'Eğitim gören herkes oyuncu olamaz'
Gazeteci ve yazar Arzu Çevikalp, ünlü oyuncu Burak Tamdoğan ile söyleşi yaptı. Tamdoğan, 'Eğitim gören herkes oyuncu olamaz' derken, önemli açıklamalarda bulundu.
'Eğitim gören herkes oyuncu olamaz'
Arzu ÇEVİKALP /
Gazeteci ve yazar Arzu Çevikalp, değerli oyuncu Burak Tamdoğan ile söyleşi yaptı.
“Kara Para Aşk” dizisindeki komiser karakteriyle dikkatleri üzerine çeken ve ilk oyunculuk deneyimini “Ferhunde Hanımlar” dizisi ile yaşayan Burak Tamdoğan, en son “Elimi Bırakma” dizisinde karşımıza çıktı. Şu ana kadar oynadığı projeler şu şekilde yer almaktadır: “Göç Zamanı”, “Analar ve Anneler”, “Nefes”, “Hanımın Çiftliği”, “Geniş Aile”, “Küçük Kadınlar” ve “Parmaklıklar Ardında”
Tamdoğan, hem başarılı bir oyuncu hem de iyi bir tiyatrocudur. Psikolojik teknikleri rollerine yansıtan Tamdoğan tiyatroda, dizilerde ve filmlerde karşımıza çıkar ve bilgi birikimini vermiş olduğu oyunculuk dersleri üzerinde kullanır. Rolünün içine giren, onu yaşatan ve gerçek olduğuna inandıran Tamdoğan oldukça mütevazı, iyi niyetli ve çok iyi bir analizcidir. Tamdoğan oyunculuğun yanı sıra profesyonel olarak senaryo ve oyun yazarlığı da yapmaktadır. Edebiyata olan düşkünlüğü ise kendisinin çok yönlü olduğunu gösterir. “Sondan Başa” ve “Kalabalık Olmanın Esasları” iki kitabı var. Umarız edebiyata daha fazla eseri ile katkıda bulunur ve sevenlerini sevindirir. Şu ara edebiyat üzerine bazı hazırlıklar içinde olduğu konusunda da ufak bir tüyo verelim.
İspanya’nın tele NOVELA Dergisi, İspanyol kanallarında yayınlanan “Kara Para Aşk” dizisi ile sizi yakın merceğe aldı, çünkü Komiser Hüseyin rolüyle birçok izleyicinin dikkatini çektiniz ve hatta o kadar sahici bir oyunculuk gerçekleştirdiniz ki, sizi neredeyse polis sandılar. Bu yeteneğin kaynağı tiyatro ve psikoloji eğitimi almış olmanızdan mı kaynaklanıyor?
Kesinlikle, oynadığım karakterleri yaratırken psikoloji eğitimi almış olmamın çok faydasını gördüm. Bunun yanı sıra farklı çevrelerden farklı insanlar tanımak önemlidir. İnsanı tanımaya çalışmak asıl önemli olan.
Sizce, başarılı bir oyuncu olmanın altında yatan en önemli kriter nedir?
İyi bir eğitim, doğru ustalar, oynamaktan keyif almak (bir çocuk kadar), çok okumak, sahne deneyimi ve çok emek…
'EN ÇOK ŞİİR OKUMAYI SEVERİM'
İnstagramdan gördüğüm kadarıyla kitaplarla aranız oldukça iyi. En çok hangi türde kitaplar okumayı seviyorsunuz? Sizi şu ana kadar en çok etkileyen kitap hangisi?
En çok şiir okumayı severim. Tarihi kitapları da severim. Çetin Balanuye’nin Spinoza’nın Sevinç’i Nereden Geliyor kitabı beni son zamanlarda en çok etkileyen kitaplardan biridir.
Projeleri seçmeden önce, kafanızda o rolü canlandırıyor musunuz, yoksa direk oyunculuk esnasına mı rolün hakimiyetine giriyorsunuz?
1999’dan beri akademik anlamda doğaçlama tiyatro yapıyorum. Doğaçlama yapmayı seviyorum. Fakat bir yazar tarafından tasarlanmış karakterlerin önceden çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Karakterin profilini kafamda çizerim, sahnelerin ve karakterin senaryo içerisinde neye hizmet ettiğine bakar, üstüne koyabileceğim ekstraları araştırır, bulduğum verilere göre ana hatları çalışırım. İşin kalanını sahnede partnerime ve yönetmenin direktiflerine göre doğaçlarım.
Çok yetenekli oluşunuz dışında, iyi bir pratik zekaya sahipsiniz ve bir dolu enstrüman çaldığınıza vakıfım, bu kadar işi aynı anda yürütmek zor olmuyor mu?
