Gazeteciler cenaze törenine alınmadı, meslektaşları akreditasyonu kınadı!

Gazetecilik meslek birlikleri, Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın cenaze töreninde uygulanan akreditasyona tepki gösterdi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Yönetim Kurulu bir açıklama yaparak, dün hayatını kaybeden Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın Eyüp Sultan Camisi'ndeki cenaze töreninde bazı yayın organlarına akreditasyon uygulanmasını kınadı. TGC Yönetim Kurulu'nun açıklamasında şu görüşler yer aldı:

 

"Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun toplumun birlik ve dayanışma içinde olması gerektiğini belirttiği bir günde basına yine akreditasyon uygulanması düşündürücüdür.

 

Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın Eyüp Sultan Camisi’ndeki cenaze törenine Hürriyet, Cumhuriyet, Bugün, Milat, Taraf ve Zaman gazeteleri ile CNN Türk, Bugün TV, Kanaltürk, İMC TV, Samanyolu TV, Cihan Haber Ajansı ile Doğan Haber Ajansı muhabir, foto muhabiri ve kameramanları alınmamıştır. Akreditasyon gerekçesini soran gazetecilere ise bu tören için talimatın Ankara'dan Başbakanlıktan geldiği ifade edilmiştir.

 

Bu durum kamuoyunu bilgilendirme görevi ile orada bulunan gazeteciler arasında eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir. Halkın bilgi alma hakkına yönelik yeni bir engellemedir. Bu uygulamayı şiddetle kınıyoruz."



Gazetecilere uygulanan engele bir tepki de Basın Konseyi'nden geldi. Konsey, gazetecilerin cenaze törenine alınmamasını şu açıklamasıyla kınadı:



"31 Mart 2015 tarihli terör saldırısında şehit düşen Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın bugün yapılan cenazesine, birçok medya grubu alınmamıştır.



Bunun gerekçesi, teröristlerin, şehit Savcının başına silah dayadığı fotoğrafın yayınlanmasıdır. Bazı haber sitelerinde yer alan bilgiye göre, Başbakanlık tarafından sunulan gerekçe, söz konusu medya gruplarının 'Bir terör örgütünün hedeflerine hizmet edecek propagandasına yardımcı olacak yayın yapması'' ve 'terör örgütüne karşı net tavır göstermeyen yayın kurumlarına karşı vatandaşın gösterebileceği tepkiyi önlemek'tir.



Şüphesiz, şehit Savcımızın söz konusu fotoğrafının yayımlanmasının etik açıdan doğruluğu tartışılabilir. Fakat bir idari kararla bunun 'cezasını kesmek', basın özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına açık bir müdahaledir.



Başbakanlık basın danışmanı 'çok işi olması' nedeniyle konuya ilişkin sorumuzu yanıtsız bırakmış olmakla birlikte; basında belirtilen Başbakanlık gerekçeleri doğru ise, söz konusu medya gruplarının toptancı bir yaklaşımla 'terör propagandasına yardımcı' olmakla suçlanmaları, hele birçoğunun eylemi açıkça 'terör' olarak nitelendirmeleri karşısında, kabul edilemez bir ithamdır.



Ayrıca, demokratik bir hukuk devletinde, basın mensuplarına karşı 'tepki' veya saldırı riski varsa, Hükümetin görevi,basını engellemek değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yerleşik içtihadında belirtildiği üzere, özgür basına yönelik olası saldırıları önleyerek basının görevini güven içinde sürdürebilmesini sağlamaktır.



Her durumda, gerekçesi ne olursa olsun, yıllarca akreditasyon uygulamasından şikayetçi olanların, bugün aynısını bir kısım medya organlarına tatbik etmesinin kabul edilebilir olmadığı açıktır.



Basın Konseyi olarak, basında ayrımcılığa karşı olduğumuzu bir kez daha tekrarlarken, çağdaş Türkiye söylemine yakışmayan antidemokratik uygulamalara son verilmesini talep ediyoruz."






Son halini gören herkes aynı yorumu yaptı Narin Güran cinayetinde 3 kişi daha evdeymiş Dikkat! Meteorolojiden kritik uyarı geldi Kayıp iki sevgili ölü bulundu Uras, Bahçeli görüşmesine aracılık eden ismi verdi Asgari ücret için bir öneri de Ebru Polat'tan...