İktidarın seçim stratejisi... Seçim barajı düşürülerek Millet İttifakı bölünecek mi? İYİ Partili Yokuş'tan flaş açıklama

İYİ Parti’li Yokuş, iktidarın barajı düşürerek partilerin ittifak yerine ayrı ayrı seçime girmesini ya da ittifakın dağılmasına yönelik bir düşüncesinin olduğunu söyledi. Yokuş, son günlerde çokça tartışılan 'çift maaş' meselesine de değinerek, "Üst düzey yöneticilerden bin 750 kişi en az iki maaş alıyor. Üst düzey yöneticilerde 11 maaş alan var" dedi.

İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Artı Gerçek’in sorularını yanıtlayan Yokuş, kamuda üst düzey yöneticisi olan bin 750 kişinin tamamının en az iki maaşı aldığını söyledi.

Yokuş, “Bunların arasında on bir maşı olan var. Düşünebiliyor musunuz bir bürokraside bir şahıs ayda 150 bin maaş alabiliyor. Böyle bir şey hiçbir dönem görülmemiştir” dedi.

İşte İYİ Partili Yokuş'un artigerçek'ten Seda Taşkın'a verdiği röportaj:

-Türkiye bir tarafta doğal afetlerle boğuşurken diğer tarafta da siyasette yoğun tartışmalara tanıklık ediyor. Siz Türkiye’deki genel atmosferi nasıl değerleniyorsunuz?

Ülkemizde her geçen gün farklı gündemlerle yüzleşiyoruz. Önce yangınlarda canlarımızı verdik, üzüldük. Daha bunların üzüntüsü ortadan kalkmadan bu defa da Karadeniz bölgesinde seller yaşandı. Doksana yakın insanımızı kaybettik. Üste üste gelen bu felaketler Türkiye’yi bir felaketler ülkesi haline getirdi. Daha bunları konuşamadan, Afganistan’dan Türkiye’ye yaşanan göçler gündeme geldi. Afganistan’dan kapımıza dayanan binlerce insan ve memleketin dört bin üstünde kayıtlı kayıtsız göçmen var. Türkiye konum olarak bakıldığında hep sorunlar yaşadı ama esas sorun her geçen gün Türkiye’de yaşanan yönetim zafiyetinin ortaya çıkması. Bunları hep beraber yaşadık.

‘TÜRKİYE SON ÜÇ YILDIR FRENİ BOŞALMIŞ KAMYON GİBİ SAVRULUYOR’

İktidarın yangınlara ve sellere müdahalede geç kalması birçok sıkıntı beraberinde getirdi. Daha acısı, her felaket sonrası devleti yönetenler ‘biz her ne kadar güçlü devletiz, dünyaya yardımlar yapıyoruz’ diyor ama kendi milletine gelince biraz pinti, vicdansız davranıyorlar. Hemen IBAN numarası veriyorlar, ama yabancı bir ülkeye 30 milyon doları hibe edebiliyor. Yani bütün bunlara baktığımız zaman Türkiye’de bir kargaşa ve yönetim boşluğu, hükümete güveni azalttı. Bu yönetim zafiyeti üç yıldır artarak devam ediyor. Hâlbuki yeni sisteme geçmeden önce bu sistemi savunan Cumhur İttifakı mensupları, ‘Türkiye uçacak, kaçacak, kalkacak, bürokratik oligarşi yok olacak, her şey daha iyi olacak’ dediler ama son üç yılda Türkiye maalesef freni boşalmış bir kamyon gibi savruluyor. Sadece içeride yaşanan felaketlerle bağlamıyoruz. Daha önemlisi ekonomik ve sosyal verilere bakıyoruz. 2018 genel seçim öncesi Türkiye tablosu ile 2018 genel seçim sonrası Türkiye tablosunu karşılaştırdığımız zaman, bütün ekonomik ve sosyal verilerin Türkiye’de kötüye gittiğini görüyoruz. Faiz, enflasyon yükseliyor, vatandaşın borçları artıyor. Daha önemlisi işsizlik almış başını gidiyor. Bunun üzerine pandeminin de gelmesiyle birlikte ticari hayat oldukça perişanlaşmış. Bu konuda yine iktidar sınıfta kaldı.

