceleri bu girişim, olumlu karşılandı, daha sonra ise biraz bekleyin dendi. Beklemedik. Çünkü, belki herkes olmasa bile bu hareketi başlatan arkadaşlarımızın birer birer işten atılacağı kanaatine sahiptik. Güvenemedik. Ve sendikaya üye olma işlemlerini hızlandırdık. Amacımız herşeye rağmen sendikayı arkamıza alıp, pazarlık masasına oturmak, sendika temsilcilerini yönetimin karşısına çıkarmak değildi.
Üstelik; "Sendikalı olmak, İMC'nin anayasasına ters, örgüt istemiyoruz" dediler. "Sendika ağaları bu kapıdan giremez" tavrını takındılar. Üstelik bizim "emek dünyası" diye bir programımız, hemen her gün sendikal mücadeleye desteğimizi gösterdiğimiz haberlerimiz varken ve emek dünyasından konuklarımız kendilerine ses ve yer bulurken...
Ve hatta kendi aramızda temsilcilerimizin olmasını dahi kabul etmediler.
Yönetim bize taleplerimizin imkanlar ölçüsünde karşılanması sözünü de verdi. Herşeye rağmen bu söz, bizim umudumuz, sevincimiz oldu. Beklemeye karar verdik. Bu süreç içerisinde istediğimiz en önemli şey, hiçbir arkadaşımızın işten çıkarılmamasıydı. Ve yine olmadı.
Önce iki arkadaşımız tatmin edici bir açıklama yapılmaksızın işten çıkarıldı. Başka iki arkadaşımız arasında yaşanan bir tartışma ve sarfedilen sözler ise, o insanlar arasında çözülebilecek bir sorunken büyük bir krize dönüştü. Nihayetinde iki arkadaşımız daha işten atıldı.
Bu olay sonrası Eyüp beyin istifasını isteyen, yönetim anlayışı ve biçiminin değişmesi gerektiğini seslendiren arkadaşlarımız oldu. Yönetim bunu bir restleşme olarak algılamayı seçerek, 8 kişinin daha işten çıkarılmasına karar verdi. Bu noktada İMC TV yöneticilerine düşen görev, biraz çuvaldızı kendisine batırmak, özeleştiri yapmak, süreci bu noktaya getiren yaşanmışlıkları gözden geçirmek, sorunu çözme iradesi göstermekti. Hiç yanaşılmadı.
Eyüp Bey, bu kanalın temizlenmesi gerektiğine inanıyordu, işten çıkarılan arkadaşlarımızın bir zehir olduğunu açıkça dillendiriyordu.
Kanal yönetimiyle yaşanan olumsuzluklar, biriken kırgınlık ve kızgınlıklar, İMC TV'yi hak etmediği bir sona hazırlıyor. Hazırlarken, burayı var eden değerler aşınıyor. Bir yapıyı ayakta tutan ilkeler çatırdamaya başlıyor.
Arkadaşlarımızın ve bizlerin asıl kaybı, işsiz kalmak bir yana, inandığımız ve inandırıldığımız değerlere sahip olunamaması.
Biz bu nedenle sizden destek istiyoruz. Herşeye rağmen yıkıcı değil yapıcı olunabilmesi için yöneticilerimizden de hassasiyet bekliyoruz. İMC herhangi bir işyeri değildir. Siz de buna inanıyor ve gerçekten öyle olmasını diliyorsanız, sizi ses vermeye çağırıyoruz. Her ne yaşanırsa yaşansın, "emek kazansın" diyoruz.
Saygılarımızla...