İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da kar yağışının ardından son durumu açıkladı! Balıkçıdaki yemek görüntülerine gelen eleştirilere yanıt verdi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da kar yağışının ardından Afet Koordinasyon Merkezi'nde (AKOM) son durumu açıkladı. Balıkçıdaki yemek görüntülerine gelen eleştirilere yanıt verdi. İmamoğlu, "Büyükelçi ile yenilen bir yemekten bahsediyoruz. Buluşma gününü 20-25 gün önce belirlemiştik. Gizli bir görüşme değildi, kamuya açık alandı. Sohbet ettik, yemeği, ülkemizi, İngiltere ilişkilerini konuştuk."
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da kar yağışının ardından Afet Koordinasyon Merkezi'nde (AKOM) son durumu açıkladı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan 'yemek' tartışmalarıyla ilgili de konuştu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, son 2 gündür yaptığı gibi, kamuoyunu, kentte yaşanan kar felaketinin boyutlarıyla ilgili AKOM’dan bilgilendirdi. İBB’nin karla mücadelesiyle ilgili detaylı bilgiler paylaşan İmamoğlu, “2,5 yıllık, 30 ayı geçen görev süremiz süresince hep söylediğimiz bir şey var. Asla, ‘Biz ve onlar’ diye bir bakışın sahibi olmayacağız. İstanbul, bir bütündür. İstanbul'un her kurumu, iyi niyetle İstanbulluya hizmet etmek durumundadır. Bu akılla, bu bakışla, her arkadaşımızın refleksini ona göre geliştirerek İstanbul'a hizmet etmesi şarttır. Bunu temsil etmeye de devam edeceğiz” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, kentte son günlerde etkili olan kar yağışı sonrasında yaşananlar ve gündeme ilişkin konularla ilgili gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. 24 Ocak günü akşam saatlerinden itibaren etkili olmaya başlayan yağış sonrasında, kentin bazı noktalarına, 8 saat içerisinde, metrekareye 60 kilogram kar düştüğü bilgisini paylaşan İmamoğlu, “Bu, gerçekten son yılların belki de 20-30 yılın en yoğun kar yağışının bir anda düştüğü bir süreci tarifliyor. Bu bakımdan yoğun bir kar yağışıyla karşı karşıya kaldık. İstanbul, böylesi anlarda, yani afet diye tanımlayabildiğimiz bu tür anlarda nasıl yönetiliyor ya da nasıl süreç işliyor diye baktığımızda da bazı yollarla ilgili farklı kurum ve kuruluşların yetki alanları var. İBB’nin yetki alanları var, ki bu sorumlu olduğu yol ağı, yaklaşık 4023 kilometre. Ama bunun dışında, Karayolları’nın sorumlu olduğu yol ağları var. Bir de anlaşma gereği üçüncü köprü yol hattı ve bağlantılarının sorumlu olduğu bir özel şirket var; yapılan ihalenin şartnamesi gereği. Dolayısıyla, bu üç hat önemli. Çünkü ana arterlerde bu üç hat çok fazla konuşulur ve tartışılır oluyor. Bunun bilinmesi lazım” dedi.
“İSTANBUL, BİR BÜTÜNDÜR”
Bunun dışında 39 ilçenin de sorumlu olduğu alanlar olduğunu hatırlatan İmamoğlu, “Burada sürece başından beri, yani 2,5 yıllık, 30 ayı geçen görev süremiz süresince hep söylediğimiz bir şey var. Asla, ‘Biz ve onlar’ diye bir bakışın sahibi olmayacağız. İstanbul, bir bütündür. İstanbul'un her kurumu, iyi niyetle İstanbulluya hizmet etmek durumundadır. Bu akılla, bu bakışla, her arkadaşımızın refleksini ona göre geliştirerek İstanbul'a hizmet etmesi şarttır. Sadece afet anında kar yağdığında değil, hangi husus olursa olsun; planlamadan yeşil alan düzenine ya da sokak hayvanlarından başka hususlara varıncaya kadar, mutlak ve mutlak bizim hizmet anlayışımız budur, diye her yerde dile getirdik ve bunu temsil etmeye de devam edeceğiz” diye konuştu.