‘HALK İKTİDARA GÜVEN DUYMUYOR’

Pandemi ile mücadelede istikrarsız bir süreç yaşadık. Birbirine uymayan açıklamalara tanıklık ettik. Buna tanıklık eden halkımız artık iktidara güveni duymuyor. Devleti yönetenler bir hafta içinde ak dediklerine kara, kara dediklerine ak dediklerini de gördük. Böyle çelişkili bir ifadeler yumağı yaşıyoruz. Örneğin kendi ülkesindeki yangınlara müdahale edemeyen uçaklar Yunanistan’da olan yangınlara müdahale edebiliyor. Bu nasıl bir durum, nasıl bir anlayış? Yine Cumhurbaşkanı bir hafta içinde Afganistan’dan göçmen almaya devam edeceğiz diyor ancak bir hafta sonra burası sınırlarımız yolgeçen hanı olamaz diyor. Yani hangisi doğru, vatandaşın başı dönüyor. İktidarın çelişkili açıklamaları, vatandaşın devlete olan güvenini maalesef daha da azaltıyor. Bu güvensizlik yüzünden vatandaş önünü göremiyor, geleceğine umutla bakamıyor. Birçok vatandaş kendi imkânlarıyla baş etmeye çalışıyor. Yani insanlar hukuktan, devletin verdiği kredilerden, sözlerinden, umudunu kesmiş. Yarınlara umudu bakmayı umutmuş bir toplumla karşı karşıyayız. Türkiye bu yönetim zafiyeti içinde savrulup duruyor.

‘ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERDE ON BİR MAAŞ ALANLAR VAR’

En son 2022-2023 memur maaşlarının protokolü hükümet ve konfederasyon arasında yapıldı. Burada da gördük ki sayıları dört milyona yakın memur ve memur zamlarından yararlanacak memur emeklisi iki milyonu aşkın insan, büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Resmi enflasyon kadar bile zam alamayan ya da ‘biz sizi enflasyona ezdirmeyiz’ yalanı altında bir ortaoyununu altı milyon emekçiye dikte ettirdiler. Şimdi bunlara baktığımız zaman kamu liyakatsizlik yüzünden bir yönetim zafiyeti yaşıyor. Kamuda o denli bir üst bürokrasi var ki üst düzey yönetici olan bin 750 kişinin tamamının en az iki maaşı var. Bunların arasında on bir maşı olan var. Yani bunları anlatırken gerçekten çok üzülüyorum. Düşünebiliyor musunuz bir devlette, bürokraside bir şahıs ayda 150 bin maaş alabiliyor. Böyle bir şey hiçbir dönem görülmemiştir.

‘BİR YANDAN GÜÇLÜ DEVLET DİYECEKSİN DİĞER YANDAN IBAN VERECEKSİN’

Vatandaş bir yandan geçim sıkıntısı çekerken, bir yandan pandemi, ekonomik kriz, işsizlikle boğuşurken, Cumhurbaşkanlığı ve onun etrafında sistemde bulunan herkes bir eli yağda, bir eli balda kaynaklarımızı heba ediyor. Daha da acısı hükümet güya tasarruf genelgesi yayınlıyor ama cumhurbaşkanlığı ve TBMM harcamaları hariç diyor. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bir yandan biz güçlü bir devletiz diyeceksin, diğer yandan halktan IBAN numarası isteyeceksin. Bu çelişkiler bu baş döndüren uygulamaları vatandaş gördükçe nasıl hayal kurabilsin.

-Türkiye’de Cumhur İttifakının oylarının düştüğü yönünde tartışmalar devam ediyor. Muhalefette bir kesim erken seçim beklediğini dile getirirken, bir kesim ise erken seçim olmayacağını söylüyor. Sizce Türkiye’de bir erken seçim olur mu?

Son bir yıldır Türkiye’de erken seçim konusu konuşuluyor. Bu konuda siyasi iktidar her ne kadar 2023 yılında erken seçim yaparız dese de mutlaka bu kötü gidişin farkında olduğunu düşünüyoruz. Bu söylemi ile ya Türkiye’yi toparlayacak, bir düzlüğe çıkaracak ya da erken seçim diyecek. Ama hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de bir erken seçimin olabilmesinin şartı iktidar ve iktidar ortaklarına bağlı. Biz muhalefet olarak bu kötü gidişin daha da ağır sonuçlara yol açmadan erken seçimin olmasını, iktidarın görevi devretmesini istiyoruz. Cumhurbaşkanı Hükümet Sisteminin Türkiye’ye yararı olmadığı tam tersine zararı olduğu görülmüştür. Bu ucube sistemden kurtulmak için de muhalefetin ısrarla üstünde durduğu parlamenter sisteme geçilmesi yönünde bir çaba var. Bu da seçimlerle olacak. Seçim olur mu olmaz mı bilmiyoruz ama Genel Başkanımız bir buçuk yıldır pandemiye rağmen il il, ilçe ilçe geziyor. Siyasette yeni bir yol açtık. Biz bu yolda siyasette koltuk değil, ayakkabı eskiteceğiz.

