Ece Temelkuran: Gezi Parkı eylemlerini eleştiren medya yöneticileri Gezi'de eylemciydi!
Ece Temelkuran BirGün gazetesinde yaşanan değişimi, yeni kitabını, gazeteye alınacak yeni isimleri Medyatava'dan Eylem Yılmaz'a anlattı.
Birgün gazetesinde fiili olarak genel yayın yönetmenliği yaptığını söyleyen Ece Temelkuran ile gazeteye geçişinden, demokratikleşme paketine, Gezi olaylarından yeni kitabına kadar birçok konuyu konuştuk.
Gezi olayları sırasında Gezi'nin tam karşısına konumlanan medya yöneticileri ve muhabirlerinin eylemci olarak Gezi'ye katıldığını ifade eden Temelkuran, demokratikleşme paketinin hükümetin Gezi'de yaratılan hasarı toparlama çabası olarak gördüğünü ama bunun başarılı olmasının artık çok zor olduğunu belirtti.
Genel yayın yönetmenliği süreci nasıl gelişti?
Ben genel yayın yönetmeni değilim, bu fiili bir durum zaten bizim gazetemizde genel yayın yönetmenliği gibi bir statü yok. Ben buraya bir tür abla gibi geldim. Gazeteyle ilgili birçok şey konuşuluyordu fakat kimse bir şey yapmıyordu ya da ben yeterince emek verilmediğini düşündüm. Buradaki işleri hareketlendirmeye geldim. Genç arkadaşlara yardım ediyorum, biraz da insanların gazeteye bakmasını sağlıyorum.
Sizin buraya geçmeniz epey tartışılmış ve yakıştıramayanlar olmuştu. Sizce neden sizi buraya yakıştırmadılar?
Ben asla nötr bakılacak bir insan değilim. Beni ya seversin ya da nefret ederesin. Dolayısıyla buraya gelişimle bazı insanlar gazeteye sempatiyle bakarken, benden nefret etmeye kararlı olanların da nefret dolu bakışlarını gazeteye taşımış oldum.
Gazetedeki ilk yazınızda kendinizi çok övdüğünüze yönelik eleştiriler yapılmıştı...
Kadınlar kendinden bahsedince hep övdü denilir. Bunun erkek egemen bir durumdan kaynaklandığını düşünüyorum. Beni bilen çok fazla insan var ama tanıyan çok az insan var. Bilen insanlar da beni tanıdığını düşündüğü için böyle çok fazla laf çıkıyor. Benimle ilgili ukala, kendini beğenmiş gibi laflar edilir, öyle düşünmek isteyenler öyle düşünsün, zaten böyle düşünmek onların hoşuna gidiyor.
Sizinle beraber Ertuğrul Mavioğlu’da gelmişti fakat sonra gitti. Birçok yazar gitmeyi seçti fakat siz kaldınız? Neden?
İlk geldiğimde bir reklam krizi yaşadık ve Ertuğrul gitti. Krizli zamanlarda böyle olur ve insanları o zamana göre değerlendirmemek lazım. Bu mesleği 20 yıldır yapıyorsanız ve hala ayaktaysanız dirayetli olmak durumdasınızdır. Gitmek kolaydır ama burada durmak önemli, sinir testinden geçmek önemli, hakkında bir sürü şey söylendiğinde ona dayanabilmek önemli ve bunlara dayanabilen bu meslekte kalıyor. Nice çok kıymetli arkadaşımızın bu meslekte yok olup gittiğini gördüm, özellikle kadınların. Yeter artık dayanamıyorum diyerek gittiler, ben de ara ara gidiyorum zaten…Bu gazetedeki çocukları çok seviyorum. Gazete kalmamın ikinci önemli kısmı ise, öfkeliyim. Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı tercih ederim. Ülkenin içinde olduğu vaziyete, basının içinde olduğu duruma öfkeliyim.
