Engin Ardıç 'Zoo' başlıklı yazı yazdı, kadınları aşağıladı: Ucubeler, tavşanlar gibi çiftleşiyorlar
Yazdığı yazılarla bazen çok büyük tepki toplayan Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç'dan yine açtı ağzını yumdu gözünü. Sabah kuşağındaki programları hedef alan Engin Ardıç, çok sert ifadeler kullandı. Bu yazı medya ombudsmanı Faruk Bildirici'nin de gözünden kaçmadı. Bildirici, "Ardıç’tan yeni bir hakaret, aşağılama, ayrımcılık. Tv’lerin gündüz programlarını eleştirmiş güya" dedi.
Sabah gazatesi yazarı Engin Ardıç'ın Zoo adlı yazısı Faruk Bildirici'nin de gündemindeydi.
Bildirici bir paylaşım yaparak, "Engin Ardıç’tan yeni bir hakaret, aşağılama, ayrımcılık. Tv’lerin gündüz programlarını eleştirmiş güya. “..hiçbir kendini bilen erkeğin de kadın diye bakmayacağı ucubeler tavşanlar gibi çiftleşiyorlar”.Yazının başlığı bile “Zoo” dedi.
İşte Engin Ardıç'ın Zoo başlıklı yazısı
Herif otobüsün sürücüsüyle kavga etmiş.
Araba kullanıyor, otobüs yol vermemiş, sinirlenmiş.
Otobüs, servis otobüsü. Öğrenci taşıyor.
Sinirlenince çekmiş tabancasını, ateş açmış.
Çocuklara ateş ediyor ha...
Neyse ki çocuklardan ölen mölen olmamış. Kaldırımda yürüyen bir kadın yaralanmış.
Karadeniz'de bir manyak da Fenerbahçe otobüsüne ateş açmıştı hani...
Bu yaratıkların elinden silahı almadığınız sürece bu olaylar sürer gider.
Ne ki, tabanca bulamazlarsa bıçak çekiyorlar. O da olmadı, demir çubuk. En hafifi tahta sopa.
Olaylar yalnız İstanbul varoşlarında değil, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde de çeşitleniyor.
Kadın öldürenler... Balkondan atanlar... Gırtlağını kesenler... Gaz döküp yakanlar... Parçalara ayıranlar... Betona gömenler... Tandırda pişirenler... Cesedi saklayıp kokmasın diye kolonya dökenler (gel de Nastasya Filipovna'yı öldüren Rogojin'i hatırlama, Dostoyevski yüz elli yıl önce söylemişti)...
"Ruhunda artakalmış vahşet hissinin de tesiriyle..." derdi Kemal Tahir.
Artakalmayı bırakın, öne çıktı.
Manyak katil sayısı epeyce arttı.
Adam öldürmeyenleri, yalnızca "dalmakla" yetinenleri hiç saymıyoruz.
Soygunları da saymıyoruz.
Türkiye'de bugün başat olan sınıf "lumpenproletarya" sınıfıdır ve bu gidiş hiç de hayırlı bir gidiş değildir.
Bunlar ne köylü ne de şehirlidir, ikisinin arasında kalmıştır.
Ahlak düzenleri yıkılmış (hani o "saf ve temiz Anadolu çocukları" efsanesi), yerine bir yenisi oluşmamıştır.
Asla güvenilmez. Arkanı dön, seni hemen satar.
Herhangi bir konuda fikri de yoktur, bugün öyle, yarın böyle.
Eğitimi hele hiç...
Hiç kimseye saygısı yoktur, kendi kendisine de yoktur.
Televizyonda bir tür "dedektif gazetecilik" yapan birbirinden güzel hanımların programlarına bakınız, katılanlar arasında kaç "ağzı burnu düzgün" kişi görebileceksiniz?
Kemal Tahir bu çarpık çurpuk insanları yazdığı zaman birtakım ahmak Marksistler "Şerefli Türk proletaryasına hakaret ediyor" demişlerdi.
"Kırlardan şehirlere" diyorlardı, işte geldiler.
Bağırlarına bassınlar.
***
Ölmeyi ve öldürmeyi çok seviyorlar ama öte yandan da "vahşi bir seks furyasına" kapılmış gidiyorlar.
O onun eniştesini, bu bunun baldızını... Yengesini, kaynını...
Ona kaçanlar, bunu kaçıranlar...
Tren yapanlar, Cem Yılmaz'ın deyimiyle...
Hiçbir kendini bilen kadının erkek diye bakmayacağı, hiçbir kendini bilen erkeğin de kadın diye bakmayacağı ucubeler...
Tavşanlar gibi çiftleşiyorlar.
Ortada sevgi mevgi yok, dürtüler var.
Yaptığının ahlaksızlık olduğunu düşünen yok, çünkü düşünce yok bir, ahlak yok iki.***
Bu kitle ağır basmaya başladı.
Böyle bir kitleyle Türkiye nereye doğru gidecek?
Herhalde Avrupa Birliği'ne doğru değil.