Fazıl Say isyan etti: Artık başaramayacağımızı hissediyorum; acıklı bir yenilgiye doğru yol alıyoruz…
Piyanist ve besteci Fazıl Say, “50-60 yıllık bir kültür yozlaşmasının vardığı noktadayız” diyerek sosyal medya hesabı üzerinden sitem etti. Türkiye’de fevkalade genç yetenekler olduğunu ancak seslerinin duyulmadığını söyleyen Say, “Artık başaramayacağımızı hissediyorum" dedi.
Piyanist ve besteci Fazıl Say, “50-60 yıllık bir kültür yozlaşmasının vardığı noktadayız” diyerek sosyal medya hesabı üzerinden sitem etti. Türkiye’de fevkalade genç yetenekler olduğunu ancak seslerinin duyulmadığını söyleyen Say, “Artık başaramayacağımızı hissediyorum. Babama ve Türk aydınlarına verdiğim tüm sözleri tuttum, ülkeme olan vefamı fazlasıyla üreterek, çalışarak. Ancak; bu pop yozluğu otomatikleşmesi içinde, sesimiz duyulmaz halde, acıklı bir yenilgiye doğru yol aldığımızı fark ediyorum” diye yazdı.
Say, “Bu ülkenin gerçek sanatçıları var, hep vardı, hâlâ var, tüm dallarda var, çok güzel eserler üreten. Eserleri ulaştıramıyoruz, tanıtamıyoruz bile. Duyulmuyor sesimiz. Bağırsak da olmuyor. Bir kaba güruhun, bilinçsiz ezmesiyle, yozlaşmasına takılmasıyla sonuçlanıyor hep” diye sitem etti.
“En üzücüsü de; Atatürk aydınlanmasına (güya) inanan bir kitlenin bile sanata yanaşmaması yozlaşmayı desteklemesi” diyen Say, bir eleştiriyi de “dostlar” diyerek isim vermeden yaptı.
Fazıl Say’ın sosyal medya hesabından yaptığı açıklaması şöyle:
Amatör mertebede piyano çalan, amatör mertebede birkaç bestesi olan, dünyanın hiçbir yerinde bilinmeyen, sadece Türkiye’de yıllardır bir nevi ‘bussiness’ olarak tutmuş, on binlerce kişinin konserine gittiği bu ‘fake tanıtıma’ ortak edildiği, bilinçsiz bir ülke olduk.
Kendi yetiştirdiğimiz fevkalade genç yeteneklerimiz var, bizim yetiştirdiğimiz, kendi aydınlanmamızın genç sanatçıları, dünya birincilikleri olan, albümler kaydedip önemli ödüller kazanan. Aynı ülkede. Hiç kimsenin ama onlardan haberi bile yok. Bunu yazan bir medya da yok. Burada, 50-60 yıllık bir kültür yozlaşmasının vardığı noktadayız. Müthiş bir çabayla direniyoruz. Çok yalnızız.
Bu gençler bir umut arıyor. Tutunmaya çalışıyor. En üzücüsü de; Atatürk aydınlanmasına (güya) inanan bir kitlenin bile sanata yanaşmaması yozlaşmayı desteklemesi. Artık başaramayacağımızı hissediyorum. Babama ve Türk aydınlarına verdiğim tüm sözleri tuttum, ülkeme olan vefamı fazlasıyla üreterek, çalışarak. Ancak; bu pop yozluğu otomatikleşmesi içinde, sesimiz duyulmaz halde, acıklı bir yenilgiye doğru yol aldığımızı fark ediyorum.
Bu ülkenin gerçek sanatçıları var, hep vardı, hâlâ var, tüm dallarda var, çok güzel eserler üreten. Eserleri ulaştıramıyoruz, tanıtamıyoruz bile. Duyulmuyor sesimiz. Bağırsak da olmuyor. Bir kaba güruhun, bilinçsiz ezmesiyle, yozlaşmasına takılmasıyla sonuçlanıyor hep.
30 yıldır müziğimle, şu garip dünyanın en ücra köşesine kadar gitmişliğim var. Önümde 3 yıl sonrasına kadar tamamen dolu bir takvimde, 5 kıtada, bu da var. Ama şimdi daha iyi anlıyorum, bir mucizeymiş gerçekleştirdiğimiz Türkiye’den bir ses ile. Bir mucize. Tüm bunlar
mütevazi ve sadık güdülen bir yolda, yine de çok taşa çarpıyor, hırpalanıyor ve yoruluyor insan. Bu garip dünyada yarınlara nasıl uzanacağımıza bakıyoruz, güruhun gürültüsü içinde kendi içsesimizi duymaya çalışarak yalnızlıkta. Tuhaftır. Dostlar da gidiyor o yanlışın peşi sıra.