Eylül Öztürk Türkiye'ye getirilecek mi? Özlem Öz ile Dilan Polat arasındaki bağlantı ne? İki uzman avukattan Medyatava'ya özel açıklamalar: Onların sözlerine inanmamak lazım!

Türkiye'de fenomenler genelde şaşalı hayatlarıyla gündeme gelirdi. Yaklaşık bir aydır ise bu şatafatlı hayatın arkasındaki nedenlerle haber oluyorlar. Ne Dilan Polat'ı bitiyor ne Bahar Candan'ı ne de Eylül Öztürk'ü. Peki bu soruşturmalar ne olacak, nereye kadar gidecek? Bu soruları ve daha fazlasını Av. Yiğit Gökçehan Koçoğlu ile Av. Süreyya Kardelen Yarli MedyaTava için cevapladı. 

Kaynak: Medyatava Özel

Dilan Polat ve Engin Polat çiftinin, haklarında yürütülen soruşturma kapsamında 5 Kasım'da tutuklu yargılanmalarına karar verilmesinin ardından gözler, lüks yaşantılarıyla dikkat çeken diğer fenomenlere çevrilmişti.

Kamuoyu ile pek çok gazeteci ve avukatın paylaşımı ile Dilan Polat'ın 2019 yılında paylaştığı 'Şampiyonlar Ligi' fotoğrafındaki fenomenler hakkında soruşturma başlatıldı. Bu soruşturmayla birlikte fotoğrafta da yer alan ancak şu an ABD'de yaşayan Eylül Öztürk'ün açıklamaları dikkat çekmiş, 'kaçarak' tutuklanmaktan korunduğu iddiaları öne sürülmüştü.

Masada yer almayan ancak haklarında soruşturma başlatılan iki isim daha vardı: Özlem-Tayyar Öz ve Selin Ciğerci ile Gökhan Çıra. Tüm bu yaşananları, haklarındaki ihtimalleri ve özellikle Eylül Öztürk'ün ülkeye gelip gelmeyeceği hakkında akılları kurcalayan soruları Av. Yiğit Gökçehan Koçoğlu ile Av. Süreyya Kardelen Yarli cevapladı. 

EYLÜL ÖZTÜRK DOĞRU SÖYLEMİYOR 

Eylül Öztürk bir belge paylaşmış ve pasaportunun askıya alındığını söylemişti. Dün akşam mal varlıklarına el konuldu. Bugün ise bir açıklama yaparak, "Mahkumiyet kararı varmış gibi hareket ediliyor" gibi bir isyanda bulundu. Hakkında pasaportunun askıya alınması kararı var mı, Türkiye'ye getirilme veya tutuklanma olasılığı sizce nedir?

Av. Yiğit Gökçehan Koçoğlu (Y.G.K.): Eylül Öztürk’ün pasaportu askıya alınmadı. Açıklamasında “Bana bunu yaparsanız nasıl geleceğim Türkiye’ye” dedi. Halkı ne yazık ki yanlış bilgilendiriyor. Kendisine şu aşamada uygulanan tedbir Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde yer alan “yurt dışına çıkamamak” şeklindeki adli kontrol tedbiri. Bu tedbir, bir kişinin eğer ülke içinde ise yurt dışına çıkmasını engelliyor. Eğer yurt dışında ise geldikten sonra yeniden çıkmasını engelliyor. Yani adli makamlara yardımcı olmak istiyorsa Türkiye’ye gelip ifade vermesinin önünde hiçbir engel yok. Şu aşamada “Türkiye’ye getirilme” gibi bir durum da söz konusu değil. Tutuklanma konusu ise ancak dosyadaki delillere göre yorum yapılabilecek bir husus. “Mahkumiyet kararı varmış gibi hareket ediliyor” kısmı ise ne yazık ki ülkemizin gerçeği. Bir soruşturma veya kovuşturma var ise insanlara “suçlu muamelesi yapılması” ne yazık ki ülkemizde çok görülen bir şey. Bir kişinin tutuklu olması bile suçlu olduğu anlamına gelmez. Ülkemizde nice insan suçsuz yere tutuklandı da sonra beraat etti. Eğer Eylül Hanım bu söylemi malvarlıklarına el koyulması ile ilgili söylüyor ise bu da aslında mahkumiyet hükmünün kesinleşmesini gerektiren bir şey değil. Zira Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 128. maddesi soruşturma sırasında malvarlıklarına el koyma hakkını tanıyor. Burada önemli olan detay şu, bu el koyma tedbirinin uygulanması için öncesinde ilgili kurumdan suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması gerekiyor. Demek ki böyle bir rapor var, bu şekilde bir tespit var ve bu yüzden hem adli kontrol tedbiri uygulandı hem de el koyma tedbiri uygulandı.

