Ertuğrul Özkök, Alain Delon'un ötanazi kararını yorumladı: Sessizce cehenneme gidebilme hakkı istiyorum
Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazılarını sürdürüyor. Yazılarını "newsletter" olarak geniş bir gruba gönderen Özkök, son yazısında, aktör Alain Delon'un ötanazi kararını yorumladı.
20 yılı Genel Yayın Yönetmeni olmak üzere 35 yıl aralıksız çalıştığı Hürriyet'in kasım ayında yollarını ayırdığı Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazılarını sürdürüyor. Yazılarını "newsletter" olarak geniş bir gruba gönderen Özkök, son yazısında, aktör Alain Delon'un ötanazi kararını yorumladı. Özkök, Delon'un "Yaşlanınca insanın kendi arzusuyla sessizce cehenneme gitme hakkı olmalı” sözlerine ilişkin olarak, "Herkesin kendine 'cennet vadeden' şeylere inandığı bir çağda, 'cehenneme gitme hakkından' söz etmek…" düşüncesini dile getirdi.
Özkök'ün "Tansu'ya Mektuplar" dizisinde "Sessizce cehenneme gidebilme hakkı istiyorum" başlıklı yazısı şöyle:
"Acaba giderek hepimize yerleşen “Kollektif bir suçluluk duygusunun” yeni ifadesi olabilir mi?
Son yıllarda işittiğim en ilginç “hak” kavramı “Umursamazlık hakkıydı…”
Kapkaranlık bir dünyada, olup biteni umursamayarak, kendini koruma altına alma hakkı olarak tarif ediliyordu.
Ama “sessizce cehenneme gitme hakkını” ilk defa dün çok ünlü bir Fransız aktörün ağzından işittim.
Alain Delon’dan…
Alain Delon, onursal Altın Palmiye Ödülü'nü alırken kızı Anouchka Delon ile
Alain Delon, onursal Altın Palmiye Ödülü'nü alırken kızı Anouchka Delon ile 2019'daki mülakat niye yeniden gündeme geldi?
Ünlü Fransız aktörün 2019 yılında İsviçre’nin “Illustre” adlı dergisine verdiği uzun mülakatın bir bölümü geçen hafta Fransa’da “Le Point” dergisi tarafından gündeme konunca hem dünyada hem Türkiye’de yeniden gündem oldu.
Nedeni de şu: Oğlu Anthony Delon, geçen ocak ayında babasının kendinden “Ötanazi yapmak için kendisine eşlik etmesini” istediğini açıkladı. Her şey hazırlanmış ama son anda vazgeçmişler.
Baktım konu bugün gazeteler tarafından da geniş biçimde incelenmiş.
Delon bu sözleri yeni söylemiyor. Ancak Le Point’de yayınlanan mülakatta yeni bir kavram kullanıyor ki o dikkatimi çekti.
Son anında yanında rahip değil yakınlarını istiyor
Aynen şöyle diyor:
“Son anımda yanımda bir rahip değil, sevdiğim yakın insanların olmasını ve ölmeme yardım etmelerini istiyorum. Oğlumdan bunu istedim. O nedenle Ötanaziden yanayım. İnsan yaşlanınca hayatta çok zorlanıyor. O nedenle yaşlanınca insanın kendi arzusuyla sessizce cehenneme gitme hakkı olmalı” diyor.
Acaba kolektif bir suçluluk duygusunun yeni ifadesi mi?
“Sessizce cehenneme gitme hakkı…”
Çok “Sartrevari” bir kavram…
Herkesin kendine “cennet vadeden” şeylere inandığı bir çağda, “cehenneme gitme hakkından” söz etmek…
Acaba giderek hepimize yerleşen “Kollektif bir suçluluk duygusunun” yeni ifadesi olabilir mi?
Hem 21’inci yüzyılın ilk 20 yılında şu yaşananlara baktığımızda…
Diktatörlükler, onların yol açtığı kanlı savaşlar, göçmenler, insan haklarının ayaklar altına alınması, aydınların, siyasetçilerin hapislerde çürütülmesi, kadına karşı şiddet, çevreyi talan, hayvanlara eziyet, çocukları insafsızca savaşlara sürmek, yoksulluk, eşitsizlik…
Acaba hepimizin bilinçaltına mı giriyor?
Sezen Aksu bu hafta 'Masum değiliz'i yeniden yayınladı
Bakın Sezen Aksu bu hafta “Masum Değiliz” şarkısının yeanix ile ortak yeni bir Cover’ını çıkardı.
Hatırlayın şarkı “Masum değiliz hiçbirimiz” diyor…
Yine geçen hafta “good job nicky” isimli genç şarkıcının çıkardığı ilginç bir şarkı var.
“Heaven is sin” diyor…
Yani “Cennet günahtır…”
Masumiyetin inançlardaki en üst simgesi olan cennetin, günah kelimesi ile yan yana telaffuz edilmesi, acaba bu kolektif bilinçaltımızın bu yepyeni halini mi anlatıyor…
Biliyorum, karanlık bir konu ama şu pazar günü için iyi bir “kollektif sorgulama” için gerekçe olabilir…
Bu günahlardan hepimizin nasibine düşen kırıntı yok mu?
