Hrant Dink davasında flaş gelişme!

Yargıtay, Hrant Dink cinayeti davasında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 19 sanık hakkında verdiği kararla ilgili tebliğnamesini hazırladı.

Yargıtay: Dink suikasti planlı ve örgütlü 



Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davada örgüte işaret etti.



Başsavcılık tebliğnamesinde, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı "Sanıkların atılı suçları örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği" gerekçesiyle bozulmasını talep etti.



Tebliğnamede, 3’ten fazla kişinin biraraya gelmek suretiyle örgütün insan unsurunun gerçekleştirildiğinin belirtilerek, bu kişiler arasında hiyerarşik yapının bulunduğu, görev dağılımı yapıldığı, örgüt elemanları arasında kurulan iş bölümü ve iştigal olunacak faaliyet alanlarının önceden tespit edildiği, örgüt elemanları arasından gizliliğin esas alındığı, işlenen suçların ideolojik amaçlarla gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı kaydedildi.



Yargıtay Cumhuriyet Başsavcığı, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davada örgütü işaret etti. Başsavcılık tebliğnamesinde, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı “sanıkların atılı suçları örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği” gerekçesiyle bozulmasını talep etti.



Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin Yasin Hayal'i Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmek suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Erhan Tuncel'i ise Mc Donalds patlamasından 10 yıl 6 ay hapis cezası veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına ilişkin tebliğname tamamlandı. Dosyanın incelemesini yapan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının bozulması istendi. Sanıkların işledikleri iddia olunan eylemlerin, vasıf ve mahiyetlerinin tespit edilebilmesi, yazılı şekilde kurulan hükümler açısından eksik araştırılan konuların olup olmadığını tespiti bakımından suç işlemek amacıyla örgüt kurma terörün tanımı terör örgütleri terör suçları, devletin birliğini bozma suçu ve terör amacıyla işlenen suçların irdelenmesinin faydalı olduğuna dikkat çekilen tebliğnamede, suç işlemek için örgüt kurmanın unsurları şöyle irdelendi:



“Örgütün işlenmesi amaçlanan ve yasanın suç saydığı fiillerin gerçekleştirebilmek için araç unsur olduğunu unutmamak gerekir. Örgütlerini varlığı genel itibariyle işlenen suç sonrası anlaşılır. Durduk yere amaçsız bir şekilde sırf örgüt kurdu desinler diye hiç kimse biraraya gelmez. Suç işlememiş dahi olsa bu amaç doğrultusunda örgüt kurmakla doğrudan toplum düzeni tehlikeye sokulmuş demektir. Suç işlemek için örgüt kurma suçu bir tehlike suçudur. Örgüt kurmanın suç olarak tanımlanmasındaki beklenen hukuki yarar kamu güvenliği ve barışın sağlanmasıdır. Söz konusu düzenleme ile bireylerin aynı zamanda anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmaktadır.”



SOYUT BİR BİRLEŞMEDEN İBARET DEĞİL 



Örgütün soyut bir birleşmeden ibaret bir birliktelik olmadığının belirtildiği tebliğnamede, örgütün yapısında hiyeraraşik bir ilişkinin egemen olduğu kaydedildi. Örgüt arasında hiyerarşik ilişkinin bazen sıkı bir alt-üst ilişki şeklinde pramit yapı bazen de gevşek bir ilişki olabileceğinin ifade edildiği tebliğnamede, her iki yapıda da ortak noktanın üyeleri üzerinde hakimiyeti bulunan somut bir birleşme olduğuna dikkat çekildi. Örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiili birleşmenin yeterli olduğunun altının çizildiği tebliğnamede, “Örgüt niteliği itibariyle de devamlılık arzeder. Belirli bir suçu işlemek için biraraya gelinmesi durumunda örgüt ilişkisinden değil ancak işlenmek istenilen suça iştirak ilişkiden bahsedilebilir. İştirak ilişkisinde suç ortakları açısından suç konu veya mağdur belirgindir. Örgüt yapılanmasında ise belli bira maç etrafından herhangi bir suçun işlenmesi gayesi ile biraraya gelinmesi mevcut olup işlenmesi amaçlanana suçların konu veya mağdur bakımından somutlaştırması zorunlu değildir” denildi. TCK ve 3713 sayılı Kanunda yer alan terör suçunun tanımına atıfta bulunulan tebliğnamede, devletin birliği kavramının sadece idare bütünlüğü ve anayasal sistem ile tekçi bir yönetim olarak anlaşılmaması gerektiğine dikkat çekildi.