“BU DİL DEĞİŞMEDİĞİ SÜRECE, ÜLKENİN
GÜNDEMİ, GERÇEK KONULAR OLMUYOR”
Süreç boyunca kamuoyunu Afet Koordinasyon Merkezi’nden (AKOM) bilgilendirdiklerinin altını çizen İmamoğlu, “AKOM'da sizlerle beraber buluşmaya başladığım andan itibaren, koordineli çalışma hususundaki dilimize de sahadaki işleyişimize de tavrımıza da çok dikkat ettik ve halen de dikkat ediyoruz. Bundan sonra da edeceğiz. Kim ne derse desin. Zaten bu dil değişmediği sürece, gerçekten ülkenin gündemi, gerçek konular olmuyor. Çözüme kavuşması gereken sorunlar konuşulmuyor. Ne yazık ki, bazen saçma sapan konular ya da bir kısım hususlar toplumun gündeminde ön sıralara oturmak zorunda kalıyor” ifadelerini kullandı. İBB’nin kar çalışmalarıyla ilgili detaylı rakamlar paylaşan İmamoğlu; yolların açılmasında ulaştırmaya, sokak canlılarından yolda kalan araçların çekilmesine, evsizlerin barınmasından tuz stoklarına kadar birçok konuda bilgilendirmelerde bulundu.
VATANDAŞLARA ÖZEL TEŞEKKÜR
Devletin tüm kamu, kurum ve kuruluşlarının çalışmalarını, büyük oranda yollarda bırakılan araçların güçleştirdiğini aktaran İmamoğlu, “Bunu engellemek maksadıyla, gün gün hem biz hem Sayın Valimizin mütemadiyen açıklamalarımız oldu vatandaşlarımızın sokağa çıkmaması, mecbur olmadıkça araçlarıyla sokağa çıkmaması, toplu taşıma vasıtalarını kullanması hususunda. Sayın Valimiz, birkaç kez farklı konularda alınan kararları tebliğ etti” dedi. Alınan kararları özetleyen İmamoğlu, “Bizler, birkaç kez bu konuda çağrımızı yineledik ve vatandaşlarımızın hassasiyet göstermelerini istedik. Bu çağrılarımız cumadan başladı. Bütün yaşanan aksaklıklara, eksikliklere rağmen, bizim de hatalarımız olmuştur kurumsal olarak diğer kamu kurumlarının da. Vatandaşlarımızın da bu söylediğimiz çağrılara uymayan bir kısmı olmuştur, ama büyük oranda vatandaşımızın bize eşlik etmesi, bizimle beraber düşünmesi ve trafik yoğunluğunun bu yönde azalması bizi ziyadesiyle mutlu etmiştir. Bu anlamda, bu vatandaşlarımıza teşekkürlerimi ilettim” şeklinde konuştu.
“12 SAATTE TRAFİK AKIŞKANLIĞINI SAĞLADIK”
Bu tür afet anlarında, kamu kurumlarının çalışmaları kadar, vatandaşın katılımının da sürece dahil olmasının sorunların çözümüne yardım edeceğini belirten İmamoğlu, “İBB olarak, sorumlu olduğumuz alanlarda, yoğun kar yağışının başladığı andan itibaren 12 saatlik süreçte, birebir burada da takip ederek, sahada da bizzat yerine gidip denetleyerek, büyük bir ekiple ama yönetici ama buradaki diğer kamu kurum kuruluşları ama valilikle kurduğumuz sıklıkla irtibatlarda, hangi noktada zafiyet varsa, giderek, özellikle kendi yetki alanımızla ilgili, 12 saatte akışkanlığı sağladığımızı ve insanlarımızın o yolları kullanma imkanlarını sağladığımızı buradan duyurmak isterim” bilgilerini paylaştı.
