'Halit Ergeç'le oynamayı çok isterdim'
Kanal D'nin yeni dizisi Leke'nin başrol oyuncusu Melis Sezen, Kelebek'ten Hakan Gence'nin sorularını yanıtladı...
İşte, o röportaj:
"Diziniz ‘Leke’ ne anlatıyor?
- Genç bir kadının kendi ayakları üzerinde durma hikâyesi.
Dizinin tanıtımlarında “Kadın olmak neden bu kadar zor” deniyor. Siz Türkiye’de kadın olmayı nasıl anlatırsınız?
- Evet, kadın olmak zor fakat bunu bir yer veya bir zaman dilimiyle sınırlamak doğru değil. Örneğin kadınların çok uzun zaman diliminde oy kullanma hakkı yoktu. Çünkü kadınlar duygusal varlıklar olarak düşünülüyor, mantıklı karar alamayacaklarına inanılıyordu. Kadın ve erkek eşit şartlarda değerlendirilmiyordu.
Neredeyse her gün bir taciz haberi duyuyoruz. Canlandırdığınız Yasemin karakteri de CEO yardımcısının tacizine uğruyor...
- Maalesef günümüzde çok fazla taciz olayına maruz kalıyoruz. Tacizin cinsiyeti olduğuna inanmıyorum. ‘Leke’de ise genç bir kadının iş ortamında maruz kaldığı tacizi görüyoruz. Bu sadece Yasemin’in değil, bir sürü kadının hikâyesi.
Siz fiziksel veya psikolojik tacize uğradınız mı?
- Farkında olmasak bile tacize maruz kalabiliyoruz. Örneğin siz net bir şekilde “Hayır” dediğiniz halde kötü niyetli bir ısrarcılıkla üstünüze gelen biri, psikolojik olarak taciz etmiş oluyor. Bugüne kadar fiziksel bir tacize uğramadım ama psikolojik taciz maalesef ki çok yaygın.
Karakterinizin kardeşinin ameliyatı için paraya ihtiyacı var. Uğradığı taciz sonrası susması için ona 50 bin lira teklif ediliyor. Siz nasıl bir karar verirdiniz?
- Kendin olduğun, kendi doğrularından vazgeçmediğin sürece su akar, yolunu bulur. Parayla biçilen değer yapılabilecek en büyük hakaret. Ben de o yüzden o parayı almazdım.
Dizide “Haklı olan değil güçlü olan kazanıyor” diye bir lafınız var. Sizce de öyle mi?
- Güçlü olan kazanabilir ama haklı değilse yalnızca kısa vadeli olur. İlahi adalete ve adalete çok inanıyorum. Haklı olanın hakkı, doğruluğu her zaman ortaya çıkar.
Günümüzdeki düzen ve güç dengesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Kadına biçilen rollerden bahsetmek istiyorum. Bu roller kadınlara bir görev olarak saptanıyor. Örneğin kadının ev içi emeği. Evin içindeki iş maalesef ki, kadının yapması gereken bir görev olarak görülebiliyor. Maalesef ki hâlâ kadının değeri yalnızca belli kalıplar içinde değerlendirilebiliyor. "
Röportajın tamamını okumak için TIKLAYIN...