FİKİR AÇIKLAMALARI SUÇ OLUŞTURMAZ 



“Milli bütünlük ilkesinin” de bu kavramın içerisinde değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilen tebliğnamede, Anayasa ile milli bütünlük ilkesini koruma altına alındığı anımsatıldı. Milletin, ortak bir tarihe, kültüre ve aynı toprak üzerinde birlikte yaşama arzusuna sahip olmayı gerektirdiğinin altı çizilen tebliğnamede, TCK’nın 302. maddesinde yer alan devletin birliğini bozmaya yönelik eylemlerin sadece devletin siyasi hukuki yapısını parçalamaya bölmeye yönelik eylemler olarak anlaşılmaması gerektiğine dikkat çekilerek şöyle denildi:

“Milleti oluşturan dil, din ve etnik yönden farklı olan toplulukların arasının açılmasına yönelik eylemlerde bu suçu oluşturur. Burada yasaklananın devletin birliğini, cebir ve şiddetle bozmaya yönelik eylemler olduğu unutulmamalıdır. Bu husustaki fikir açıklamaları ve üniter yapının tersinin savunulması şeklindeki ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek eylemler elbette bu suçu oluşturmayacaktır”



Tebliğnamede, sanıkların eylemlerinin TCK’nın 302. maddesinde yer alan devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu sonucu için, suçun gerçekleştirilmesi açısından elverişli olup olmadığı, eylemin işlenme şekli, zamanı hedef kitlesi ve diğer bütün özellikleriyle değerlendirilmesi gerektiği, dosyadan bağımsız soyut bir genel belirleme ile bunun tespitinin mümkün olduğu kaydedildi.



ÖRGÜTÜN İNSANİ UNSURU GERÇEKLEŞMİŞ 



Tebliğnamede, “Sanıkların mensubu bulundukları silahlı terör örgütünün yöneldiği ve gerçekleştirmek istediği amaç açısından elverişli fiili gerçekleştirdikleri tarih itibariyle ülke genelindeki toplumsal etkinliğinin olup olmadığını aramaya gerek yoktur. Zira devletin birliğini bozma suçu bir tehlike suçudur. Gerçekleştirilen eylemlerin sonuncusu ile de bu tehlike gerçekleşmiştir. Sanıkların yakalanmamaları durumunda örgütün ülke genelindeki etkinliğinin ve toplumsal sonuçlarını tehlike boyutunu da aşacağı öngörülebilecek bir durumdur. Sanıkların son eylemi sonrasında Türkiye genelinde gerçekleştirilen eylemlere bakıldığında sanıkların amaçladıkları devletin birliğini bozma tehlikesinin doğduğu da müşahade edilmiştir” denildi.



3’ten gazla kişinin biraraya gelmek suretiyle örgütün “insan” unsurunun gerçekleştirildiğinin belirtildiği tebliğnamede, bu kişiler arasında hiyerarşik yapının bulunduğu, görev dağılımı yapıldığı örgüt elemanları arasında kurulan iş bölümü ve iştigal olunacak faaliyet alanlarının önceden tespit edildiği, örgüt elemanları arasından gizliliğin esas alındığı, işlenen suçların ideolojik amaçlarla gerçekleştirildiğinin anlaşıldığını kaydetti.



EYLEM KAOS, KARGAŞA ORTAMI OLUŞTURMAYA ZEMİN HAZIRLAMADIR 



Tebliğnamede, “Sanıkların kişisel özellikleri, geçmişleri, hedef gözetilen kişilerin etnik ve dini özellikleri, Türkiye’de yaşayan insan profili göz önüne alındığında olayın henüz ilk aşamasındaki etkin soruşturma eksikliği sebebiyle sanıkların birliği bozmayı hedeflemelerindeki amaçlarının tespiti mümkün olamamışsa da böyle bir amacın varlığını ilk başta tespit edememek TCK’nın 302/1 maddesindeki kasıtla hareket ettiklerini tespit ve değerlendirilmesine ve hukuki nitelendirme yapmaya engel değildir. Sanıkların kastının ne olduğu yakalandıkları aşamaya kadar gelişen olaylarla değil, yakalanmamaları halinde ve buna benzer eylemleri gerçekleştirmeye devam etmeleri halinde meydana gelebilecek sonuçlar göz önünde bulundurularak anlaşılabilecektir” değerlendirmesine yer verildi.

Dink’in öldürülmesi eyleminin sıradan bir adam öldürme eylemi olmadığına işaret edilen tebliğnamede, sanıkların eylemlerinin devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak otoriteyi zaafa uğratma kamu düzenini bozup ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturma, hukuksuzluk ortamına zemin hazırlama, Türkiye’yi uluslararası arenada sıkıntıya sokma şeklinde amaçlarının olduğunu açık olduğu vurgulandı.



DİNK'İN ÖLDÜRÜLMESİ SİSTEMLİ, PLANLIDIR



Kamuoyunda Susurluk Olayı olarak bilinen davaya ilişkin Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin verdiği karara atıfta bulunulan tebliğnamede, şöyle denildi:

“Üniversite öğrencisi, simitçi, işsiz ve küçük çapta esnaf olan sanıklardan sanık Yasin Hayal’in 2002 yılı yaz aylarında Trabzon Santa Maria Katolik Kilisesi’nin Santaro’yu kasten yaralaması, sanık Erhan Tuncel ile Yasin Hayal’in bayancı ülke sermayesi olduğu düşüncesi ile Trabzon’daki Mc Donalds isimli işyerine bomba atmaları ve atılan bombaların patlamaları neticesinde 6 kişinin yaralanması ve son olarak sanıklar tarafından gerçekleştirilen sırf başka din ve milliyetten olması nedeniyle Fırat (Hrant) Dink’in öldürülmesi sistemli, planlı ve organize olarak bir örgüt faaliyeti kapsamında devletin birliğini bozmaya yönelik eylemler olarak değerlendirilmelidir.”



Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink öldürülmesi davasıyla ilgili hazırladığı tebliğnamede, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kayıtları hakkında bilirkişi raporu aldırılmadan eksik araştırma sonucu karar verilmesini eksik inceleme olarak kabul etti.



Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink cinayeti davasında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 19 sanık hakkında verdiği kararla ilgili tebliğnamesini hazırladı. Örgüt suçlarını inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne gönderilen tebliğmanede, sanık Erhan Tuncel’in Mc Donalds bombalanması olayı ile kasten yaralama, bomba atma, mala zarar verme suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerinin Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleştiğine, sanık Yasin Hayal ile iş yeri önüne koydukları bombanın patlaması neticesinde mağdurların yaralanması, işyeri ve olay yerinde bulunan mağdura ait aracında zarar görmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, kasten öldürmeye teşübbüs, mala zarar verme ve genel güvenliği kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturacağı ancak patlayıcı madde atma eyleminin, patlayıcı madde kullanılarak mala zarar verme suçunun ağırlaştırıcı nedenini oluşturduğu ve sadece daha ağır cezayı gerektiren nitelikli öldürmeye teşübbüs suçundan sorumlu tutulması gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşüldüğü belirtildi.



Tebliğnamede, “Erhan Tuncel’in 19 Ocak 2007 tarihinde Fırat (Hrant) Dink’in öldürülmesi eyleminin planlayıcısı olduğu başka dosya sanığı olan ve suça sürüklenen çocuk Ogün Samast’ı suç işlemeye azmettirdiği, eylemin gerçekleştirilmesinde araç, gereç temin ettiği anlaşılmakla sanığın üzerine atılı suçun sübuta erdiği ve eylemine uyan TCK’nın 82/1-a, 3713 sayılı Kanunu’nun 5/1 maddesi gereğince cezalandırılması gerektiği gözetilmeden dosya ile uyuşmayan gerekçelerle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi”nin bozma nedeni yapılması istendi.



TİB KAYITLARI İNCELENMEDİ 



Tebliğnamede, yerel mahkemenin kararı, sanıklar Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Ersin Yolçu ve Ahmet İskendir’in gerçekleştirdikleri ve vahamet arz eden suç niteliğindeki kasten adam öldürme eyleminin TCK’nın 302/1 maddesinde belirtilen amaç suça yönelik zarar tehlikesi doğurmaya elverişli bir icra hareketi niteliğinde bulunduğu söz konusu madde de tanımlanan suçun unsurlarının oluştuğu, sanıkların eylemlerine uyan TCK 302 ve 3713 sayılı Kanunu 5. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek yazılı gerekçelerle beraatlerine karar verilmesi nedeniyle bozulması istendi.

Tebliğnamede, yerel mahkemenin kararı maddi gerçeğinin ortaya çıkarılması sanıkların atılı suçları işleyip işlemediklerinin tespit edilmesi, adil ve hukuki bir hüküm verilmesi için sanıklar Osman Hayal, Zeynel Abidin Yavuz, Mustafa Öztürk ve Tuncay Uzundal’ın iddia olunan kasten adam öldürme eylemine katılıp katılmadıklarının ve diğer sanıklarla örgütsel bağlantılarının tespiti bakımından cinayet mahallinde yapılan görüşmelere ilişkin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kayıtları hakkında bilirkişi raporu aldırılmadan eksik araştırma sonucu karar verilmesi nedeniyle bozulması talep edildi. Tebliğnamede, olaya ilişkin olarak Akbank Osmanbey Şubesi ile çevredeki mağazalara ait kamera kayıtlarının bulunduğu iddia edilen harddiskler, DVD ve CD’ler yeniden incelenerek görüntülerin temin edilmesi durumunda bu dijital aletlerde var olduğu iddia olunan görüntülerle ilgili olarak cinayet mahallinde kim yada kimlerin bulunduğuna ilişkin TRT veya üniversitelerin bu konuda uzman kürsülerindeki bilirkişi heyetlerinden rapor alınarak görüntülerdeki şahsın sanık veya sanıklar olup olmadıkları kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması nedeniyle bozulması istendi. Tebliğnamede, Cumhuriyet Savcısının, Rahil Dink, Hasrof Dink Delal Dink, Arat Dink ve Sera Dink vekillerinin itirazlarının yerinde bulunduğu belirtildi. (ANKA)


Son halini gören herkes aynı yorumu yaptı Narin Güran cinayetinde 3 kişi daha evdeymiş Dikkat! Meteorolojiden kritik uyarı geldi Kayıp iki sevgili ölü bulundu Uras, Bahçeli görüşmesine aracılık eden ismi verdi Asgari ücret için bir öneri de Ebru Polat'tan...