“2004’TE, 16-17 SAAT ARAÇTA MAHSUR KALMIŞ BİRİSİYİM”
Kar yağışının, özellikle kentin batı aksındaki ilçelerde etkili olduğunu hatırlatan İmamoğlu, “Çatalca, Arnavutköy Sarıyer hattından başlayan ve içeri doğru Başakşehir, Esenyurt, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Avcılar hattında, D100 karayolunda etkili olacağını da biliyorduk, TEM'de olduğu gibi. Burada kesintisiz metrobüs hatlarımızı çalıştırdık. Hiç kesintiye uğramadı. Bu önemli bir şey” dedi. Metrobüs hattında 33 iş makinesinin sürekli çalıştığını vurgulayan İmamoğlu, “Kesintisiz, vatandaşlarımızı gidecekleri yere eriştirme konusunda çaba gösterdik. O bölgede bulunan ilçe belediyelerini bizzat aradım. Çünkü o bölgede görev yapmış birisiyim, yaşamış birisiyim. 2004’te, 16-17 saat araçta mahsur kalmış birisiyim. Bunları biliyorum. Neyin, nerede ihtiyacı olduğunu test etmiş bir İstanbulluyum aynı zamanda. Araçların teminiyle, özellikle metrobüs duraklarından, açık olan yollardan evlerine yakın bir şekilde nakillerinin sağlanması hususunda, ilçe belediye başkanlarından da destek istedim. Ve bunu büyük oranda sağladıklarını da takip ettim.”
“VALİMİZLE BİRLİKTE BEKLEYEN TIRLARA ÇÖZÜM ARAYIŞIMIZ SÜRMEKTE”
Metroların süreç boyunca 02.00’ye kadar hizmet verdiğini aktaran İmamoğlu, kentin kırsalındaki köy yollarında da kapalı yol bulunmadığı bilgisini paylaştı. Sabah saatlerinde Vali Ali Yerlikaya ile telefon görüşmesi yaptığını kaydeden İmamoğlu, “Sayın Valimizle, özellikle Hadımköy-TEM gişelerinde yığıntı halinde bekleyen tırlara çözüm arayışımız sürmekte. Orada yöneticilerimiz var. Bir kısım önerilerimiz var. Tırların, sanayi kuruluşlarına ulaşmasıyla ilgili bir çabası olduğunu biliyoruz. Orada sanayi tesislerinin içine girerek, yanaşacakları yeri bile temizlemeyle ilgili arkadaşlarım çalışmalarını, emeklerini, oradaki kurum ve kuruluşlarla yerine getiriyorlar. Ama ciddi sayıda tırın beklediğini biliyoruz. Ve bu noktada bazı önerilerimiz var hem emniyete, hem karayollarına. Muhtemelen Vali Bey’in oradaki görüşmeleriyle beraber, teknik bir sorunu aşıp, oradaki yığılmayı da inşallah hızlıca çözmüş olacağız” diye konuştu.
“20 MİLYONLUK BİR KENTTE ‘SIFIR SORUN’LA
SÜREÇ YAŞAMASINI BEKLEMEK HAYALCİLİK OLUR”
Yaptıkları çalışmalarla İstanbul'u ııı sorunsuz bir noktaya taşıdıklarının altını çizen İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Kar süreçlerinde, -16 milyon diyoruz ama- mültecisiyle, sığınmacısıyla, konuklarıyla, öğrencileriyle 20 milyonluk bir kentin sorunsuz bir süreç yaşamasını, yani ‘sıfır sorun’ süreç yaşamasını beklemek hayalcilik olur. Elbette mağdur ettiğimiz, yolda, değil 5-6 saat, 4 saat, bir saat, yarım saat bile beklettiğimiz vatandaşlarımıza dönük söyleyeceğimiz tek şey vardır: Özür dileriz. Bunu istemezdik. Ama bu bir doğal afet sürecidir. Gerçekten hiçbir vatandaşımızın burnunun kanamaması, bir can kaybının olmaması afet sebebiyle, sevindiricidir. Allah esirgesin. Allah korusun. Bu yönüyle hareket ettik. Ama günün sonunda iddiayla söylüyorum ki; hızlı bir çalışma yapılmıştır. Kaliteli bir çalışma yapılmıştır. Dilini bozmayan ve kurumları ayrıştırmayan, işte burada bulunduğu gibi omuz omuza hissetmeye çalıştığımız bir süreç yönetilmiştir. Her aşamasında bilgi paylaşımını, paralel bir biçimde arkadaşlarımızın bağlantıda oldukları kurumların bölge müdürleri, vali yardımcıları ya da diğer müdürlüklerle sürekli irtibatta olduğunu; genel sekreterimiz, genel sekreter yardımcılarımız, daire başkanlarımız, diğer kurumlarımızın genel müdürleri nezdinde sürekli iletişimde olduğunu biliyorum. Bu konudaki iletişimi, Sayın Valimizle her an açık tuttuk. O da bize taleplerini iletti. Biz de kendisini bilgilendirdik. Bazen dayanışmaya dönük de önerilerimizi sunduk. Bizim tarafımızdan izlenen mekanizma, süreç, budur. Diğer yönüyle izlenen mekanizmaları ya da ortaya konan buluşmaları, milletimizin takdirine bırakıyorum. O benim konum değil.”
GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLADI
İmamoğlu, değerlendirme konuşmasının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin soruları ve İmamoğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle oldu:
- Sarıyer'deki restorana girdiğiniz esnadaki fotoğraflar, sosyal medyada çok konuşuldu. Bununla ilgili bir açıklamanız olacak mı? Yine sosyal medyada restorana giriş, çıkış güvenlik kamera görüntüleri yayınlandı. İçeride ne kadar kaldığınız, süre de dahil olmak üzere bu kamera görüntülerine yansıyordu. Bununla ilgili de bir açıklamanız olacak mı?
“GİZLİ BİR YEMEK DEĞİL”
Önce şunu söyleyeyim. Yoğun bir gündemde çalışırken, böyle bir yemeğe gitme meselemin bu kadar gündeme taşınılmasını, taşıtılmasını ve bu süreçle ilgili manipülasyonun şaşkınlıkla takip ettiğini ifade edelim. Çünkü, bir büyükelçiyle, Türkiye'nin en yoğun ilişkide bulunduğu bir ülkenin temsilcisiyle, ana temsilcisiyle, bir büyükelçiyle yenilen bir yemekten bahsediyoruz. Kaldı ki bu yemek, daha önce İBB’yi ziyaret etmiş, kendisiyle beraber resmi bir görüşmemizi yapmış ve akabinde böyle bir buluşmayı da tasarlamış bir belediye başkanıydım. Ve biz, yaklaşık 20-25 gün önce böyle bir buluşma gününü netleştirmiştik. Hatta gideceğimiz mekanı da belirlemiştik. O mekanda gizli bir yemek değil bu. Zaten kamuya açık bir alan. Yani gidip gördüğünüzde göreceksiniz ki, her tarafı cam, çerçeve, pencere olan, benim 23 yıllık gittiğim bir mekan, yirmi üç yıldır müşterisiyim. Tabii ki orada yaşanan bazı hususlar beni üzmüştür. Bunu ifade edeyim. Ama neticede şeffaf bir yemekti.”
“GÜN BOYU SÜREN ÇALIŞMALARDAN VAKİT AYIRDIK””
“Sayın Büyükelçi, bu kararağmen, verdiği söz gereği, bir gün önce Ankara'dan kalkıp İstanbul'a gelmişti. Gün boyu hem burada hem sahada yaptığım çalışmalardan sonra bir vakit dilimini ayırıp, oraya gidip, bu resmi buluşmayı gerçekleştirdik. Tabii ki hususi bir tarafı var. Eşlerimizle beraber yaptık. Yine elbette ki sohbet ettik, yemeği konuştuk, ülkemizi konuştuk, ülkemizle İngiltere arasındaki ilişkiler üzerine sohbet ettik. Yani bir İBB Başkanı'nın karla mücadele kadar, dünyanın bu tarz ülkelerinin büyükelçileri veya başkonsoloslarıyla kurduğu ilişki ya da kuracağı ilişki, o kadar görevlidir ve sorumluluğudur. Bunu da layıkıyla yerine getiriyorum. İddiayla söyleyeyim ki; bu 30 ay içerisinde, belki de tarihinde ilk defa, bu kadar yoğun dış ilişkiler konusunda ilgi gören bir İstanbul yönetimi var. O bakımdan ben, bunun tabii ki hakkını vermek zorundayım.”
