Ertuğrul Özkök, 40'lı yaşlardaki kadınları yazdı: KIRK7

Ünlü gazeteci, yeni kitabında 'bambaşka bir kadın' tarifi yapıyor.

Ertuğrul Özkök KIRK7’de 'bambaşka' bir kadın tarifi yapıyor. Özkök, 40'lı yaşlardaki kadınlar için “Baş döndürücü, baştan çıkarıcı, baştan çıkarılıcı... Ama vaatkâr, davetkâr!” diyor. 



Destek Yayınları'ndan çıkan KIRK7’de Özkök, kadına bakış açısındaki değişimi şöyle ifade ediyor:



"1960'lı yıllardı. Allah kadını, Brigitte Bardot'un bedeninde yaratmıştı. Yaratılan kadın 20'li yaşlarındaydı. Aradan 50 yıl geçti. 



Ve kadın yeniden yaratıldı. Bu defa 40'lı yaşlarındaydı.



Yirmi birinci yüzyılın ilk büyük keşfi 40 yaş kadını oldu. Ama keşfedilen şey, bir kadının hayatındaki en önemli 10 yıl değildi. Otuzlu yıllarla başlayıp, 50'li yılların sonuna kadar devam eden 30 yıllık bir süreydi keşfedilen. 

Ve bu kadını, kadın yarattı. 



Birincisi naifti. Farkında değildi. Erkeğe amadeydi.

İkincisi bilinçli. Farkında ve erkek ona amade.

Juliette Binoche 40'lı yaşlarında yaşadığı hayatı anlatırken şunu söylüyor:

"Bu bir çölü baştan sona geçmek gibi bir şey. Önemli olan, kendi kendini yargılamamak ve suçluluk duygusundan arınmaktır."

 



Ve devam ediyor:



"En uçtakini yaşamaya hazır değilsen, insani bir şeyle irtibat kurmaya hazır değilsin demektir."

Bu yüzyıl bir baştan çıkarma ve çıkarılma yüzyılı. Şımartma ve şımartılma yüzyılı.

Baştan çıkarmaya ve çıkarılmaya ihtiyacımız var.

Kendimizi keşfetmek, sınırlarımızın farkına varmak...

Ve yaşamak.



Ertuğrul Özkök, “KIRK7”yi neden yazdığını da şöyle anlatıyor:



2007 yılının 9 Nisan günü, İtalya’da Como Gölü’nün kenarındaki Villa d’Este Oteli’nde uyanıp penceremi açtığım zaman, Strauss’un Son Dört Şarkı’sını hiç dinlememiştim. Bir gün önce 60 yaşıma girmiştim. Tansu henüz yataktaydı. Ismarladığım kahve gelmiş ve ben Vivaldi’nin Nulla in mundo pax’ını dinlemeye başlamıştım. Gölün üzerine hafif bir sis inmişti. Tansu’ya baktım. Her zamanki gibi çok güzeldi. 



1993’te, onun 40 yaşına girdiği günü hatırlamaya çalıştım. Dört gün sonra ben de 46’ya girecektim. Farkına vardım ki, yıllardır aynı yatağı paylaştığım kadının en güzel yıllarını ıskalamışım. Hayır, onu yaşadım. Hem de sonuna kadar. Ama birlikte o yaşlara gelmiştik. Karşımdaki kadın her zaman güzeldi. Evlendiğimiz günden beri her gece yatağa girip, onun önümde soyunmasını büyük bir keyifle beklemiştim. 



Ama 40’lı yaşların farkı... İşte onu fark edememiştim. O hep aynı Tansu’ydu ve ben bir kadının en harika yıllarını, adını koyarak yaşayamamıştım. Kim bilir belki de o yaşlarını benimle yaşamamıştı.



Behçet Necatigil’in harika bir dizesi vardır: “Bekler bazı şiirler, bazı yaşları...” Benim de 40 yaş kadınını anlamam için bazı yaşları beklemem gerekmiş. En azından 50’li yaşlarımın sonunu.



Başta kızım Gülümsün olmak üzere, yakından tanıdığım birçok kadın, aynı yıllarda 40’larına geldiler. 30’lu yaşlarını çok sevdiğim birçok artist de aynı yıllarda 40’larına girdiler. 



Onları hep seyrettim. Sonra yazdıklarını okumaya, söylediklerini dinlemeye, oynadıklarını seyretmeye başladım. 

Erkek için 50, kadın için de 40 bir kâbus yıldönümüdür. 



Kadın 30’lu yaşlarının ortalarından itibaren, bir gün mutlaka gelecek olan 40’ı bekler. Bugüne kadar 40 rakamı, kadın için kötü dönemin miladı sayılırdı.



O bekleyişin kuytusunda, çok daha genç bir kadına gidecek olan erkeğin karanlık hayaleti dolaşır. 40 yaş, bir ucunda yenilmişliğin, ötekinde ise “menopoz” kelimesinde ifadesini bulan bitişin bulunduğu 10 yıl demekti. Yani bedenin ve ruhun kendini erken gelebilecek bir inzivaya hazırlamak zorunda olduğu en sancılı 10 yıl.

KIRK7, tabuların üzerine gitmekten sakınmayan, adını koymaktan korkmayan, günah işlemekten çekinmeyen, yargılama ve suçluluk duygusuna savaş açmış kışkırtıcı bir kitap..."


Enes Güran'ın Ses kayıtları Ortaya Çıktı Son halini gören herkes aynı yorumu yaptı Okan Buruk'un özel isteği Michail Antonio Narin Güran cinayeti davasında yeni gelişme! Sıcaklıklar 15 derece birden düşecek Restorandaki yangından acı haber geldi