Öyle ya…
Bu 21’inci yüzyılın diktatörlerinden, savaşlardan, çevre kirlenmesinden, kadına, çocuğa şiddetten, çevre tahribatından bizim de nasibimize düşen kırıntılar yok mu…
Neyse pazar günü yazımı biraz daha hafif konularla kapatayım.
Alain Delon’un o mülakatında ölüm, cehennem ve yaşlılık dışında ilginç konular da vardı…
Size onları aktarayım da iç sıkıntımız biraz hafiflesin…
Pazar mülakatı
Kadın tokatlamaktan çok kadınlardan tokat yedim
(*) Samuray filmini çekerken eşiniz Nathalie sizi tokatlamış doğru mu?
ALAIN DELON: “Evet tokatladı ama neden olduğunu hatırlamıyorum.”
(*) Sizin için maço, mizoşin diyorlar, öyle misiniz?
ALAIN DELON “Bu lafların hepsi palavra. Hayatımda kadın tokatlamaktan daha çok kadınlar tarafından tokatlandım. Ama ben hiçbirinde polise gidip ‘Kadın beni tokatladı’ diye şikâyette bulunmadım.”
Alain Delon ve Romy Schneider, 1962'de Cannes Film Festivali'nde
Hayatımın en büyük kadını kimdi?
(*) Hayatının kadını kimdi? Romy Schneider mi?
“Herkes Romy Schneider’dir diye düşünüyor. Belki de olurdu ama o 1982’de bu dünyadan öyle kazaen ayrılmadı. Çocuğu David’in trajik ölümü onu çok sarsmıştı. Bugüne kadar sadece bir kere evlendim. O da Nathalie Canovas’dı. Ondan sonra bir daha evlenmemeye karar verdim. O nedenle Mirelle Darc’a ‘Bak Mimi seninle asla evlenmeyeceğim. Çünkü bir daha evlenmemeye yemin ettim’ dedim. Buna pişmanım. Hayatımın sonuna kadar tek kadın o olabilirdi.”
Brigitte Bardoy'la hiç ilişkisi oldu mu?
(*) Ya Brigitte Bardot? Onunla aranızda hiçbir şey geçmedi. Neden?
“Arkadaşlığımız her şeyin üstüne çıktı. İkimiz de böyle daha mutlu olduk.”
Güzel bir erkek olduğumun farkına kadınlar sayesinde vardım
(*) Şaşırtıcı güzelliğinin ne zaman farkına vardın?
“Bu konuda önce kadınlar beni bilinçlendirdi. Hindiçin’den döndükten sonra kadınların dikkatini çekmem sayesinde filmlerde oynamaya başladım. Kadınlar olmasaydı bir serseri olarak ölecektim. 17 yaşında orduya yazılmıştım. Dönüşte bir arkadaşım “Gel Saint Germain’de bir tur atalım’ dedi. Orada Zizi adında engelli bir kadınla tanıştım. Onu sık sık görmeye gelen bir kadın arkadaşı vardı. Adı Brigitte Auber’di. Hitchcock’un 1955 yılında çıkan filminde oynamış bir aktiristti. Benden 9 ay büyüktü. Bir akşam delirmiş vaziyette üstüme atıldı ve ‘Sen manyak mısın, şu yüzünü görmüyor musun. Sinema için yaratılmışsın sen’ dedi. Her şey o gece başladı. Bu suratım olmasaydı asla bugün burada olamazdım.”
Ben sinema dünyasında resmen bir kazayım
(*) Sık sık, ‘Ben bir kazayım’ diyormuşsun…
“Oyunculuk bir meslektir. Oyuncu olmak isteyen biri kurslarına, okuluna gider, konservatuara gider. Benim gibi bir aktör ise kaza eseridir. Yönetmen Allegret bir zamanlar bana ‘Oynama, kendin ol, yaşa’ dedi ve hayatım boyunca hep bu tavsiyeyi dinledim. Benim için aktör Alan Ladd, Burt Lancaster, Jean Gabin ve Lino Ventura’dır.”
Johnny Hallyday'le aramızda görünmeyen özel bir bağ vardı
(*) Mirelle Darc’ın cenazesinde Johnny Hallyday’i öpmüştünüz ve bu onu son görüşünüzdü. Hallyday hayat hikâyesinde sizin için ‘Aramızda görünmeyen bağlar var’ demişti. Neydi?
“Olabilir ama böyle düşündüğünü bilmiyordum. O sözler bana çok dokundu. Belki ikimizin de terkedilmiş çocuklar olmamızdan kaynaklanan bir şeydir.”
30 köpeğinin gömülü olduğu mezarlığın yanına gömülmek istiyor
(*) Alain Delon’un hayatı boyunca çok köpeği olmuş ve kaybetmiş. Kaybettiği 30 köpeği, Loiret’de Douchy’deki evinin bulunduğu yerde bir mezarlıkta yatıyormuş. Kendisi de ona yakın bir mezarlığa gömülmek istiyor."