Fransa’daki olayların temelinde neler yatıyor? Gezi olayları ile arasında nasıl bir benzerlik veya nasıl farklar var: Akademisyen Ergün Şimşek Fransa'daki olayları değerlendirdi

Mimar – Akademisyen Ergün Şimşek, Fransa’da yaşanan olayların neoliberal politikalar, büyük göçler ve sağın yükselişi ile okunabileceğini belirtirken, Fransız hükümetinin zincirleri daha sıkılaştırabileceğini söyledi

Kaynak: Medyatava Haber Merkezi

Fransa’da 17 yaşındaki Cezayir asıllı Nahel M.’nin kolluk güçleri tarafından öldürülmesinin ardından başlayan eylemler devam ediyor. Sokakların savaş alanına döndüğü ülkede, İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre çoğu genç, binin üzerinde kişi gözaltına alındı. Paris, Marsilya, Lyon dâhil birçok kentte düzenlenen eylemlerde ülkedeki adaletsizlik ve polislerin yetkileri protestoların temel maddeleri oldu. MedyaTava TV’nin haftalık programı Kitabın Ortası’nda Fransa’daki olayları yorumlayan Mimar – Akademisyen Ergün Şimşek, protestoların yalnızca bir gencin öldürülmesine dayandırılamayacağını belirtti.

NEOLİBERAL POLİTİKALARIN ETKİSİ

Eylemleri anlamak için neoliberalizm, göç ve sağın yükselişi üçgenine işaret eden Şimşek, “Neoliberalizmle birlikte temel yönelimler ülkelerin içine düştüğü krizlerde işçi sınıfına karşı yumuşayan, ödün veren bir yapıdan daha da sertleşen bir tutuma geçti. Özellikle 3. Dünya ülkelerinde yeni biçimleriyle sömürgecilik daha sert bir şekilde uygulanmaya başladı. Ekonomik zenginlik Batı’ya aktıkça, yoksullaşan kesimlerin de göç dalgası başladı. Bu göç dalgası ekonomik krizin de artan sıklıkta gerçekleşmesine bağlı olarak ülkelerin kendi içindeki sağcı yanı güçlendiriyor. Ülke iktidarları da kendi sistemlerini korumak için bu ırkçılığı besliyorlar. Bu, ilkini Sarı Yelekliler hareketi ile gördüğümüz Fransa’da yakın dönemdeki üçüncü patlama ve bu tür olaylar sistematikleşerek bir ritim kazanıyor.” diye konuştu.

SEÇİMLE DEĞİŞİME İNANÇ KALMAMIŞ

Fransa’da bir bakanın, eylemlere katılanların yüzde 90’ının Fransa vatandaşı olduğunu belirttiğini ifade eden şimşek, “Bu vatandaşların pek çoğu getto dediğimiz bölgelerde yaşayan, iki kuşak üç kuşaktır orada yaşayan ve vatandaşlık kazanmış insanlar. Eylemler, bu kitlelerin birikmiş öfkesinin yansıması gibi görülüyor. Fransa’da seçime katılma oranlarının yüzde 50’lilerin altında olduğu açıklanmıştı. Türkiye’de yüzde 87’ydi. Demek ki seçimler yoluyla o ülkelerde bir şeylerin değişeceğine olan inanç kalmamış. Sorunun kendisi yağma yapan, şiddet olaylarına karışan insanlardan kaynaklanmıyor. Sorunun kendisi büyük bir adaletsizlik, eşitsizlik yaratan sistemden kaynaklanıyor.” ifadelerini kullandı.

MÜLTECİ DÜŞMANLIĞI BAŞLIKLARLA KÖRÜKLENİYOR

Türkiye’de pek çok yayında “Mülteci Ayaklanması”, “Mülteci İsyanı” gibi başlıklarla “mülteciler” ifadesine yer verildiğinin, oysa eylemcilerin çoğunluğunun Fransız vatandaşı olduğunun altını çizen Şimşek, “Bu tip bir tavır kullanmak Türkiye’deki mülteci düşmanlığını pekiştirmek, o yangını körüklemek hatta buradaki sağı güçlendirmek üzerine kullanılan ifadeler. Bu ifadeleri kullanan yayınların hemen hemen hepsinin sağ görüşlü, hükümeti destekleyen yayınlar olduğu görülüyor. Bunları okuyan kaç kişi bunları sorgulayarak ‘Burada bir yanlış olabilir’ diyebiliyordur. Aldığımız bilginin ne kadar güvenli olduğunun araçlarından uzağız.” dedi.

GEZİ İLE BENZERLİKLER VE FARKLAR

Fransa’daki olayları Türkiye ile karşılaştırarak yorumlayan Şimşek, şunları aktardı: Özellikle Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra sol hareketler bir ideolojik dağılma yaşadılar. Küresel sermayenin ideolojik yönelimlerine ideolojik cevaplar üretemediler. Küçülme, dağılma problemleri yaşadılar. Kitleler kendi çözüm yollarını kendilerini bulmak gibi bir süreçlerle baş başa kaldılar. Bu da eylemliliklerin daha kendiliğinden gelişmesine yol açtı. Bu, öfkenin birikimiyle birlikte bir benzerlik veriyor. Ekonomik ve sosyal olarak sistemin biraz daha refah olması, ideolojik olarak eşitsizliğin büyüklüğünü örtmediği için kitlelerin öfkesindeki büyümeyi de örtmüyor. Fransa’daki eylemlerin de Gezi olaylarının da direk devlet karşıtlığı yoktu. Bütün altyapı aslında sosyal hakların iyileştirilmesi üzerine kuruluydu. Bunları devlet karşıtı hareketler gibi değil devletin kendi eşitsizlik yasalarının çıkardığı gerilimlerin patlamaları gibi görmek gerekiyor. Bu patlamalar son noktada devletin de işine geliyor çünkü bir enerji boşalması yaratıyor. Farkları ise Fransa’da çok büyük bir sömürgecilik geçmişi var. Türkiye’de özellikle Ermenileri ikinci sınıf görme eğilimi hala var ama Fransa’da ikinci sınıf görme eğilimi daha fazla gibi gözüküyor.

DEVLET, ZİNCİRLERİ DAHA SIKILAŞTIRABİLİR

Kendiliğinden başlayan olayların kendiliğinden sönümlenebileceğini hatırlatan Şimşek, Fransa’daki olayların geleceğiyle ilgili olarak da şu ifadelere yer verdi: “Bu olayların nasıl başladığı değil, nereye evrileceği önemli. Şiddet eylemlerinin son bulması, olayların bittiği anlamına gelmiyor. Fransız hükümeti nasıl bir tutum takınacak? Daha polis devleti olma yönünde bir adam atacak gibi duruyor. Sosyal medya kısıtlaması talebi bunun sinyali gibi. Devlet karşısındaki gücün bununla ilgili kendini dayatabilme yeterliliği olmadığını düşünürse her şey eski haline geri döner. Hatta iktidar lehine zincirler biraz daha sıkılaştırılır. Karşıdaki örgütlülük yeterli bir şey vermişse polisin yetkisinin kısıtlanması gibi düzenleme yapılır belki ama ekonomik sistem, politik sistem açısından büyük bir değişim çıkmaz.”

Kocaeli’de trajik son AFAD'dan kritik sağanak uyarı 6 kadını uyuşturup tecavüz etti Ayrıldığı nişanlısını öldürdükten sonra... Elimde görüntüler var diyerek ihaneti açıkladı A101 26 Aralık Perşembe aktüel kataloğu yayımlandı