Av. Süreyya Kardelen Yarli (S.K.Y.): İnternetten, bilgisayardan ve televizyondaki haberlerden okuduğum kadarıyla Eylül Öztürk'ün dosyasıyla alakalı olan bir durum değil de idari tedbir ve bir idari hukukunu ilgilendiren bir de iç işleri bakanlığıyla alakalı ayrı bir durum. Bir kişiye yurt dışına çıkış yasağı getirilmesi ise otomatik olarak pasaportunun askıya alınmasından ziyade kişinin seyahat özgürlüğünü kısıtlayan bir durum. Aslında sizin pasaportunuz yine geçerli bir pasaport ama çıkış izniniz olmadığı için o pasaportunuzla siz çıkış yapamıyorsunuz. Eylül Öztürk’e getirilen bir yurtdışına çıkış yasağı. Kişi yurtdışında da olsa o kişiye yurtdışına çıkış yasa getirilebilir; bir engel yok. Bu, soruşturma aşamasında veya kovuşturma aşamasında hukuken uygulanan bir tedbir. Tedbirin amacı da, soruşturma veya kovuşturma devam ederken delillerin toplanabilmesi kişinin ifadesinin alınması kişinin kaçmasının önlenmesi ve soruşturmanın ilerlemesi için o kişinin yurt içinde bulunmasını garanti altına almak. Temel amaç bu. Eylül Hanım yurt içine girdiğinde tekrar yurt dışına çıkmak isterse savcılık ona 'Senin hakkında bir yurt dışına çıkma yasağı var. Yurt dışına çıkamazsın. Ne zaman çıkabilirsin? Adli kontrol kalktıktan sonra yurt içindeysen yurtdışına çıkabilirsin' der. O yüzden Eylül Hanımın yurt içine gelmesinde hiçbir sıkıntı yok. Burada kamuoyunu özellikle yanlış bilgilendirdiğini düşünüyorum.

Hakkında ne kadar aleyhe delil var ve bu deliller onun tutuklanmasına yetecek noktada mı bilemiyoruz. Çünkü tutuklama en son başvurulan bir ‘son çare’ diyebiliriz. O yüzden tutuklama çok ağır bir tedbir olarak kalacaksa onun yerine başka adli kontrol tedbirlerine de başvurabiliyoruz; yurt dışına çıkış yasağı gibi, imza yükümlülüğü gibi, bir yerden bir yere gitmesini engellemek gibi. Bu yüzden ben kesin tutuklanır diye değerlendiremiyorum ama dosyada savcılığın elinde onun aleyhine çok fazla delil varsa bu kişi ülkeye girdiği andan itibaren hakkında tutuklama kararı çıkarılabileceğini de düşünüyorum.

İLLA O MASADA OLMALARINA GEREK YOK 

Şampiyonlar Ligi masasında yer alan tüm fenomenlerin mal varlıklarına el konulurken, ismi geçen bazı kişilerin sırf o masada olmadığı için soruşturmaya dahil edilmediği konuşuluyor. İsmi geçen diğer fenomenler de (mesela Şule Kayatürk) bu masada yer almasa bile haklarında soruşturma açılır mı?

Y. G. K.: Basına yansıyan haberler şu aşamada sadece bir masa özelinde ilerliyor; ancak bir kişinin o masada olması suç olmayacağı gibi eğer bir suç varsa o gün o masaya davet edilen ama çeşitli sebeplerle masaya gelemeyen kişilerin de tespit edilerek soruşturmaya dahil edilmesi lazım. Yani konu sadece bir masa değil. Bir suç var ise savcılığın masa özelinden çıkıp daha geniş perspektifte değerlendirme yapması gerekiyor. Bu açıdan Şule Kayatürk ve başka kişiler de pekala soruşturmaya dahil edilebilir veyahut haklarında ayrı birer soruşturma yürütülebilir.

S. K. Y.: Bu fenomenler hakkında zaten soruşturma başlatılması için illa o masada yer almasına gerek olmadığını biliyoruz. O masada yer alanlar daha çok dikkat çekti ve göze battı. O yüzden masada yer almayan başka bir sürü fenomenle ilgili soruşturma başlatıldığını biliyoruz. Bu yüzden bir fenomen o masada yer almıyorsa ana hakkında aleyhe delil varsa bu savcının işlem başlatmayacağı anlamına gelmez ki savcının zaten işlem başlattığı kişiler arasında o masada yer almayan birden çok fenomen var. Bu masada yer almayan Şule Hanım için kesin olarak bu işlere bulaşmış diyemeyiz. Diğer fenomenlerle bulunduğu halden dolayı benzerlik gösterdiği için soruşturma başlatılmış olma ihtimali çok yüksek ancak soruşturma başlatılmış olsa bile bunu hemen bilmemiz mümkün değil.

Özellikle Özlem Öz, Dilan Polat ile aynı suçlamalarla karşı karşıya. Bir bağlantıları olabilir mi?

