Bugün Hrant Dink'in öldürülmesinin 11'inci yılı... Peki dava hangi aşamada?

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesinin üzerinden tam 11 yıl geçti.

BBC Türkçe'nin haberine göre; aralarında Fethullah Gülen ve eski savcı Zekeriya Öz'ün de bulunduğu 11'i tutuklu 10'u firari 85 sanıklı davanın son duruşması Aralık ayı başında yapıldı.



Aralık ayındaki duruşmalarda beş tutuklu sanık tahliye edildi.



Davaya 29-30 Ocak ve 1-2 Şubat 2018 tarihlerinde yapılacak duruşmalarla devam edilmesi öngörülüyor.



Dink cinayetiyle ilgili 11 yıldır devam eden yargı sürecinin gelişimini beş başlık altında inceledik:



Cinayetin ardından neler yaşandı?



Dink'in İstanbul'un Şişli ilçesinde bulunan Agos gazetesi yakınlarında, ana cadde üzerinde suikasta uğramasından kısa bir süre sonra, güvenlik kamerası kayıtlarından cinayet şüphelisi tespit edildi.



Şüpheli Ogün Samast'ın görüntüleri basın aracılığıyla kamuoyuyla paylaşıldı.



O tarihte 17 yaşında olan Samast, suikasttan 36 saat sonra babasının ihbarı üzerine Trabzon'a gitmek üzere geldiği Samsun Otogarı'nda gözaltına alındı. Samast ile birlikte cinayette kullanılan silah da ele geçirildi.



Anadolu Ajansı (AA), Samast'ın sorgusunda cinayeti kabul ettiğini ancak pişman olmadığını söylediğini bildirdi. Haberlere göre, Samast, suikastı Yasin Hayal'in talimatı üzerine işlediğini de ifade etti.



Hayal'in adı daha önce 2004 yılında Trabzon'da bir fast-food restoranında altı kişinin yaralandığı bombalama olayına karışmıştı. Samast'ın ifadelerinin ardından Hayal de gözaltına alındı.



Hayal de ifadesinde cinayeti Erhan Tuncel ile birlikte planladığını söyledi. Bu ifade üzerine o dönem Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi olan Tuncel de yakalandı. Tuncel'in bir dönem Trabzon Emniyet Müdürlüğü için muhbirlik yaptığı ortaya çıktı.



Basında, Tuncel ve Hayal'den Samast'ın "ağabeyleri" olarak bahsedilmişti.



Samast'ın Samsun'da yakalandıktan birkaç gün sonra bazı polis memurlarıyla birlikte Türkiye bayrağı önünde çekilmiş görüntüleri bir televizyon kanalında yayınlandı.



Bu olay, bir yandan büyük tepki yaratırken, cinayette kamu görevlilerinin rolü olup olmadığına dair soruların gündeme gelmesine neden oldu.



Hrant Dink'in eşi Rakel Dink de cenaze töreninde yaptığı konuşmada, "Yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim" diye konuşmuştu.



Dink ailesi, cinayetin azmettiricileriyle birlikte aydınlatılabilmesi amacıyla yaklaşık 11 yıldır bir hukuki süreç yürütüyor.



Dava sürecinde neler yaşandı?



Dink suikastıyla ilgili yargı süreci Nisan 2007'de başladı ve ilk duruşma 2 Temmuz 2007 tarihinde İstanbul'un Beşiktaş ilçesinde bulunan 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.



İlk etapta davada 12'si tutuklu 18 kişinin yargılanmasına başlandı. 2008 ve 2009 yıllarında hazırlanan ek iddianamelerle sanık sayısı daha sonra 20'ye yükseldi.



Bu dava, Ocak 2012'de hükme bağlandı. Hayal, "tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılırken, Tuncel de 10 yıl 6 ay hapis cezası aldı ve tahliyesine karar verildi.



Samast ise suç işlediği sırada 17 yaşında olduğu için çocuk mahkemesinde yargılandı.



Samast, Temmuz 2011'de çıkan kararda, "tasarlayarak adam öldürmek" ve "ruhsatsız silah bulundurmak" suçlarından 22 yıl 10 hapis cezası aldı.



Ancak ana davada sanıkların tamamı "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraat etti.



Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, karar duruşmasının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, "Cinayetin üzerinden beş yıl geçti. Hrant Dink ne derdi bu karar için: 'Bizimle dalga geçiyorlar.' Dalganın en büyüğünü meğer en sona saklamışlar. Meğer Hrant Dink bütün planlı eylemlerden değil, 3-5 kendini bilmez tarafından öldürülmüş. Burada örgüt yokmuş. Bu kadarını beklemiyorduk" dedi.



İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı, Yargıtay'a taşındı.



Mayıs 2013'te davayla ilgili kararını veren Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, "örgüt" yönünden verilen beraat kararını bozarak, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi oldukları gerekçesiyle yeniden yargılanmalarına hükmetti.



Bu hükmün ardından davanın görülmesine yeniden başlandı.



İstanbul'da devam eden ana davaya ek olarak, Samsun ve Trabzon'da da emniyet ve jandarma görevlileri hakkında çeşitli soruşturmalar ve dava süreçleri yürütüldü.



Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Hrant Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu da yaptığı inceleme sonucunda, Trabzon ve İstanbul emniyet birimlerinin ihmali olduğu yönünde görüş bildirdi.



Başka hangi soruşturmalar açıldı, bu son yargı sürecine nasıl gelindi?



Cinayetten hemen sonra, suikast öncesinde Dink'in öldürüleceğine dair istihbaratların güvenlik güçleriyle paylaşıldığı yönünde iddialar ortaya atıldı.



Tuncel'in Şubat 2006'da Hayal'in Dink'i öldürmeyi planladığı yönündeki bir bilgiyi Trabzon Emniyet Müdürlüğü'ne ilettiği ve bunun da Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile paylaşıldığı öne sürüldü.



Bu gelişmeler üzerine, İçişleri Bakanlığı Dink ailesinin şikayeti ve basında çıkan haberler üzerine resen soruşturma başlattı. Ancak üst düzey emniyet ve jandarma yetkilileri hakkında soruşturma başlatma izinleri uzun bir süre çıkarılmadı.



Ayrıca davada aralarında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın da bulunduğu İstanbul'daki görevlilerin tanık olarak dinlenmesi talepleri de kabul edilmedi.



Dink ailesi, yargılama süreci devam ederken, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) götürdü. AİHM, bu başvuruda iç hukuk yollarının tüketilmesi şartını aramama konusunda bir istisna yaparak, davayı ele aldı.



Şubat 2010'da verilen kararda, cinayette kamu görevlilerinin rolüne dair "etkin bir soruşturma" yürütülmediğine hükmedildi.



Nisan 2013'te yargı sistemine yönelik yapılan değişiklikler kapsamında, AİHM'nin "etkin bir soruşturma yürütülmediğine" hükmettiği davalarla ilgili konularda soruşturma açılmasına izin verildi. Tekrar soruşturma açıldı ancak savcılığın ve savunma makamının karşılıklı itirazlarıyla süreçte uzamalar görüldü.



Sonunda da Adalet Bakanlığı'nın 2014 yılı ortalarında aldığı kararla emniyet yetkilileri için de yargı yolu açıldı.



2015 yılında da farklı illerde yürütülen ve kamu görevlileri hakkında açılanların da olduğu farklı soruşturma dosyaları İstanbul'da birleştirildi.



Şu anki davada kimler yargılanıyor?



Farklı dava ve soruşturmaların birleştirilmesiyle birlikte şu anda İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada 86 sanık yargılanıyor.



Sanıkların 30'u tutuklu yargılanıyor. Hazırlanan son iddianamede Dink cinayetinden Fethullah Gülen Cemaati sorumlu tutuluyor.



Yargılanan isimler arasında Samast, Tuncel ve Yasin ile birlikte Fethullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, FOX'un eski haber müdürü Ercan Gün, Zaman gazetesi eski genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı, dönemin Trabzon jandarma komutanı albay Ali Öz ve zanlı Samsun'da yakalandığında birlikte fotoğraf çektiren polis memurları da yer alıyor.



İddianamede haklarında ceza istenen dönemin diğer üst düzey emniyet görevlileri arasında şu isimler bulunuyor:



İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah



Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç



İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun



Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay



Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu



Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek



İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşgun Çakar



İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer



Trabzon'da polis memurları Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya



Gülen hakkında gıyabında tutuklama; Zekeriya Öz ve Zaman gazetesi eski genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı hakkında da yakalama kararları çıkartıldı.



İddianamede, aralarında Zekeriya Öz, Dumanlı ve Ali Öz'ün de olduğu 40 şüphelinin, "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve "kasten öldürme suçuna iştirak" suçundan da müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyor.