“SÜRECİ ARKADAŞLARIMLA BERABER KONTROL EDİYORUM”
“Ancak tabii ki sürecin sonrasıyla ilgili tarafı, beni çok ilgilendiriyor. Bir kere oradan görüntü verildi. Birileri tartıştı, birileri savundu, birileri yerdi. Hakaretle etti. Bunların hepsi bir kenara. Hiçbiri beni çok fazla ilgilendirmiyor. Bunlarla ilgilensem zaten işimi yapamazdım ben burada. Çünkü, 2 gündür ben buralardayım, sahadayım. Ve süreci arkadaşlarımla beraber kontrol ediyorum. Kaldı ki, bir belediye başkanının, 1-2 saatbir başka yere gitmesi kadar bir doğal bir şey olamaz. Burada benim genel sekreterim var. Yardımcılarım var. Daire başkanlarım var. Kurum, kuruluşlar var. Sahada on binlerce çalışanımız var. Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi, insanların aklındaki gibi, ‘her şey’ anlamını taşımıyor bizim çalışma tarzımızda. Bizim için her şey, hepimiz demek. Dolayısıyla her arkadaşımız, sorumluluğunu yerine getirme konusunda hassas davranıyorlar. Zaten bir eksiklik de yaşanmadı Allah'a şükür. Yaşanmayacak da. Biz ekibimize de güveniyoruz.”
MOBESE GÖRÜNTÜLERİNİN SERVİS EDİLMESİNE TEPKİ GÖSTERDİ
“Ama sonrası önemli. Yani bu konunun devletin imkanları, bakın devletimizin imkanları kullanılarak, bir MOBESE kamerasının görüntülerinin böylesi bir magazinsel, kaotik bir sürecin parçası yapılacak şekilde servis edilmesinin sağlanmasının karşısında ben takipçi olacağım. Yani bu önemli bir meseledir. Çok çok önemli bir meseledir. Bu iş kişisel de bir meseledir. Ben bu konudaki düşüncemi, İstanbul Valisi Sayın Ali Yerlikaya'yla, dün paylaştım. Bugün de paylaştım. Çünkü, İstanbul'un mülki amiri olarak, bu konuda benim tereddütlerimi gidermekle görevli olduğunu, bu şehrin bazı görevlilerinin… Çünkü ona bakan yetkililer var. Kaldı ki, özellikle kamera sistemleri bir suçun önlenmesi, bir suçlunun tespiti, bir kazanın tespiti için kullanılır. Bakın, şurada görüntüler var. Bu kameralardan biz, İstanbul'u takip ediyoruz. Ama bir görüntüyü, hiçbir arkadaşım, hiçbir yere servis edemez. Bunun kuralları vardır.”
“HUKUKİ OLARAK TAKİPÇİSİ OLACAĞIM”
“Genel Başkanımız da dile getirdi. İşte bazı takip iddiaları, bazı işte dinlenme vesaire iddiaları dile getirdi. Hani bundan çekinmeyiz yani. Takip ediliyoruz, dinleniyoruz… Yani hukuksal tarafı ayrı. Bunlar varsa eğer, bilmiyorum ben. Ama MOBESE gibi hususların ne için kullanılacağı yazıyor. Diyor ki; ‘Suçluların takibi, olayların tespiti vesaire.’ Yani bu, sürecin bir parçası yapılarak servis ediliyor. Birileri bunu kullanıyor. Bu önemli bir meseledir. Çok önemli. meseledir. Bunu yapan kim ise, bunun talimatını veren kim ise, buna müsaade eden hangi sistem ise, önemini bir insan şu an gözlerimin içine bakarken anlayabilir. Mevcut konunun önüne geçmesin diye bu kadar konuşuyorum ama önemini nasıl hissettiğimi, ne kadar önemli bulduğumu ve hukuki olarak takipçisi olacağımı, arayışlarımın, mücadelemin devam edeceğini de buradan ısrarlı bir biçimde ifade edeyim.”
“AÇIKLAMALARIMI SOSYAL MEDYADAN YAPTIM”
- İktidar kanadı sizi hedef aldı. Çalışmaları bizzat yönettiğinizi biliyoruz. Daha erken bir açıklama yapabilirdiniz. Fakat neden akşam saatlerini beklediniz?
