Gezi eylemlerinden 'güzel şeyler'

Yeni Asır köşe yazarı Neslihan Acu, Gezi Parkı eylemlerindeki 'güzel' ayrıntıları kaleme aldı.

Gençlerin özgürlüklerine saygı istediğini, otoriteye karşı olduklarını ve belirgin bir siyasi görüşlerinin olmadığını belirten Acu'nun bugünkü köşe yazısı şu şekilde:



"Günlerdir süren eylemlerin baş aktörü 'gençlik', esas olarak aşağılanmaya, aşırı baskıya, adam yerine konmamaya isyan etti.

Yapılan muhtelif araştırma ve anketlerde ortaya çıkan 'direnişçinin portresi' şu: Çok gençler, cesurlar, özgürlüklerine saygı istiyorlar, otoriteye karşılar. Belirgin siyasi görüşleri yok, esas olarak 'özgürlükçü'ler.

Ahmet İnsel'in gayet isabetli belirttiği gibi bu bir haysiyet ayaklanması.

İnsanları bu kadar çok aşağılarsanız, isyankar olmaları kaçınılmazdır.

Ve doğruya doğru, son zamanlarda aşağılamanın dozu hayli kaçmıştı.

Kadınları 3 çocuk yapmaya teşvik eden yasalar, kürtaj kanunu, kadınların namus/ahlak kılıfıyla vahşice katledilmelerini görmezden gelmeler, hosteslerin rujuna kadar karışmalardan çıkıldı yola, bugünlere gelindi: Metrolarda 'ahlak' anonsları, her içki içene alkolik yaftası yapıştırma, 'içeceksen evinde iç!' söylemi, demokratik haklardan biri olan gösteri hakkını 'çapulculuğa' indirgemek...

Ve Gezi Parkı'ndaki ağaçların sökülmeye başlanmasıyla bardak taştı.

Hangi demokratik ülkenin, hangi büyük şehrinde bir ana meydanın insanlara kapatılıp yerine alışveriş merkezi dikildiğini gördünüz? Olabilir mi böyle bir şey, mümkün mü?

İnsanlar buna isyan ettiler. Şehirlerde "insan"a ait alan kalmadı. Doğa kalmadı. Varsa yoksa AVM, otoban, beton beton beton...

Dünya şehri İstanbul'da şehir merkezinden tüm yoksullar hoyratça sürüldü. En güzel yerlere AVM ve otel yapmak için göz dikildi. Tarihi miras, doğa mirası hiçe sayıldı. 

Ve şimdi insanlar sokaklarda... "Biz de söz sahibi olmak istiyoruz, kararlar alınırken bizlere de danışılsın istiyoruz" diyorlar. 

Ve bıçak kemiğe o kadar dayanmış ki, gururlar o kadar zedelenmiş ki, atılan onca biber gazına, o kadar polis şiddetine rağmen sokaklardan kopmuyorlar.

Sokak özgürlüktür. 

Meydanlar, bahçeler, kafeler, barlar o yüzden önemlidir. İnsanların bir araya geldiği, özgürleştiği yerlerdir bunlar.

Ve sokaklarda insanlar ruhlarını kazanırlar. Ruhsuzlaşmamızı, sadece para harcayan/ oy veren/ askere giden/ çocuk doğuran makineler olmamızı arzulayanlar, o yüzden sokakları hiç sevmezler.

Bu eylemlerin en büyük başarısı kardeş olduğumuzu, bir aradayken iyi ve güçlü olduğumuzu, mutluluğun parada pulda değil dayanışmada ve paylaşmada saklı olduğunu hepimize yeniden hatırlatmasıdır.

Tek tip insan yetiştirmeye yönelik eğitim sistemine, paran kadar özgürsün diyen vahşi kapitalizme genci, yaşlısı, türbanlısı, şortlusu, beyaz yakalısı, işçisi, fakiri, zengini hep bir arada tokat gibi cevap vermiştir. 

Gerekli not: Üçüncü dördüncü günden sonra yürüyüşlere ellerinde sopalarla katılanları, binaları mağazaları tahrip edenleri, fırsat bu fırsattır diyerek vandallık yapanları hepimiz kınıyoruz.

Bu eylemlerin asıl sahipleri aralarına bu vandalları sokmamaya çalışarak, çevreye zarar vermeyerek, tam tersine eylem yaptıkları meydanı temizleyip öyle bırakarak ve mizah duygusunu asla terk etmeyerek çok başarılı bir demokrasi sınavı verdiler, veriyorlar."



Yazının devamı için tıklayın.






Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem Narin Güran cinayetine ilişkin kritik bilgi İstanbul'da polise saldırı: Şüpheliler gözaltında