Kamu görevlilerinin yargılanmasına Mayıs 2016'da başlandı.



Bununla birlikte Davayı yakından takip edenler, hükümet ile Gülen Cemaati arasında sorunların başlamasının ve 15 Temmuz 2016'da yaşanan darbe girişimi ile sonrasında açılan soruşturmaların Dink davasının seyri açısından da bir dönüm noktası oluşturduğunu söylüyor.



Kamu görevlileri ile ilgili ortaya hangi iddialar atıldı?



Suikastın ardından kamu görevlilerinin Dink'e yönelik tehditler karşısında ihmalleri olup olmadığı ve hatta göz yumup yummadıkları konusunda çeşitli iddialar ortaya atıldı ve bunlarla ilgili farklı soruşturmalar yürütüldü.



Dink, öldürüldüğü gün çıkan Agos gazetesinde yayımlanan son makalesinde, Türk Ceza Kanunu'nun "Türklüğü aşağılamak" suçunu içeren tartışmalı 301'inci maddesi uyarınca ceza aldıktan sonra kendisine yönelik tehditler olduğunu yazmış ve ruh halini de "güvercin tedirginliği" olarak tanımlamıştı.



Dink, öldürüldüğü sırada 301'inci maddeden aldığı ve ertelenen altı aylık hapis cezasıyla ilgili kararı AİHM'ye götürmeye hazırlanıyordu.



Dink, yine öldürülmeden kısa bir süre önce, 2004 yılında Türkiye'nin ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğu yönünde Agos'ta yayımlanan haberle ilgili olarak, dönemin Vali Yardımcısı Ergun Güngör'ün kendisini elindeki belgelerle birlikte makamına çağırdığını belirtmişti.



Dink, o dönemde odada biri kadın, üç kişinin daha olduğunu belirterek, "Belgeleri isteyip istemediklerini onlara ben anımsattım ve verdim. Zaten de konuşmaların içeriğinden, beni hangi amaçla oraya çağırdıkları belliydi. Haddimi bilmeliydim... Dikkatli olmalıydım... Yoksa iyi olmazdı!" diye yazmıştı.



Güngör daha sonra 2014 yılında savcılıkta verdiği ifadede, Dink'in bu görüşmede tehdit edilmediğini, "toplumsal infial için uyarıldığını" söyledi. Daha sonra tekrar görülmeye başlayan davada, Şubat 2017'de Güngör ve görüşmede olduğu anlaşılan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) görevlilerinin tanık olarak dinlenmesi talebi reddedildi.



Kamu görevlilerinin rolüyle ilgili en ciddi iddialar ise cinayetin ardından ortaya atıldı.



Bir televizyon kanalı, Samast'ın yakalandıktan sonra bazı polis memurlarıyla ilgili Türkiye bayrağı önünde fotoğraf çektirdiği görüntüleri yayınladı. Bu polis memurları, şu anda ana davada yargılanıyor.



Ayrıca davanın önemli isimlerinden Erhan Tuncel'in Dink'in Yasin Hayal tarafından öldürüleceğini Şubat 2006'da polise bildirdiği ve Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nün de durumu Emniyet Genel Müdürlüğü ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne ilettiği tespit edildi.



Yargılama sürecinde cinayetin azmettiricisi olarak yargılanan Hayal'in eniştesi olan ve daha sonra jandarma istihbarat elemanı olduğu anlaşılan Coşkun İğci de Temmuz 2006'da Dink'i öldürme planlarını jandarma istihbarat personellerine aktardığını öne sürdü.



Dink ailesinin başvurusu üzerine bir istisna yaparak, iç hukuk yolları tükenmeden başvuruyu ele alan AİHM etkin bir soruşturma yürütülmediğine hükmederken, TBMM araştırma komisyonu da ihlal olduğuna karar verdi.



Dink ailesinin avukatları da sürecin başından bu yana soruşturmanın üst düzey kamu görevlilerini de içine alacak şekilde genişletilmesi gerektiğini savunuyor.



Ayrıca, avukatlar, yıllardır cinayetin Trabzon'da bir grup genç tarafından planlanmış olmayacağını ve azmettiricilerinin de ortaya çıkarılması gerektiğini söylüyor.


A101 26 Aralık Perşembe aktüel kataloğu yayımlandı Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem İstanbul'da polise saldırı: Şüpheliler gözaltında