Y. G. K.: Özlem Öz’ün Dilan Polat’ı taklit ettiği çokça söylenen bir hadise idi. Geçmişleri ile bugünlerine bakılınca malvarlıklarında inanılmaz bir artış söz konusu. Bu artışın kaynağını açıklayabiliyorlarsa bir sorun olacağını düşünmüyorum; ancak açıklayamadıkları durumda hem vergisel anlamda hem de cezai anlamda problem yaşayacaklardır. Bir bağlantıları olup olmadığına ilişkin bir şeyi ancak dosyaya bakınca söyleyebiliriz; ancak en başta söylemiş olduğum “taklit” ve özellikle Dilan Polat’ın sürekli laf söylemesini bir arada değerlendirince bu iki ekibin ortak noktada bir araya gelmesi bana pek makul gelmiyor.

S. K. Y.: Gördüğümüz kadarıyla Özlem Öz ve Dilan Polat hakkında direkt bir bağlantı kuramıyoruz. Soruşturma dosyasında savcılık bir bağlantı buldu mu ya da bulabilecek mi, bunu ilerleyen günlerde göreceğiz. Direkt bir bağlantı olmasa bile birbirlerini kopyaladıklarını görebiliyoruz. Kesinleşen bir mahkumiyet olmasa da bu işi yapan fenomenlerin ya da kişilerin her zaman aynı kişiye biat etmeyeceği veya bağlı olmayacağını düşünüyorum. Bu kara para aklama çetelerinin başında her zaman farklı farklı insanlar var. Soruşturma derinleştikçe belki de daha farklı yollardan, daha gizli yollardan bağlantı kurdukları tespit edilebilir. Yani bazı fenomenlerin birbirleriyle bağlantıları olduğunu görmememiz, ileride de görmeyeceğimiz anlamına gelmiyor.

SELİN CİĞERCİ'YE NE OLACAK?

Selin Ciğerci çok iddialı konuşmuş ve hakkında en ufak bir şey çıkarsa Taksim Meydanı'nda kendini asacağını söylemişti. Şimdi bu soruşturmanın dayanağı nedir? MASAK raporu da temiz çıktı denilmişti. Ciğerci hakkındaki soruşturma yalnızca Gökhan Çıra nedeniyle mi açıldı?

Y. G. K.: Yukarıda da belirtmiş olduğum üzere malvarlıklarına el koyma tedbirinin uygulanması için ilgili kurumdan (soruşturmanın türüne göre BDDK, MASAK, SPK vs.) rapor alınması gerekiyor. Halihazırda malvarlıklarına el koyma tedbiri yok diye biliyorum. Bu açıdan ya dedikleri gibi MASAK raporları temiz ya da henüz kendileri hakkında bir rapor alınmadı. Basına yansıyan haberlerde herhangi bir bilgi olmadığı için bu soruşturma ile ilgili yorum yapmak pek doğru olmaz. Ancak şunu da belirtmem gerekir ki “en ufak bir şey çıkarsa Taksim Meydanı’nda kendimi asarım” gibi söylemlere inanmamak lazım. Kişiler bilerek ya da bilmeden bir şekilde suç işleyebiliyorlar.

S. K. Y.: Selin Ciğerci hakkında bizim şu an bildiğimiz kamuoyu olarak çok net ve kesin veriler yok çok detaylı bilgiler de yok. Sadece Murat Ağırel’in attığı tweet ile aslında Selin Ciğerci hakkında bir soruşturma başlatıldığını biliyoruz. Diğer dosyalarda olduğu gibi bu dosyada da gizlilik kararı vardır ancak ilerleyen zamanlarda bu dosyanın da kamuoyuna yansıyacağını biliyorum. MASAK raporu basına yansımadı. Gazeteci Emrullah Erdinç, MASAK raporunun temiz olduğunu ve orada illegal bir şey tespit edilmeyeceğini söylemişti. MASAK raporunun tek başına temiz çıkması demek haklarında bir soruşturma başlatılmayacağı veya soruşturmaya devam edilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü MASAK raporu sadece bir delildir. Bunun dışında savcılık kuvvetli ya da yeterli suç şüphesine yönelik deliller elde ettiyse zaten soruşturmaya devam etmekle yükümlü. Hakkında başka aleyhe deliller varsa savcılık soruşturma başlatmakta haklıdır diyebiliriz. Bu konular çok gündeme geldiği için savcılar titizlikle soruşturmayı yürütüp, takipsizlik kararı vereceklerse de kesin olarak emin olduktan sonra bu kararları vereceklerdir diye düşünüyorum. Ciğerci hakkında soruşturma başlatılmasının tek nedeninin Gökhan Çıra olduğunu düşünmüyorum. İkisinin evli ve birlikte oldukları dönemde yürüttükleri ticaretle alakalı bir soruşturma var.

BİM 29 Kasım Cuma 2024 indirim kataloğu yayımlandı Narin Güran cinayetinde katil belli oldu! Para çekme ve yatırma işlemleri değişiyor Bankalara dolar talimatı gitti! Teğmenler soruşturmasında görevden almalar 9 kilo vermişti! Derin göğüs dekoltesi olay oldu