"GAZETECİLİK İŞİNİN KENDİSİ ERKEKTİR"
İki gün boyunca “Veda” ilanı ile çıktınız, matbaa değişimi olduğu yayınlandı. Bunun dışında ne gibi değişiklikler yapacaksınız? "Veda" diye ile yayınlayınca gazetenin kapanacağını düşünenler de oldu. Nasıl tepkiler aldınız?
Evet, dramlı son bekleyenler çok olmuş hatta buna çok sevinenler de olmuş. Akit gazetesi bizim sürprizi açıkladığımız gün, kapandılar diye haber yaptı. Biz sürprizi açıkladıktan sonra da anlamayanlar oldu. Bu sürpriz her açıdan iyi oldu. Bir kısım insan gazeteyi ne kadar sevdiğini hatırladı, bir kısım insan gazeteyi ilk kez alıp baktı, bir kısım insan da BirGün gazetesini seven insanlar için diyorum, kapanacağını düşünüp böyle bir şeye ne gerek vardı diye eleştirdi. Onlardan özür dileriz. Bu gazeteye daha fazla insanın bakması gerekiyor onun için çok az seçeneğimiz vardı ve bu seçeneği kullandık.
Meslektaşlarınızdan ne yönde tepkiler aldınız?
Herkes ne oluyor diye merak edip sordu. Hatta sağ olsun Mehveş Evin yazdı. Ben gazeteyi arkadaşlarla beraber bir basamak yukarı atlatıp, orada düze çıkmasını sağlamak için geldim. Planım eğer dramatik bir şey olmazsa, yurt dışına çıkıp, kitap yazacağım. Kadın meslektaşlarımdan daha çok destek alıyorum. Onlar çok daha iyi biliyorlar bu gazete işi nasıldır, bu işin mutfağı ne kadar erkektir. Bir insanın varlığını koruyabilmesi için çok sertleşmesi gerekir. Bu gazetedeki arkadaşlar çok genç, bu nedenle bazı gazetelerdeki dezenformasyonlar, yazışmalar burada yok, daha sağlıklı bir ortam var. Bunun dışında bir de bu gazete sol görüşlü bir gazete o yüzden de daha iyi olmak zorundayız. Diğer gazetelere oranla burada bir kadın olarak çalışmak daha rahat. Bu mesleğin kendisi erkek yani gazetecilik işinin kendisi biraz erkektir.
“Gazeteciliğin kendisi erkektir” sözünüzden kastınız nedir?
Dünya erkek olduğu için bu böyle. 20 yıldır bu işi yaparken epeyce düşündüm, insanlara baktım, kendime baktım bir kadın olarak nasıl bir gazeteciyim diye. Dünya erkek olduğundan o dünya ile ilgili haber yaparken değişiyor insan. Çok işlevli bir makineye dönüşüyorsun. Örneğin, Diyarbakır’a gittiğimde ya da Habur sınır kapısına gittiğimde pantolonumu, spor ayakkabımı giyip gidiyorum ve yürüyüşüm bile değişiyor, konuşma şeklim değişiyor ve bu pek kadınsı bir şey değil.
Tirajlarınız nasıl?
Gezi Parkı eylemleriyle beraber gazetenin satışında bir artış oldu. İnsanların belli bir gazeteye ihtiyacı oldu, sadece haber alacakları bir gazeteye değil o sokaktaki ruh halini de yansıtacak bir yayın organına ihtiyaçları oldu ve tirajlar yükseldi. Ben geldikten sonra da çok daha fazla çalışmaya başlandığı için, tirajlar epey yükseldi. Zor koşullara rağmen iyi bir gazete yapıyoruz.
"BEN TARAF'TAN AYRILAN YAZARLARA DAVA AÇMADIM, BAŞKA DA BİR ŞEY BEKLENMESİN"
Bir ara gönüllü stajyer arayışınız vardı. Bu da epey eleştirilmişti. Bu durum düzeldi mi?