‘İKTİDAR KARALAMA POLİTİKASINI SÜRDÜRÜYOR’

Amacımız halka gitmek, vatandaşın kıymetli olduğunu, vatandaşın maraba gibi davranılmaktan bıktığını göstermek istiyoruz. Bu görüşmelerden olumlu sonuçlar alıyoruz ve siyasette yeni bir çığır açmak istiyoruz. Muhalefet de iktidar da halkla bütünleşmelidir. Halkın sorunlarını yerinde izlemelidir. Cumhur ittifakı bileşenleri halktan kopuk, saraylarda yaşadıkları için halkın sorunlarına maalesef çok uzaktalar ve çözüm bulamıyorlar. Siyasi iktidarın tek anlayışı biz ne yaparsak doğrudur, bizim her yaptığımız iyidir, muhalefetin her yaptığı kötüdür anlayışı. Karalama, kandırmaca politikalarını sürdürüyorlar. Ama toplumla yüzleştiğimiz zaman gerçekleri görüyoruz. Siyasi iktidarın rakamlar üzerinden konuşarak Türkiye’yi çok güzel göstermesinin halkta bir yansıması yok. Halk her şeyin farkında.

-Muhalefetin sorumluluklarından bahsettiniz. Sizce Cumhur İttifakının oylarının azalması Millet İttifakına bir kazanım getirir mi? Muhalefetin bu durumda sorumluluğu nedir, nasıl davranmalı?

Yeni sistem yüzde 50+1kuralı ile parlamentoda çoğunluğu sağlayabiliyor. İktidarın yanında MHP görünüyor. Diğer muhalefet partilerinin hepsi iktidara karşı. Genel seçimlerde millet ittifakı dört partiden oluşuyordu. Demokrat Parti ve Saadet Partisi mali seçimlerde ittifakın dışında kendi adayları ile seçimlere girdiler. Ancak İYİ Parti ile CHP, Millet İttifakını sürdürdü ve mali seçimlerde birlikte girdiler. Görüntü bize şunu gösteriyor; muhalefet olan siyasi partilerin tamamı mevcut parlamenter sistemin dışına çıkmış olan bu ucube Cumhurbaşkanlığı Partili sisteminden rahatsız. Şu anda Cumhur İttifakı dışındaki tüm partiler bu sisteme karşılar. Seçimlere doğru muhalefet partilerinin büyük bir bölümü bir araya gelecektir.

‘HDP İLE İTTİFAK YAPMAMIZ SÖZ KONUSU DEĞİL’

Burada çok tartışılan hassas bir konu var o da HDP ile ittifak yapma konusu. Sayın Genel Başkanımız bunu zaman zaman dile getiriyor. Biz İYİ Parti ve Millet İttifakı olarak seçimde terörle bağını, ilişkisini koparmamış bir siyasi partiyle ittifak yapmamız zaten söz konusu olamaz. Geçen seçimlerde olduğu gibi HDP seçimlere doğru kendi bağımsız adayı ile girer. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birinci turda sonuç alınmazsa bile ikinci turda mutlaka Millet İttifakının adayı kazanacaktır. Millet İttifakını oluşturan partilerin dışındaki partilerde sistemin değişmesi için, parlamenter sisteme geçiş için Millet ittifakının adayını destekleyeceğini düşünüyoruz.

-Birçok siyasetçinin yargılandığı Kobane Davası başlayacak. Sizce olası seçime giderken HDP’ye yönelik bir kapatma durumu yaşanabilir mi? Sizce HDP’yi kapatmak bir çözüm olur mu?

HDP’nin yedek partisini kurmuş durumda. Yani HDP’nin seçime girmemesi gibi bir durum yok. Daha öncede benzer süreçler yaşanmıştı. Ama iktidarın bu konuda ne yapacağı belli değil. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve hukukun dışına çıkan herkes ceza almalıdır. Ancak siyaseti ve farklı düşünceye sahip olduğu için ceza olarak olmasını kim olursa olsun doğru bulmuyoruz. HDP’nin terörle ilişkisi kopmamıştır. Bu anlamda sıkıntılı bir süreç devam ediyor.

-Gündemdeki diğer konu başlıklarından biri de seçim barajının düşmesi. Barajın düşmesi sizce neye neden olur?

