'Hepimizin ortak aşkı müzik'
Kanal D'nin sevilen programı Şarkılar Bizi Söyler'in sunucuları Sibel Can, Hakan Altun ve Hüsnü Şenlendirici, Milliyet gazetesinden Senem Aydın'ın sorularını yanıtladı.
Senem AYDIN / MİLLİYET
'Hepimizin ortak aşkı müzik'
Sibel Can, Hakan Altun ve Hüsnü Şenlendirici, Kanal D’de ekrana gelen ‘Şarkılar Bizi Söyler’le her hafta milyonların evlerine konuk oluyor. Üç önemli müzisyen ile yeni yıl vesilesiyle buluştuk; programlarını, dostluklarını ve 2022’den beklentilerini konuştuk.
- ‘Şarkılar Bizi Söyler’le her hafta milyonların evine konuk oluyorsunuz. Programa başlarken bu kadar sevileceğini tahmin etmiş miydiniz?
Hakan Altun: Aslında ilk önce biz sevdik programı, çünkü başrolde hep müzik var. Müziğe, müzisyene, üretenlere, yorumlayanlara önceliği saygı olan bir program olarak tasarlandı. Bildiğimiz ama bir türlü denk gelemediğimiz eserleri misafirlerimizle icra etmemize vesile oldu. Biz her anlamda içimize sinen bir iş yapınca izleyenler de sevdi diye düşünüyorum.
Hüsnü Şenlendirici: Açıkçası programın başarılı olacağını tahmin ediyordum. Çünkü hem ekranda görünen hem de görünmeyen kamera arkasındaki ekip çok iyi. İşini iyi yapan insanlar bir araya gelince ortaya da iyi iş çıkıyor. İyi programlar seyircide karşılığını buluyor bence.
Sibel Can: ‘Şarkılar Bizi Söyler’ programı, tam da kapanmaların olduğu dönemde başladı. Herkesin evlerine olmak zorunda olduğu bir dönemde, bir müzisyen olarak onlara bir an olsun nefes aldırabilmek için program teklifini kabul ettim. Biraz da bu sorumluluk bilinciyle başladığımız ‘Şarkılar Bizi Söyler’, izleyici tarafından çok sevildi. Onların sevgisi, ilgisi ve takdiri ile de devam ediyoruz.
- Her hafta izleyici karşında olmak nasıl? Bu programın hayatınızdaki yerine dair neler söylersiniz?
S.C.: Ben şarkıların olduğu her yerde kendimi inanılmaz mutlu hissediyorum. Her hafta müzikseverlerin evlerine arşivlik bir programla konuk olmak bence çok önemli. Bizim ortak dilimiz şarkılar. Benim yakın çevrem çok iyi bilir ki; çalışmayı seviyorum ve işime aşık birisiyim. Bu programın da artık hayatımda bir yeri var ve çok keyifli…
H.Ş.: Her hafta izleyici karşısında olmak heyecan verici. Bergama’daki evimi kapattım, programın çekimleri için geçici olarak İstanbul’a taşındım. İster istemez oluyor böyle değişiklikler. Her ne kadar memleketimi özlesem de bu durumdan şikayetçi değilim.
H.A.: Ben kameralara çok sıcak değilimdir. Program sayesinde alıştım. Her hafta canlı performans sergilediğimiz sahnelere çıkmaktan biraz daha heyecanlı olmasına rağmen ulaşamadığımız birçok sevenimize televizyon aracılığıyla ulaşmış oluyoruz, bu çok kıymetli. Her hafta televizyonda olmak aramızdaki mesafeleri ortadan kaldırıyor.
- Üç sanatçı bir arada olunca programa dair beklenti de büyük olmuştur. İlk zamanlar bu sizi korkuttu mu?
H.Ş.: Hem Hakan Abi’nin hem de Sibel Hanım’ın sahne performanslarını iyi bildiğim için benim de beklentim yüksekti. Umarım bu beklentilere karşılık verebiliyoruzdur.
