Hakan Eratik: Yeşim Salkım'la dost kalabilmemizin sebebi 'sevgi'
Kalbimdeki Deniz dizisinin 'Alihan'ı Hakan Eratik, Medyatava'nın sorularını yanıtladı...
Dizide karısını aldatan bir adamı canlandıran Eratik, kötü adamı oynamaktan korkmadığını belirtirken, dün akşam prömiyeri gerçekleşen “Bedel” oyunundaki “Walter” karakteriyle ilgili de dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Eratik, özel hayatıyla ilgili sorulara ise samimi yanıtlar verdi.
Ajandı mafyaydı derken bu kez de "Kalbimdeki Deniz" dizisinde karısını aldatan bir adamı oynuyorsunuz. Nasıl bir deneyim kattı size Alihan'ı canlandırmak?
Oynadığım her rol, canlandırdığım her karakter, bana yeni şeyler öğretiyor. Okuduğum her kitaptan ya da izlediğim her filmden öğreniyor olduğum gibi…
Alihan karısını aldatmakla; yirmi yıllık mutlu evliliğini, milyon dolarlık servetini, kendisinin ve ailesinin geleceğini, umutlarını, mutluluğunu, yaşadığımız hayatın en büyük ‘tuzaklarından’ biri olan ‘şehvet’ duygusu uğruna feda etti. Bunun cezasını çekmeye ilk günden itibaren başladı ve devam edecek. Alihan, kendisini esir almış olan diğer bir kötücül duygu olan ‘aşırı hırs’ için de bedel ödemeye devam edecek. Özetle; Alihan’dan ‘neler yapmamam gerektiğini’ öğreniyorum. (Gülüyor)
Kötü adamı oynamak riskli mi sizce? Karakterin üzerinize yapışma kaygısı taşıyor musunuz?
Açıkçası her rolün kendine göre riskler içerdiğini düşünüyorum. Yapışma ihtimalinden korkmuyorum. Ben oyuncuyum, ‘elçiye zeval olmaz.’ (Gülüyor) Dışarıda taşlanma ya da dayak yeme riskinden bahsediyorsanız, uzun zamandır izleyicilerimiz gülerek kızıyorlar. Eskiden gerçekten kötü karakterleri canlandıran oyunculara karşı kızıp küfür edenlerin sayısı fazlaydı. Şimdi daha az.
"Keşke şu karakteri de canlandırabilseydim" dediğiniz bir rol var mı ?
İzlediğim her filmde, oyunda ya da okuduğum her kitapta kendimi kahraman ya da antikahramanın yerine koyup, oynama arzusuna kapılıyorum. Hiç bitmeyen bir duygu bu.
Son dönemde dizilerin reyting kurbanı olup ikinci, hatta birinci bölümden sonra yayından kaldırıldığı bir dönemindeyiz televizyonun... "Kalbimdeki Deniz" 53. bölüme ulaştı. Başarısı nedir?
En başta projenin güçlü olması, senaryo, yapımcı, yönetmen, doğru cast, doğru kanal ve de şans… tamamen bir bütünlük önemli. Bununla beraber; sistemli ve çok çalışanlar, yakaladıkları şansı iyi değerlendirebiliyor diyebilirim.
Dizinin çekimleri nerede yapılıyor, nasıl bir set ortamınız var? Uzun çalışma saatlerine maruz kaldığınız oluyor mu?
Çalışma saatleri gerektiğinden fazla uzun ama profesyonel bir ekiple çalışıyoruz ve Anadolu yakasında çekim yapıyoruz. Dolayısıyla daha sakin Avrupa yakasına göre. Oturmuş bir düzenimiz olduğu için hızlı çalışıyoruz ve kendimize zaman ayırabiliyoruz. Biz çok yetenekli ve kıvrak zekalı bir milletiz. Amerikalı gelsin çeksin bakalım bu kadar uzun bir diziyi, bu kadar kısa sürede ve güzel bir şekilde yapabilecek mi? (Gülüyor)
Sinema, reklam filmi projesi geliyor mu? Diziden dolayı reddettiğiniz teklifler oldu mu?
Menajerim Yelda Gürkan üzerinden geliyor teklifler. İlk elemeyi o yapıyor ve sonrasında benimle paylaşıyor. Zaman problemi ve saç sakal devamlılığından dolayı geri çevirdiğimiz projeler oldu. Şu anda hem dizi hem tiyatrodan dolayı yeni bir projeye zaman olmuyor.
2017'de hangi filmleri izlediniz?
“Dunkirk”, izleyemediğim filmlerden olan “Interstellar”, 1931 yapımı “Dr Jekyll and Mr Hyde” ve “The Discovery”…
Yılın favori filmleri ve dizileri hangileriydi sizce?
Sinemada yabancı filmlerde “Dunkirk” , yerli filmlerde ise Ayla… Dizilerde; tabii ki “Kalbimdeki Deniz”, “Narcos”, “House Of Cards”, ve “Mindhunter”…
Radyo programcılığını özlüyor musunuz?
Ara ara burnumun direği sızlıyor. (Gülüyor)
Boş vakitlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Spor yapabiliyor musunuz? Mutfakla aranız nasıl?
