Gülse Birsel: İlkbahar da biraz şov bence!
Hürriyet yazarından tabuları yıkan bir yazı kaleme aldı.
Hürriyet Gazetesi yazarı Gülse Birsel, bugünkü köşesinde tabuları yıkan bir yazı kaleme aldı. Birsel yazısında "Evet, bugün bir tabuyu yıkacağım! Bitti artık bu algı operasyonu. İlkbaharın ipliğini pazara çıkarıyorum. Herkes sussun, gerçekler konuşsun!", dedi.
Gülse BİRSEL / HÜRRİYET
İlkbahar da biraz şov bence!
İlkbahar da ilkbahar, bahar geldi böyle oldu, şöyle oldu. Bahar matah bir mevsim değil ki! Evet, bugün bir tabuyu yıkacağım! Bitti artık bu algı operasyonu. İlkbaharın ipliğini pazara çıkarıyorum. Herkes sussun, gerçekler konuşsun!
Sempati duyan kitleleri kırmak istemem ama ilkbaharın tam olarak özerk bir mevsim değil, bir şehir efsanesi, hatta sonradan uydurulmuş bir şov olduğu kanaatindeyim.
Belki tropik bölgelerde filan ilkbahar çiçek gibi geçiyor olabilir. Ki zaten ona da yaz diyoruz esasında. Ama net olan bir şey varsa, bizim buralarda, bu iklim kuşağında ilkbahar eziyettir! Bunu niye ilk ben dile getiriyorum, hayırsız ilkbaharın yüzyıllardır bu kadar romantikleştirilmesinin sebebi nedir, anlamıyorum.
Belki biraz şairler yüzünden. Aman anacım onlara malzeme lazım. Eve, kediye, mendile, kadehe, eşe dosta, şaraba, rakıya, dağa taşa hislenen insanlar bunlar. Baharda da bulmuş işte illa ki bir şey. Ama biz normal, vasat, sıradan insanlarız. Gerçekçi olalım, eğri oturup doğru konuşalım.
Soğuk Batı Avrupa ülkelerinden gelen kültürel bir akım olabilir ilkbaharın bu kadar pohpohlanması. Sonuçta adam aylar süren eksi 12 dereceden, karanlıktan kurtulmuş, 8-10 santigratı görmüş, güneş ışığıyla karşılaşmış. O sevinir, bayram yapar, haklı. Bize ne oluyor? Bizde kışın da güneş gani gani. Bir kazak bir paltoyla akşama kadar dolaşıp, “Of üşüdüm” demiyorsun. Aylık ortalama 3-5 derece yükseldi diye ilkbahara bu kadar tezahürata gerek var mı? Batı kültürü asimilasyonudur baharın böylesine popüler olması. Bu tezim bu aralar çok tutabilir ha!
Bence mevsimlerin en taponu ilkbahardır ve bunu size kanıtlayabilirim! Madde madde yazıyorum bak:
-- Misal bu kadar yıl, bu şehirde istikrarlı bir ilkbahar iklimi görmedim. Aniden güneş açar, tişörtle terlersin, ertesi gün dolu atıştırır, sonraki hafta yağmurdan sokakta yürüyemezsin. Bu bir mevsim değil, bir kararsızlık halidir bence! Kışın, yazın, sonbaharın belli ortalamaları, saygıdeğer bir çizgileri, net bir ambiyansları varken, bahar, gelgitleri ve ani değişiklikleriyle mevsimlerin ergenlik çağıdır! Sağı solu belli olmaz, sabahı akşamı bile birbirini tutmaz.
-- Güneş çıktı da bana mı çıktı? Dallar yeşillendi de bana mı yeşillendi? Doğa canlandı da bana mı canlandı? Ben canlandım mı ki? Yoo. Sizde ekstra bir enerji var mı? Evde yorgun yorgun oturmuyor muyuz, Allahaşkına delikanlı gibi konuşun! Baharmış, pöh.
-- Ne giyeceğimi bile bilmiyorum yav. Pardesü mü alayım, şortla mı çıkayım, çorap işini nasıl yapalım, hep ilkbahar meseleleri bunlar. İlkbahar kadınlar için modasal şizofreni mevsimidir, nesini seveyim?
-- Bahar nezlesi, alerjisi, bahar depresyonu, bahar yorgunluğu, kurdeşen, bunların hepsi ilkbaharda coşan hastalıklar. Hastalıkların azdığı işe yaramaz bir mevsimi ne şımartıyorsunuz ki bu kadar?
-- Artık “Baharın gelmesiyle çocuklar coşku içinde...” filan gibi başlayan bir anons duymak istemiyorum. Haber bültenleri, bir kendinize gelin; dünyada, ülkede ne haberler var buna gelene kadar. Onlar çocuk ayol. Nereye koysan 7/24 coşuyorlar zaten! Kışın evin salonunda, yazın plajda hep kıvıl kıvıl onlar. İlkbaharın bir numarası yok. Bu kadar gazlamayın bu karaktersiz mevsimi. Çocukların kendi neşesi o.
Gülse Birsel'in yazısının devamını BURADAN okuyabilirsiniz.