Ben, açıklamalarımı, Twitter veya bazı sosyal medya kanalları üzerinden yaptım zaten. Gerekli bulduğum uyarıları yaptım. Süreçleri takip ettim. Elbette ki AKOM'daki görevimi her an, her noktada yapmanın, bu şekilde duyurmanın bir anlamı yok. Çünkü o anda acil kararlar veriliyordu. Biz de acil onlara eşlik etmeye gayret ediyorduk. Sonra en doğru bulduğumuz, ki olayın sıkışıklığı dile geldiği ortamdan itibaren de AKOM’a gelip… AKOM, zaten bizim merkezimiz. O anda AKOM'a gelmedim. Daha önce de geldim. O gün daha önce de buradaydım. Olay yoğunlaşmıştı, kar yoğunlaşmıştı. Ve çözümleri buradan takip etmeye, anbean milletimizi bilgilendirmeye devam ettim. Şu an halen devam ediyorum. Bugün itibariyle süreç toparlandı. Bundan sonra gelip AKOM'dan bu tür bilgilendirmeleri yapmam. Ama uygun gördüğüm cümleleri, elbette sorular geldiğinde, onlara, ama sosyal medya üzerinden ya da başka kurumlarımızın sosyal medyaları üzerinde açıklamalara devam ederim.”
ATATÜRK HAVALİMANI SORUSU
- En çok konuşulan konulardan bir tanesi havalimanı meselesiydi. İstanbul Havalimanı'nda çok sayıda yurttaş mağduriyet yaşadı. Bu süre zarfında İstanbul'a gelen İçişleri Bakanı ve Ulaştırma Bakanıysa Atatürk Havalimanı’na inişini gerçekleştirdi. Bu da kamuoyunda en çok konuşulan noktalardan bir tanesiydi ve eleştirilerin hedefi oldu. Siz de daha önce Atatürk Havalimanı'nın önemine dair birçok açıklama da yapmıştınız, milli servet değerinde olduğu vesaire yönünde. Burada da aslında bir noktada ortaya da çıkmış oldu diyelim bu kar yağışıyla beraber. Bu noktadaki düşünceleriniz neler?
“GERÇEK VE ACI MESELELER BUNLAR”
“Gerçek meseleler bunlar. Gerçek ve acı meseleler bunlar. Vatandaşımızın bilmesi gereken, konuşulması gereken meseleler de bunlar. Sorunuza teşekkür ediyorum. ‘Hiç bu konuyla ilintili değil’ demeyelim. Çok ilintili. Çünkü, orada kontağını kapattığınız andan itibaren 4 milyar euroluk bir yatırımı çöpe atmış olursunuz. Uzmanlardan hem seçim öncesi hem seçim sonrası hem de daha sonra yaptığımız ulaşım çalıştayında bu konuyla ilgili ayrı bir masada görüşmeler, ayrı bir platformda konuşmalar oldu; orada dinledim. Bu kadar uzmanın bana anlattığı şu: Atatürk Havalimanı kullanılmalı. Çöp yaptık Atatürk Havalimanı'nda. Dünyanın hiçbir yerinde yok. Daha acısı ne? Atatürk Havalimanı, hani tartışılırken, konuşulurken, pandemi döneminde bizim en az 4-5 olgun teklifimiz yazılı olmasına rağmen, -bir sahra hastanesinin nasıl kurulacağını bilerek söylüyorum- yüz milyonlarca lira para harcanarak, güzelim pisti heba edilerek, bir kulübe mantığında oraya bir hastane yapıldı sözüm ona.”
“BİR PİSTİ PALDIR KÜLDÜR BERTARAF ETMENİN ANLAMI NEYDİ?”
“Basın mensuplarına buradan söylüyorum. Şu anda gidin bakalım, o hastane yüzde kaç kapasiteyle çalışılıyor? İçinde ne var? Bu kadar yüz milyonlarca lira harcanıp, bir pisti paldır küldür bertaraf etmenin anlamı neydi? Gidin bir bakın lütfen. Önemli bir mesele bu. Ben, üçüncü havalimanının nereye yapılacağını, nereye yapılması gerektiğini şu an tartışacak değilim. Önerimiz şuydu: Tamam, yeni havalimanı yapıldı. Ama yeni havalimanının sözleşmesi gereği, yapılacak ilave pistler, hatta ilave bir terminal var. Yani şu an bildiğimiz o büyük terminalin yanı sıra, bir terminal daha var. Dedik ki; ‘Aynı firma işletsin kardeşim.’ Şu Atatürk Havalimanı yaşasın. Bizce tezlerimiz bunu güçlendiriyordu. Yok efendim aynı kulvardan iniş kalkış süreçleri var vesaire gibi birtakım açıklamalar yapıldı. Bizim uzmanlarımız da bunun tersine söyledi.”