Bahçemle ilgileniyorum, kitap okuyorum bolca, müzik prodüksiyonu yapıyorum, film izliyorum ve yabancı dizi izliyorum. Bir süredir düzenli spor yapamıyorum maalesef. Ama Tai Chi içeren bir meditasyon programı uyguluyorum.
Yemek yapma konusunda hevesim de yok yeteneğim de... Daha çok ‘yiyici’ pozisyonundayım. Çok iyi barbekü yaparım ama.
Yılbaşına nerede girdiniz?
Tatillerde genelde İstanbul’u değerlendiriyorum. Yılbaşı için aynı şeyi söyleyemem ama genelde sakin ve çok güzel oluyor İstanbul, şehri yaşıyorum. Yılbaşında da İstanbul’daydım, özel bir şey yapmadım.
2018'den beklentileriniz neler?
Hikayesi bana ait olan bir sinema filmi projem var, onu çekmek istiyorum. Yapmak istediğim iki tiyatro oyunu daha var. Bir de müzik prodüksiyonum var üzerine çalıştığım inşallah 2018’de onu da sunabilirim dinleyicilerin beğenisine.
Çok çalışmak istiyorum ama aynı zamanda kızımla doya doya vakit geçirmek de istiyorum.
Edebiyata olan düşkünlüğünüzü belirtmiştiniz bir röportajınızda. Yazdığınız hikâyeleri kitaplaştırmayı düşünüyor musunuz?
İlerde olabilir ama şimdilik sadece senaryo çalışıyorum.
Dün akşam prömiyeri yapılan Arthur Miller'in "Bedel" oyununda "Walter"ı canlandırıyorsunuz. Nasıl bir karakter Walter?
Bedel dört kişilik bir oyun ve rol dağılımı eşit. ‘Topluluk’ oyunu diyebiliriz. Oynadığım karakter Walter çok ünlü ve başarılı bir doktor. Çok zengin, hırslı ve mükemmeliyetçi... Servetini kaybetme korkusunun bir takıntıya ve tutkuya dönüşmesiyle kendini kaybedip, uzun süre psikiyatrik tedavi gördükten ve kendine geldikten sonra, tüm sorunlarının kaynağının çocukluk döneminden, ailesiyle yaşadıkları travmalardan kaynaklandığını fark edip, geçmişiyle yüzleşmek ve kardeşiyle bozulan aralarını düzeltebilmek hevesiyle, babasının ölümünden onaltı yıl sonra ailesiyle yaşadıkları eve gelip çok özlediği kardeşi ile karşılaşır. Olaylar tahmin ettiği gibi gelişmez. 1960’larda Amerika’da yaşamış bir doktor olan Walter’ın samimiyeti ve gerçekliği sayesinde izleyicilerimiz; insani dertlerin ne kadar da ortak duygular olduğunu fark edecek... Walter, Victor , Esther ve Solomon ne kadar yabancı gibi gözükseler de bizden birileri. Özetle izleyicilerimiz, gerek genel olarak hikaye, gerekse metin ve karakterlerin samimiyeti ve gerçekliği sayesinde kendileriyle özdeşleştirecek çok şey bulacaklar.
Yeniden tiyatro sahnesinde olmak nasıl bir duygu?
Çok heyecan verici yeniden sahnede olmak. Bu kadar özlediğimi anlayamamıştım ilk oyunuma çıkıncaya kadar. Oyunumuz gayet iyi başladı ve her geçen gün daha iyi oluyor. Umarım böyle devam eder. Açıkçası bu kadar kısa sürede seyirciyle kaynaşacağımızı tahmin etmemiştik. İyi ki bu oyunu yapmışız diyoruz.
Oyunda geçmişin yanı sıra ‘mutluluk nedir’ sorusuna da vurgu yapılıyor. Sizin mutluluk tanımınız nedir?
Ne kadar acı çekersek o kadar mutlu oluruz bence. Sadist bir durumdan bahsetmiyorum. Dünyada her şey karşılığı kadar var.
Tam tersini düşünürsek ne kadar mutlu olursak, o kadar mutsuzluk vardır tam karşısında.
Özetle ‘mutluluk’ peşinde koşulması değil, dengesi korunması gereken bir duygu bence.
Eski eşiniz Yeşim Salkım’la ayrıldıktan sonra da görüşmeye devam etmeniz magazin dünyasında örnek bir davranış olarak gösteriliyor. Keşke daha çok görebilsek bu örneklerden. Bu dengeyi korumayı nasıl başardınız?
Bunu herkes yapabilir. Kişisel dertlerini ve egolarını bir tarafa bırakmak kaydıyla. Hele ortada bir çocuk varsa; anne babaların kendi sorunlarını çocuğa yansıtmaları ve hatta üstüne üstlük eşine olan öfkesini çocuk üzerinden, onu kullanarak çıkartmaları zavallılık değil de nedir. Bu dengeyi sağlayabilmemizin sebebi ; çocuğumuzu kendimizden daha çok sevmemizden kaynaklanıyor.
Sorunuzun cevabı ‘sevgi’.
Kalbiniz hâla boş mu peki?
Tamamen.
Canan Kaya / Medyatava
canankaya@medyatava.com