H.A.: Üçümüz de müzisyen olduğumuz için önceliğimiz müzikal açıdan doyurucu bir program çıkarmaktı. İlk sezonda ustalara saygı çerçevesinde başladık ve hem teknik hem de içerik anlamında ekipçe en iyisini gönlümüzü koyarak yapmaya çalıştık. Kalpten gelen, içten olan her şey gibi… ‘Şarkılar Bizi Söyler’in de karşılığını bulduğunu düşünüyorum.
S.C.: Kendi alanında çok sevilen, sağlam ve sarsılmaz kariyeri olan üç müzisyeni bir araya getirmek fikri zaten baştan çok doğru bir formüldü. İzleyiciden önce bizim kendimizden beklentimizi karşılamamız gerekiyordu. En başından beri, keyif almaya ve keyif vermeye odaklandık. Hakan Türkiye’nin en değerli sanatçılarından, Hüsnü ülkemizi dünya çapında temsil eden çok önemli bir müzisyen, ikisi de çok önemli değerler... Birlikte olmaktan ve ortaya bu programı çıkarmaktan dolayı çok keyifliyiz.
- Her hafta ayrı bir konseptle izleyici karşısına çıkıyorsunuz. Bu seçimleri neye göre belirliyorsunuz?
H.A.: En başta da belirttiğim gibi başrol müzik! Müziğin her türü bizi başka dünyalara, bilmediğimiz duygulara götürme kuvvetine sahip. Aslında müzik türleriyle insanı ve insana dair birçok hikayeyi de öğrenmiş oluyoruz. Hikayelere ve insana merakımızdan çıkıyor konseptler.
S.C.: Ben program öncesinde konserlerimde de duayen sanatçıların şarkılarını söylediğim bölümler yapıyordum. Konserlerimde bu bölümlere dinleyicilerim de alışmıştı ve artık beklenir olmuştu. Bunu televizyona taşımak fikri çok iyi karşılık buldu. Programın her aşamasında varım, konseptlere, repertuvar sıralamasına karar verme sürecine dahilim.
- Hakan Altun rahatsızlığından dolayı bir süre ekranda olamadı. O süreç sizler için nasıldı?
H.Ş.: Bu güzel yürüyüşe üç kişi başladık. Onun eksikliği bizim için anlatılamayacak kadar büyüktü ama elimizden geldiğince bunu izleyicilerimize hissettirmemeye çalıştık.
S.C.: Hakan Altun, çok değer verdiğim bir müzisyen. Çekimler sırasında rahatsızlaşınca, tüm ekip olarak hastaneye onunla gittik ve iyi olduğundan emin olana kadar da oradan ayrılmadık. Bir süre dinlenmek ve kendini toparlamak istedi. O süreçte de sürekli sağlık durumu ile ilgili bilgiler aldım. Onsuz program yapmak, biraz eksik hissettirdi. Çünkü yola beraber çıkmıştık. Ama yeniden döneceğini bildiğimiz için içimiz rahattı.
- Üç dev isim başarılarının sırlarını nasıl anlatır?
H.Ş.: Cevap soruda gizli bence. Üç dev isim bir araya gelince başarı da geliyor zaten.
S.C.: Hepimizin ortak aşkı müzik...
- Türkiye’de bir dönem müzik programları neredeyse yapılmıyordu, son yıllarda ise artış oldu. Sizce bunun sebebi nedir?
S.C.: Müzik dünyanın ortak dili ve iyileştirici bir yanı olduğu da yadsınamaz. Geçtiğimiz bu çetrefilli dönemde, herkes hoş bir seda ile nefes almak ihtiyacında. Biz müzisyenler de, müzikseverler de mutlu olduğu sürece devam edecek.
H.Ş.: Son dönemlerde pandeminin de etkisi ile evlerinde kalmak zorunda olan insanların böyle programlara ihtiyacı varmış demek ki... Bu ihtiyacı da çok iyi gören yapımcımız Polat Yağcı da elini taşın altına koyarak işin mimarlığını yaptı.