“4 MİLYAR EURO HEBA EDİLDİ”
“Dedik ki, ‘Tamam. Biz, İBB olarak bunu dert ediyoruz. Uzmanlar gelsin, bunu şeffaf bir biçimde tartışsınlar. Ve doğru bir karar verilsin.’ Bakın İstanbul Havalimanı, sadece dediğim gibi 4 milyar euroluk bir heba edilmiş, teçhizatı sadece, teçhizatı, yapısı heba edilmiş bir alan değil ki. O havalimanı orada var diye, metro yapıldı. O havalimanı orada var diye, Marmaray yapıldı. O havalimanı orada var diye, etrafına 50 tane beş yıldızlı otel yapıldı. Bir gidin bakın bakalım o oteller şu anda yüzde kaç doluluk yaşıyor? Yüzde üç, beş, on… Yazık değil mi bu kente? Yazık değil mi? Yani biz bu kadar zengin miyiz paramızı heba edecek? Günün sonunda bir başka savunulan tez de yeni havalimanının, çok kritik hava akışlarında riskli bir alanda olduğu, bunun yeterince test edilemediği, hatta en az bir havalimanının yerine karar vermekle ilgili dahi, en az on yıllık ölçümlerin, ki bunu daha da yüksek yıllara düşüren bilimsel iddialar da var, 10 yıl yetmez, 15 yıllık hava akışının gözlemlenmesi gerektiğini vesaire iddialar vardı. Bu tür durumlarda da Atatürk Havalimanı'nın çok daha efektif kullanılacağı iddiaları vardı.”
“BUNLARIN HEPSİ KOCAMAN SORU İŞARETLERİ”
“Günün sonunda İstanbul Havalimanı açıldı. Bir de tabii toplu taşıması yok. Ne yazık ki yok. Tek bağlantısı kara yolu. Şu anda Sabiha Gökçen'in metro hattı yapılıyor. İstanbul Havalimanı yapılıyor. Yeni havalimanı yapmanın maliyetleri de var. Yani şu anda iki tane; biri yapılıyor, birisi yapılmak için süreçleri devam ediyor. O da yapılacak. Halkalı'dan ve Gayrettepe'den bağlantılar. Bir de bunları kattığınızda, aslında biz hala yeni havalimanı için milyarlarca Euro para harcıyoruz. Yani fayda-maliyet, zaman-ihtiyaç, güncellik… 21. yüzyıldayız. Yapılan bu 30-35-40 yıllık getirisi olan ve buna göre fizibilitesinin yapıldığı bir yatırımın, ülke adına önemi, 20-25 yıl sonra, 30 yıl sonra havacılık sektörünün hangi kavramlarla yönetilebileceği, teknolojik gelişmeler; bunları ayrı bir yere koyuyorum. Ama bunların hepsi kocaman soru işaretleri. Bunlar savunuldu ve bunlar yaşandı.”
“SORDUK, ‘SİZE İHTİYACIMIZ YOK’ CEVABI ALDIK”
“Ama günün sonunda bir hava muhalefeti oldu. Orada da binlerce insan mağdur kaldı. Biz ilgisiz kalmadık. Bakın burada da hassas davrandık. Biz, bunu kamuoyuna açmadık. Ama biz aradık. ‘Gıda, barınma, nakil, ihtiyaçları hususunda ne yapabiliriz’ diye aradık. Arkadaşlarım aradı. Az önce dedim ya; genel müdürler, valilik, valilikteki sorumlular hepsiyle görüşen arkadaşlarım var. ‘Size ihtiyacımız yok’ cevabı alındığı için biz sadece bekledik. Ve günün sonunda bu terslik yaşandı. Bu tabii talihsiz görüntülerdi. Bizim insanımıza olan sorumluluğumuzun yanı sıra, birkaç saatliğine, özellikle transfer yolculuğunun çokluğunu biliyoruz havalimanında, birkaç saatliğine bu şehirde kalmak durumunda olan yolcuların birkaç gün mağdur olması da bizim hanemizde sıkıntılı bir pozisyon oluşturdu. Umarım bir daha yaşanmaz.”