Çok teşekkür ederim, çok naziksiniz. :) Yazmak, enstrüman çalmak, oynamak, resim yapmak vb. hiçbirinin birbirinden farklı şeyler olduğunu düşünmüyorum. Hepsi birer anlatım aracı, benim için birden fazla dil bilmek ile aynı şey.
Oyunculuk eğitimi verdiğinize dair bir bilgiye eriştim. Hatta bu eğitimlerin içinde farkındalık, analitik düşünce, doğaçlama oyunculuk, akıl oyunları ve öykü kurma yer alıyor. Çoğu zaman da psikoloji ve tiyatroyu aynı potada eritiyorsunuz. Bu iki alanı aynı potada eritmek pek kolay olmasa gerek, uyguladığınız özel teknikler var mı?
Daha çok doğaçlama tiyatronun teknikleriyle psikoloji bilmenin yol göstericiliğine yaslanıyorum.
'DOĞAÇLAMA TİYATRONUN TEKNİKLERİNİ KULLANIYORUM'
İnteraktif öğrenme ve öğretme hususunda ne düşünüyorsunuz?
Yukarıda da belirttiğim gibi doğaçlama tiyatronun tekniklerini kullanıyorum. Yani karşılıklı etkileşimle çalışmayı doğru buluyorum. Doğal olarak da interaktif eğitime inanırım. Öğretmenin de öğrencisi kadar bir şeyler öğrendiğini düşünüyorum her derste. Ayrıca öğrencisinden bir şeyler öğrenmek için derse giden öğretmenlerin başarılı öğretmenler olduğuna inanıyorum.
Hiç üzerinize yapışan ve etkisinden çıkamadığınız roller oldu mu?
Duygusal olarak etkilendiğim karakterler oldu, ama üstüme yapışıp etkisinden kurtulamadığım bir rol olmadı. Karakteri oturmuş insanların kendilerinden farklı bir karakteri gerçek hayatta içselleştirebileceklerini zannetmiyorum zaten.
Günümüzün televizyon dizilerini nasıl buluyorsunuz, eskiyle kıyaslayacak olursanız sizce ortaya nasıl bir sonuç çıkar?
Şimdi çok usta yönetmenlerimiz, senaristlerimiz ve set ekiplerimiz var. Dünyaya satabildiğimiz diziler üretebiliyoruz. Bunlar sektörün olgunlaşmasının eserleri. Ancak bölüm sürelerinin giderek uzaması, senaryodan sete kadar ciddi performans düşüklüğü ve niteliksizleştirme tehlikesi barındırıyor.
Malumunuz içerikler artık dijitalleşmeye başladı ve birçok dizi Netflix, Blutv ve Puhutv platformlarında boy gösteriyor. Bu durum sizi rahatsız ediyor mu? Size teklif gelse kabul eder misiniz?
Bende bir rahatsızlık yaratmıyor, tam tersi destekliyorum. Sunum için ne kadar çok alan olursa sektör o kadar avantajlı olacaktır. Dijital platformlardan gelen iyi teklifleri tabi ki değerlendiririm.
Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz, içinizde var mıydı, yoksa sonradan mı ilgi duydunuz?
15 yaşındayken tesadüfen gittiğim bir kurs sonucu kendimi tiyatronun içinde buldum. Yazmak, yönetmek, dansını müziğini tasarlamak ve oynamak hepsi bir aradaydı, bir gün baktım ki en çok oyunculuk yapmışım. Anladım ki artık oyuncuyum :)
Sizce eğitim gören herkes oyuncu olabilir mi, yoksa bu içten gelen bir doğaçlama yeteneği mi?
Eğitim gören herkes oyuncu olamaz. Oyunculuk, yetenek ve bolca emek gerektirir. Küçük bir sır vereyim, hiçbir sanat dalı kendisini amaç edinmemiş insanların aracı olmamıştır.
'KENDİMİ BİLDİM BİLELİ YAZIYORUM'
“Sondan Başa” ve “Kalabalık olmanın esasları” isimli iki kitabınız var. Ne zamandır yazıyorsunuz? Yazmaya ilginiz nasıl gelişti? Yeniden yazsanız, ne üzerine olurdu?
Kendimi bildim bileli yazıyorum. Yazmak, kendimi ifade etmenin bir yöntemi oldu hep. Her okuduğum kitap beni yazmaya daha çok itti. Şu anda bir şiir ve bir öykü kitabının hazırlıkları içerisindeyim.
Yolda yeni projeleriniz var mı?
Tek kişilik tamamen doğaçlama olan meddah oyunuma devam edeceğim. Eğitimlerin verildiği, oyunların oynandığı bir atölye açma fikrim var. Bir de roman yazma planım var.