İktidarın barajı düşürüp, bazı partilerin İttifak yerine ayrı ayrı seçime girmesini ya da ittifakın dağılmasına yönelik bir düşüncesinin olabileceğini düşünüyorum. Ama tabi somut bir şey değil. Siyasi partiler bu durumda ayrı ayrı seçime girseler bile son aşamada Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçilmeyeceği ortada. İktidar isteği kadar seçim sisteminde oynarsa oynasın ikinci turda teke tek kalınacağı için bu ucube sistemden rahatsız olan herkes Millet İttifakının adayını destekleyecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerde her türlü şeyi yapacağını ve bunu partilerin içini karıştırarak, taraflar toplamak için her türlü yalanı kullanacağını hepimiz biliyoruz. Bugün Saadet Partisi’nde yaşanan olayların dalgalanmasının sebebi elini sokmasıdır. Gücü yeterse kedisinden kopmuş yeni parti olmuş yerlere de elini sokmaya çalışacaktır.

‘AK PARTİNİN VERDİĞİ İLAÇLAR ARTIK İYİLEŞTİRMİYOR’

Ne yapılırsa yapılsın milletin sağduyusu kararı vermiş durumda, artık millet yeter diyor. Yirmi yıla yakın bir süredir Ak Partiye oy verenlerin, artık iktidarı sırtında taşımak istemediklerini ve ama artık kararlarının değiştiğini söylüyor. Halk artık bir beklentisinin kalmadığını ve ülkedeki adaletsizliği, işsizliği görüyor. Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile Türkiye yönetilemez bir hale geldi. Bun gören vatandaş yine seçelim de bu durumu düzeltsin demez. Biz zamanlar Erdoğan’ın dediği gibi Ak Parti tam bir parti tam bir metal yorgunluğu yaşıyor. Hem kendisi hem etrafı yaşıyor. Şu an halktan kopuk sadece kendisini düşünen bir yapı haline gelmiştir. Bu yapıyı milletimiz de Ak Parti’ye gönül vermiş kişiler de görüyor. Bugün ülkemizde işsizlik varsa, gelir adaletsizliği varsa sorumlusu iktidardır. Bugün enflasyon alıp başını gitmişse, insanların borcu artmışsa, vatandaş nefes alamıyorsa bunun sorumlusu AK Partidir. Bunu düzeltmek için bir reçetesi yoktur. Yirmi yıl reçetesiz sunmuştur. Artık verdiği ilaçlar vatandaşta iyileştirme sağlamıyor.

-Ülkede var olan sorunlardan bahsettiniz. Peki, sizce çözüm yolu var mı?

Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi, devletin bakanlıklarını hemen hemen ortadan kaldırdı. Şu anda devlet öyle bir kötü yönetim içinde ki Cumhurbaşkanı ve etrafındaki ekip kadro ile yönetiliyor. Bakanlıklar sadece bir memur statüsündeler. Bakanların yetkisi yok. İki başlı bir yönetim var. Biliyorsunuz bürokraside eskiden her bakanlıkta müsteşarlık makamları vardı. Ama bu iktidar onları kaldırdı. Müsteşarlıkların yerine siyasi kişiler atadılar. Bakan yardımcısı diye. Hepimiz biliyoruz bakan yardımcıları hiçbir zaman bir bakan yurt dışına gittiği zaman yardımcısına vekâlet vermez. Bir başkana bakana veriyor. Bu ucube sistem içinde bürokrasi yara almış, çalışamaz durumda. Bir olay olduğunda Bakanlar yetki kullanamıyor. Hemen Cumhurbaşkanına ulaşmaya çalışıyor ve ondan gelecek talimata göre hareket ediyor. Bu da Türkiye’nin yönetilemediğini gösteriyor. Hâlbuki eskiden bakanlığın görev tanımı belliydi. O kurumlarda bir hiyerarşik düzen vardı. Ak Parti iktidarı boyunca kamu liyakatsiz atamalarla tamamen bir parti devletine çevrildi. Bu durum da hizmet olarak vatandaşa olumsuz olarak yansıyor. Sağlık hizmetlerini istediğimiz gibi alamıyoruz. Diğer sosyal hizmetleri alamıyoruz. Hantal bir yapı var, bunun nedeni de her şeyin bir kişiye sorulmasından kaynaklanıyor. Bu sistem ortadan kalkarsa vatandaşa devlet ihtiyacı olduğunda hareket kabiliyetini kazanacak.

BİM 29 Kasım Cuma 2024 indirim kataloğu yayımlandı Narin Güran cinayetinde katil belli oldu! Para çekme ve yatırma işlemleri değişiyor Bankalara dolar talimatı gitti! 9 kilo vermişti! Derin göğüs dekoltesi olay oldu Teğmenler soruşturmasında görevden almalar