Dolarda haziran ayı kabusu, ünlü ekonomist uyardı. "Dolarda ateşle oynuyorlar" dedi, dövizin patlayacağını açıkladı. Yeniçağ yazarı Evren Devrim Zelyut, "Etrafı benzinle dolu yerde ateşle oynayanlar bunun sonuçlarına katlanır" uyarısında bulundu
Türkiye ekonomisiyle ilgili bomba bir yazı yazan Yeniçağ gazetesi yazarı Evren Devrim Zelyut, "AKP dolarda ateşle oynuyor, ortalığı yakacak!" başlıklı yazısında cari açık, turizm gelirleri, Kur Korumalı Mevduat ile Fed'in faiz artışına dikkat çekti, haziran ayı için önemli bir uyarıda bulundu. "Netice itibarıyla nurlu ufuklar bizi beklemiyor, etrafı benzinle dolu yerde ateşle oynayanlar bunun sonuçlarına katlanır." diyen Zelyut, dövizin, doların patlayacağını açıkladı ve tarih verdi.
AKP dolarda ateşle oynuyor, ortalığı yakacak!
AKP'nin seçim kaybetmeye tahammülü yok. Çünkü AKP, icraatları ile Türk siyasi tarihinde yer bulmuş diğer partiler gibi olmadığını gösterdi. Yirmi yıllık süreçte doğruları ve hataları oldu. Ve bu dönem nihayete erdiğinde bütün bu işlerin muhasebesi yapılacak, gerçekler ortaya çıkacak. Ekonomide yapılanlara baktığımızda vardığımız sonuç ise şu: AKP bu yüzleşmeyi kesinlikle istemiyor. Bunun için iktidarda kalmak adına en tehlikeli riskleri dahi üstlendi, üstlenecek, kendisinden başka kimse zerre kadar umrunda değil.
Hep yazdık, dedik ki; yüksek teknoloji içeren mal üretimine dayanmayan ithalatçı bir ekonomi modeli rezervleri bitirerek büyük bir kur krizi ve enflasyona neden olur. Bu dediklerimiz kurun 18'e, üretici fiyatlarının 114'e vurması ile doğru çıktı. Eğer sistemi değiştirmeye zamanınız, kadronuz, ilminiz yetmiyorsa, günahlarınızdan korkup iktidarı da vermek istemiyorsanız ne yapacaksınız? Gelecekte çok daha büyük bir çöküş yaratmak pahasına borç alıp faiz ödeyeceksiniz.
Böylece kuru sabit tutup, dış girdi fiyatlarını ve bağlı olarak enflasyonun daha da artmasını engelleyip seçimlerde bir şans kırıntısı yakalamaya çalışacaksınız. Ancak borç ve faiz halatı ile tutmaya çalıştığınız kur öyle çekiliyor ki, bu halat kopabilir.
Kuru neler çekiyor, başlıklar halinde değerlendirelim:
1- Merkez Bankası siyasi iradeye o kadar uymuş ki, Türkiye'deki enflasyonun sadece dışarıdan geldiğini söyleyecek kadar kör olmuş durumda. Oysa sanayide Çin ve Hindistan'a verilen 40 milyar dolarlık açığın yarı mamul bağı nedeni ile verildiğini görmüyor. Kur arttıkça girdi maliyeti artıyor. Dışa olan bağ, rezervleri silip süpürüyor.
Merkez Bankası tarımda da 23 milyon hektardan 19 milyon hektara düşmüş ekili biçili araziyi, bir milyondan beş yüz bine azalmış çiftçi sayısını da hesaba katmıyor. Tarım üretimi azalırken açık kapılardan gelen milyonlarca göçmen gıda fiyatlarını artıran başka bir etken oluyor.
Merkez Bankası fiyat istikrarı için yapmakla mükellef olduğu para politikalarını unutmuş durumda. Yani faizi ve para miktarını ekonomiye göre ayarlamalı. Ancak faizleri 14'te tutarak, resmî rakam 61 olan enflasyonla büyük bir makasın açılmasına neden oluyor. Böylece Lira değersizleşirken dövize talep artıyor. Sonra bu talebi milyarlarca Lira faizle tutmaya çalışıyorlar.
Merkez sadece düşük faizle dövizi artırmakla kalsa iyi, bastığı parayla da enflasyona katkı veriyor. Vadesiz mevduatlar ve dolaşımdaki paranın toplamı 2020 Mart ayında 782 milyar TL iken, 2022 Nisan başında 2,3 trilyona çıkmış durumda.
Bu çılgın para politikası nereye kadar sürecek?
2- Türkiye'de kur krizlerinin ana nedeni cari açık olmuştur. Yani dışarıya sattıklarımız ve aldıklarımız arasındaki negatif fark başımıza hep iş açmıştır. Bu yılın ilk üç ayında cari açık 26 milyar dolar olmuştur. Özellikle enerji maliyetleri artışı bu yıl her konuda dışa bağlı Türkiye'nin canını biraz daha fazla yakacak gibi durmaktadır.
