Gazeteci ve yazarlardan Başbakan'a kutuplaşma uyarısı!
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın son dönemde sertleşen üslubu gazeteci, yazar ve akademisyenlerin tepkisini çekti.
Başbakan Erdoğan'ın Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen ‘Yüzyılın İslam Kültür Hizmeti Onur ve Hizmet Ödülleri'nde yaptığı konuşmada, “Bu millet, içi boş, kalbi boş, zihni boş alim müsveddelerini bünyenin virüsü reddettiği gibi reddetmiş ve tarihin çöplüğüne mahkum etmiştir" sözlerini gazeteci, yazar ve akedemisyenler kutuplaştırıcı ve nefret söylemi olduğunu belirterek eleştirdi.
Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, siyasetçilerin ihtilaflara sebep olabilecek konuşmalar yapmaktan kaçınmaları gerektiğinin altını çizdi. Yrd. Doç. Dr. Günal Kurşun da nefret suçuna giden yolun nefret söyleminden geçtiğini dile getirdi. Türkiye'yi kutuplaştırmaya götüren söylemlere tepki gösteren akademisyen ve yazarların görüşleri şöyle:
İnsan Hakları Gündemi Derneği Başkanı Yrd. Doç. dr. Günal Kurşun: Kullanılan dil ve sözcükler zaman zaman nefret söylemini bulan, hatta onu da aşan eski Türk Ceza Kanunu'nun meşhur 312. maddesi olan ‘halkın kin ve düşmanlığa tahrik teşvik suçu' yeni TCK 216. maddesi kapsamına girebilir. Başbakan olarak bir söylüyorsa bu özellikle Ankara'ya uzak çevrelerde 10 olarak algılanır. ‘Saldırın, vurun, kırın' şiddet çağrısıdır. Bu son açıklamalardan sonra mesela Başbakan da ‘haşhaşi' dedi, ‘Hizmet Hareketi'nin hepsi haşhaşi' deyip saldırıda bulunursa, bu kişinin kimliğinden ötürü gerçekleşmiş bir saldırı olacağı için nefret suçu halini alır. Dilerim bu tür şeylerle karşılaşmayız. Türkiye'de nefret suçları yasasına ihtiyaç duyduğumuz her zaman ifade ediyoruz.
Yeni Asya Gazetesi yazarı Cevher İlhan: Baş-bakan'ın örgütten, paralel yapılanmadan, kumpastan, komplodan, haşhaşiye kadar uzatması ve hiçbir ehli sünnet ve hiçbir Müslüman'a yakışmayacak şekilde böyle bir sıfatı yakıştırması, demek ki daha önce 28 Şubat'ın yapamadığı, 12 Eylül'ün yapamadığı, darbelerin ve ara dönemlerin dayatmalarla yapamadığı dini cemaatlere ve dini gruplara karşı, mevcut siyasi iktidar üzerinden bunları tasfiye etme, bunları yaralama, bunları mahkûm etme ve bunları devreden çıkarma, bunları fişleyip bir nevi cezalandırma operasyonunun devamı olarak görüyorum. Bu tavır hiçbir şekilde demokratik bir devlete, demokratik bir üsluba, siyasi bir akla yakışmıyor. Ne yazık ki Türkiye'de kamplaşma ve kutuplaşma bu çerçevede hükümet yanlısı, hükümet karşıtı insanları provoke etme, ajite etme hareketinin devamı olarak görülüyor.
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu: Nefret suçları normal cezai suçlardan daha ağır suçlardır. Toplumsal adalet, barış ve huzurun sağlanması, dezavantajlı grupların hukuka olan güvenlerini yitirmemesi açısından nefret suçu faillerinin cezalandırılması gerekiyor.
Haberin tamamını okumak için tıklayınız...