Evet, gönülsüzler daha çok konuşmuş ve neden konuşurlar bunu da anlamam. Gönüllü stajyer aradım ve buldum da. Bize yardım etmek isteyen o kadar çok insan var ki, hiç tahmin edemeyeceğiniz insanlar. Gezi’yle oluşmuş bir süreç bu tabi. Şimdi gazetede maddi her hangi bir sorun yaşamıyoruz. Herkes maaşını düzenli olarak alıyor.
Yakın zamanda “Tutuklu gazetecilere özgürlük” üzerine bir kampanyanın reklam filminde ve Basın özgürlüğü üzerine oldukça fazla kampanyada yer aldınız. Yine çok yakın zamanda Taraf’tan ayrılan 22 yazar için neden herhangi bir tepki göstermediniz?
Çünkü o gazete benim için İran ajanı demekten tutun da, benim adımla soyadımla sayfa manşetinden "Ece Temelkuran alçaklığı" diye yazmıştır. Bunun üzerine onları da ben savunmayayım yani başkası savunsun. Sadece bu dediğimle sınırlı da değil ben size 15 tane daha örnek sayabilirim. Bu yüzden ben o kadar büyüklük gösteremedim, kusura bakmasınlar. Ben onlara dava açmadım daha fazla bir şey beklenmesin benden.
"DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ KAYBETTİĞİ LİBERALLERİ KAZANMA ÇABASI AMA BAŞARILI OLMAZ"
Demokratikleşme paketini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir demokrasi paketi hazırlıyoruz çok şaşıracaksınız gibi Türkiye’nin kaderini belirleyecek sürprizli yaklaşımlar bana normal gelmiyor. Kendisinin demokrat olduğunu zanneden arkadaşlar “vay paket hazırlamışlar, ne şahane yapmışlar, ana muhalefet partisini bile haberi yok” demeyi bir maharet olarak görüyorlar.
Paketin bu şekilde açıklanmış olması siyasete bir rekabet katmaz mı? Ana muhalefetten de böyle bir çıkış beklenebilir. Siyasette rekabet iyi değil midir?
Demokratikleşme için böyle saçma bir rekabete gerek yoktur. Türkiye’nin neye ihtiyacı olduğu belli, ne yapılması gerektiği belli ve oturulur yapılır. Burada bir ciddiyetsizlik var. Biz manşeti “Demokrasi paketinden seçim paketi çıktı” diye attık. Benim fikrimde bu, seçim paketidir bu demokrasi paketi değildir. Eski bir eğitim bakanının bir lafı vardı, "Öğrenciler olmasa okulları çok iyi yönetiriz" diye, bu halk olmasa biz ülkeyi çok iyi yönetiriz mantığı görüyorum. 10 yıldır aynı şey var. Neyi bekleyeceğiz, neyi beklememiz gerekiyor ya da neden beklememiz gerekiyor. Yapılacak bir şey varsa yapılır.
"GEZİ'NİN KARŞISINA KONUMLANAN MEDYA MENSUPLARI GEZİ'DE EYLEMCİYDİ"
Başbakan paketin sunumunda “Bu paket ne ilk ne de son olacak” diye belirtti, devamı gelecek dedi...
İşte böyle dediği için eleştirince sen ön yargılısın oluyor. Oyalamadır bu ve buna hiç gerek yok.
Peki, nefret suçları yasası, özel hayatı koruma yasası, seçim sistemi gibi pek çok önemli madde var. Sizin önemli bulduğunuz her hangi bir madde hiç yok mu?