Merkez Bankası rezervi -55 milyar dolarken 2022'de karşımıza çıkacak 70/80 milyar dolarlık açık nasıl kapanacak? Petrol fiyatı 130 doları gördü ve ABD stratejik petrol rezervlerini diğer ülkelerle beraber satma kararı alınca 100 dolara düştü. Ancak fiyatlar Rusya/Ukrayna savaşının yarattığı arz belirsizlikleri ile 110 dolara çıktı. 10 dolarlık artış cari açıkta 5-6 milyar dolarlık ek yük getiriyorsa bizim yıl sonu açık beklentimiz karşımıza çıkacak demektir.
3- Yanlış hesapların, politikaların yükünü Türk Hazinesi çekmektedir. Yandaşa verilen garanti ödemeleri de, aynı anda verilen 3-5 maaşı da, çılgın faiz indirimi sonu patlayan doları tutmak için verilen kur korumalı mevduatın faizi/kur farkını da, Hazine üstlenmektedir. Ama sorun şu, gelirler yokken bu kadar gider nasıl karşılanır.
İşte bu nedenle Türkiye eskiden bir yılda verdiği bütçe açığını şimdi bir ayda verir bir duruma düşmüştür. 2016 yılında 29 milyar TL, 2017 yılında 47 milyar TL olan açık, 2022'nin sadece Mart ayında 68 milyar TL oldu. Yıllık açık 278 milyar TL olarak bekleniyor ama KKM ile bu rakamı ilk altı ayda aşacağız.
Peki bu kadar açık nasıl ödenecek? Elbette vergiler ve zamlarla. Peki zamlar neye yol açacak? Enflasyona… Enflasyon ise Lira'yı aşındıracak, dönüp dövize talep yaratacak.
4- Girişte dedik, AKP seçimi almalı… Bu uğurda her şeyi yapacak. Diyoruz ki, AKP'nin dışa bağlı sistemi çöktü. İhracat içinde teknoloji içeren mal yok. Rezervler dolmuyor. Gelen fazlası ile gidiyor. Şirketler verimsiz, rekabet yeteneği yok, aslında çoktan çökmüş olmaları gerekirdi ama onların çökmesi AKP'nin çökmesi demektir. Bu nedenle son kamu kaynakları da seferber edilerek bu yaşayan ölü, yani zombi firmalara hayat öpücüğü veriliyor.
Bu firmaların emeğine, çabasına dediğimiz bir şey yok, lakin hükümet politikası bunları dışa bağlı çalışmaya alıştırdığı için ne yapsalar rezervleri doldurmaya güçleri yetmiyor. Verilen kredilere bakın:
2019'da 2,4 trilyon TL, 2020'de 2,7 trilyon TL, 2021'de 3,5 trilyon TL, 2022 Şubat ayı itibarıyla 5,1 trilyon TL. Peki sonuç? Bunların hangisi borcunu ödedi? Rezervler dolar ve Euro ile doldu mu?
Şimdi AKP, ihracatçılara ve turizmcilere uzun vadeli finansman sağlıyor. 150 milyar TL ve yüzde dokuz faizle… Peki esnafın, KOBİ'nin suçu ne? Neden ihracata çalışanlara veriyorsunuz? Çünkü AKP dolara muhtaç. Cari açığı kapatmak ve kur krizini önlemek için çılgınca döviz arıyor. Ama aynı soruyu soralım: 2017 yılında 200 milyar TL KGF dağıttınız, sonuç ne oldu? 2018 yılında kur şoku vurdu. Çünkü üretmek için dışa bağlı ekonomi, krediyi alıp dolara koştu. Yarı mamul aldı, üretti ve sattı ama ertesi yıl döviz suyunu çekti, çünkü eline bir şey kalmıyor, satış gelirinin yüzde 70/80'i girdiye veriliyor.
Tabii o para ile dolar, altın, konut, hisse alanları söylemedim bile…
Sözün özü yanlış sistemi fonlamak AKP'ye seçime kadar süre kazandırır, göz boyar, bakın ne canlı ekonomi diye hava atar, arkasından piyasa çakılır…
Şimdi bu havayı atmaya yardımcı olacak 128 milyar dolarlık rezerv yok. 128 milyar doları 2016 sonrası yaktılar bitti, gitti. Şimdi Lira verse bile dolar yok ortada. Nasıl yarı mamul alacaklar?
Bu işin sonu olsa olsa yine konut, borsa balonu şişirmekten öteye gitmeyecektir.
5- Bakan Nebati her ne kadar bizi etkilemez dese de AKP 2013'te yaptığı hatayı yapıyor. Hoş farkında olsa da yapacağı bir şey yok. Ne mi olacak? FED Haziran ayından itibaren, salgında bastığı 4 trilyon dolardan fazla bir büyüklüğü, ayda 95 milyar dolar olarak geri çekecek.
İnsaf yahu, nasıl etkilemez bu iş bizi? Mart başında 1,75 olan ABD on yıllık tahvil faizi şimdi 2,86'yı geçmiş, dolar değer kazanıyor.
2013 yılında da aynısı olduğunda kur 1,70'den 2'nin üzerine artmıştı, Erdoğan bu işi dönüp Gezi Olayı'na, yine dış komploya bağlamıştı.
Netice itibarıyla nurlu ufuklar bizi beklemiyor, etrafı benzinle dolu yerde ateşle oynayanlar bunun sonuçlarına katlanır.