Ama işte nefret suçlarında da cinsel yönelim meselesini hemen kapadı dolayısıyla kime ne kadar yarayacak olduğu çok belirsiz. Türkiye çok kutuplaşmış bir yer herkesi memnun etmek çok zor, bu beklenemez ama AKP siyasi bir hareket, kendinden olmayan entelektüelleri kendi içine çekerek güçlendi. Bu müthiş bir taktiktir ve her siyasetçinin uygulaması gereken bir taktiktir. AKP liberalleri kendi içine katarak ilerledi, en ateşli savunucusu haline getirdi. Ama adım adım o insanları kaybetti. Demokratikleşme paketi onları yeniden kazanma çabasını içeren bir şey ama çok etkili olmaz. Referandumda yarattıkları o değişim enerjisini artık yaratabileceklerini sanmıyorum. Gezi’den sonra çok zor.
Neden böyle düşünüyorsunuz? Gezi’de ne oldu?
Gezi’de sokak politikaya dâhil oldu. Orta sınıf, üst orta sınıf bu ülkede var olduğunu ve bu ülkenin istediği biçimde yönetilmediğini söyledi. Dolayısıyla ister ağaç deyin, ister yaşam tarzı deyin, ne denirse densin o önemli değil ama bir memnuniyetsizlik olduğu ortaya çıktı. Herkes birbirini görüp bu memnuniyetsizliğin ne kadar kalabalık olduğunu gördü. O görgüden sonra o hiç görülmemiş gibi yapılmaz. Başbakan Gezi boyunca biz-onlar dili ile kutuplaşmayı kurdu. Şimdi paketi açıklarken aynı gemideyiz dedi. Gezi’deki hasarı toparlama çabası biraz görüyorum ama başarılı olamayacağını düşünüyorum.
Gezi Parkı olayları sırasında medyanın bölünmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir kısım medya Gezi’yi destekledi, bir kısmı ise Gezi’nin tam karşısına konumlandı. Medyanın varlık nedeni neredeyse Gezi desteklemek ve desteklememek oldu. Bu ayrışmayı neye bağlıyorsunuz?
Yaratılan kutuplaşmadan olduğunu düşünüyorum ama şöyle bir şey var, bütün o kendisini Gezi’nin karşısına konumlayan insanlar, kanallar ve gazetelerin içindeki muhabirler hatta yöneticiler aktif olarak Gezi’nin içindeydiler. Eylemci olarak da içindeydiler, gazeteci olarak da içinde yer aldılar.
Kimdi bunlar?
İsim veremem ama oradaydılar.
"TEK RAKİBİM NEŞE DÜZEL"
Sizin dışınızda bir de Taraf’ta bir kadın yönetici var. Taraf’taki değişimi, gelen yeni yönetimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Neşe Düzel benim ciddiye aldığım tek rakibim. Çünkü kadın ve kadınların daha iyi iş yaptığını düşünüyorum. Taraf gazetesi eskisine oranla şuan çok daha iyi. Daha çok haber var, çok güzel kültür sanat sayfası yapıyorlar, haberleri daha şık veriyorlar.
Sözcü gazetesi ile aynı anda aynı haberi yayınlamışlardı…
Öyle mi? Yayınlanması gerekiyorsa yayınlamışlardır. Bakın bu demokratikleşme paketinin üzerine gazetelerin hemen hepsinin manşeti aynı. Bazen öyle denk gelebilir.
Bundan sonra BirGün gazetesinde neler değişecek?
Yeni insanlar gelecek gazeteye, daha kesinleştirmediğimiz için isim veremem ama hem tanınmış hem tanınmamış insanlar gelecek. Gazetede artık fotoğraflarımız cam gibi çıkmaya başladı bu beni çok mutlu ediyor. Baskı kalitemiz yükseldi.
Yeni kitabınız ne üzerine olacak? Nerede yazacaksınız?
Konusunu ben de bilmiyorum. Bir iki şey dışında çok netleştirmedim kitabı, yakın arkadaşlarıma bile söylemiyorum. Kasım’da Avrupa’ya gidip kitabımı yazacağım.
EYLEM YILMAZ
eylemyilmaz83@gmail.com
© MEDYATAVA